piwik no script img

Suriye savaşı 8. yılındaVatansız doğanlar, vatansız ölenler

Suriye savaşı sekiz yıldır devam ediyor. Eskiden Suriye'de çiftçilik yapan Şeho, bugün İzmir'dehayatını kaybeden Suriyelilerin mezarlarını kazıyor.

Foto: Sevda Aydın

Yılın ilk cemresinin düşmesinin ardından bembeyaz mezarların etrafında bahar çiçekleri açmış. İzmir’in kuzeydoğusuna doğru uzanan Yamanlar Dağı’nın eteğinde yer alan Doğançay Mezarlığı’nda sadece kürekle atılan toprağın sesi duyuluyor. Suriyeli Şeho Abbas* yeni bir mezar kazıyor. Mezarlığın bu kısmı, İzmir sınırları içinde ölen ve çoğunluğu Suriyelilerden oluşan mültecilere ait.

Suriye’deki savaş da tam sekiz yıl önce başladı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, geçtiğimiz yıl Mart ayında yayınladığı raporda, Mart 2018 itibarıyla Suriye savaşında 106 bini sivil, toplam 353 bin 900 kişinin öldüğünü açıkladı. Bu sayılara kaybolan ve öldüğü sanılan 56 bin 900 kişi dahil değil. Milyonlarca Suriyeli savaş nedeniyle Türkiye'ye gelirken, bu insanların bir kısmı Avrupa'ya geçmeye çalışırken hayatını kaybetti. Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi'nden Prof. Murat Erdoğan'a göre Türkiye’de bu güne kadar 10 binden fazla Suriyeli öldü.

Vatandaşlık Kanunu’na göre Türkiye’de ölen mültecilerin cenazeleri, ülkelerine götürülememesi durumunda mezarlıkların kimsesizler bölümüne defnediliyor. Doğançay mezarlığında da üzerinde “kimliği meçhul“ yazılı yüzlerce Suriyeli’nin mezartaşı var. Ölenlerin çoğunluğu deniz yolculuğu sırasında, bazılarıysa doğum esnasında ya da doğumdan hemen sonra hayatını kaybetmiş. Kimi bebek mezarlarının üstündeyse sadece küçük bir tahtaya yazılmış rakamlar yer alıyor. Kız çocuklarına ait mezarlar pembe fularla, oyuncak bebeklerle, renkli çiçeklerle ve boncuklarla süslenmiş. Erkek bebeklerin mezarlarınaysa daha çok mavi örtüler serilmiş; baş uçlarına sarı ve mavi renkte emzikler bırakılmış.

„Yüzlerini görmediğim halde aynı evde büyümüşüm gibi“

Şeho, iki yıldır bu mezarlıkta çalışıyor. Savaştan önce memleketinde çiftçi olduğunu, “topraktan başka iş bilmediği için“ bu işi yaptığını söylüyor. İzmir’e sekiz yıl önce Suriye iç savaşından kurtulmak için gelmesinin ardından ilk olarak mevsimlik tarım işlerinde çalışmış. Ancak oralardaki ağır çalışma koşulları nedeniyle yeniden kente dönmek zorunda kalmış. Uzun süren işsizliğin ardından bir tanıdığı vesilesiyle mezarlıktaki bu işi bulmuş. Buraya ne zaman bir mülteci cenazesi gelse, kendi yaşadığı acıyı tekrar hatırladığını ifade ediyor: “Ölen her Suriyeli sanki akrabam gibi, yüzlerini bile görmediğim halde sanki aynı evde büyümüşüm gibi hissediyorum. Savaş, bize böyle bir kader ördü.“

2016 yılında AB ve Türkiye arasında Geri Kabul Anlaşması imzalanmış, düzensiz geçişlerin engellenmesi adına Ege Denizi’nde güvenlik önlemleri artırılmıştı. Sahil Güvenliği Komutanlığı'nın sayılarına göre 2015 ve 2016 yılları arasında düzensiz göç sırasında hayatını kaybedenlerin sayısı 471'di. 2018 yılındaysa Ege Denizi’nde 82 mülteci yaşamını yitirdi. İzmir Mülteci Derneği başkanı Pırıl Erçoban, ölen mültecilerle ilgili çıkan sayısal verilerin kaynağının yalnızca ulaşılan cesetlerden oluştuğunu söyledi: “Ne var ki denizde cesedine ulaşılmayan mülteciler çok fazla. İnsanların tahminen verdiği bilgiler de yanıltıcı olabilir.“

“Denizde ölenlerin çoğu sahipsiz. Ya yakınları cenazeleri bulamadı, ya da artık Avrupa’da oldukları için gelemiyorlar,“ diye anlatıyor Şeho. Yakınının mezarını ziyarete gelen az sayıdaki Suriyelilinin de bunu bildiği için sahipsiz gördükleri mezarların başında da dua ettiğini söylüyor. Ama bugün burada hiçbir Suriyeli mezarı ziyaret edilmiyor.

Suriye savaşının ilk yıllarında Ege Denizi’nden Yunanistan'a geçiş sırasında birbirlerini kaybeden çok fazla insan olduğundan, kayıplarını arayan ailelere destek olmak isteyen bir grup barış aktivisti, 2016 yılının Ocak ayında Kayıp Mülteci Platformu’nu kurdu. Facebook adreslerine gelen ihbarları yayınlayan ekip, aranan mültecilerin kimlik bilgilerini ve arayan kişilerin iletişim bilgilerini paylaşıyor. Platform üyelerinden Fidel Kaya, Türkiye ile AB arasında yapılan Geri Kabul Anlaşması'ndan sonra Ege Denizi'ndeki yasa dışı geçişlerin azalmasıyla, Ege'de kayıp mültecilerle ilgili yapılan ihbarların son bir yıldır ciddi şekilde azaldığını gözlemlediklerini ifade ediyor.

Foto: Sevda Aydın

Şeho, bir bebek mezarının başında duruyor ve dua ediyor. Neredeyse tam bir yıl önce Muhammed isimli bir bebek buraya gömülmüş. Doğum Tarihi de, ölüm tarihi de aynı gün: 16.03.2018. Okuduğu dua bitince toprağın üstündeki çalı parçalarını temizliyor. “Türkiye'ye geldiğimizde karım hamileydi. Yolda çocuğunu düşürmüş birçok kadın görmüştük, bu yüzden çocuğumuzu kaybedeceğiz diye çok korktuk. Kızım şimdi sekiz yaşında.“ Şeho’nun sekiz yaşındaki kızı Maher, ekonomik nedenlerden dolayı okula gidemiyor. Türkçe bilmediği için yaşıtlarıyla iletişim kuramayan Maher, bütün gününü annesi ile birlikte evde geçiriyor.

Vatansızlık, sadece bu mezarlıkta yatan Suriyelilerle ilgili bir sorun değil. Ölenler gibi, doğanlar da kayıtlara “vatansız“ olarak geçiyorlar. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre 2011-2019 arasında Türkiye’de 410 bin Suriyeli bebek doğdu. İzmir’de mülteci alanında çalışma yapan Halkların Köprüsü Derneği’nde çalışan hukukçular, geçtiğimiz yıl hazırladıkları raporda, “vatansızlık“ sorununun sonlandırılması gerektiğini vurguladı. Bir ebeveynin Türk vatandaşı olmasından gelen “Kan esası“ yerine, doğduğu yer esas alınan “toprak esası“na geçilmesinin mülteci çocukların güvenli bir yaşam sürdürebilmesi için hayati önem taşıdığı görüşündeler.

Muhammed’in mezarının üzerine bıraktığı şapkasındaki tozları silkelerken tam sekiz yıl öncesini hatırlıyor: “Ne olduğunu anlamadık, birden bire köylerimizi bombalamaya başladılar. Karşı koyamadık, evimizi bırakıp yollara düştük. Hiçbir şeyimiz kalmadı, vatanımızı yok ettiler. Köyümde çiftçiydim, şimdi kazdığım toprağa ölülerimizi gömüyorum. Bu çok ağrıma gidiyor.“

*İsim redaksiyon tarafından değiştirilmiştir.

Links lesen, Rechts bekämpfen

Gerade jetzt, wo der Rechtsextremismus weiter erstarkt, braucht es Zusammenhalt und Solidarität. Auch und vor allem mit den Menschen, die sich vor Ort für eine starke Zivilgesellschaft einsetzen. Die taz kooperiert deshalb mit Polylux. Das Netzwerk engagiert sich seit 2018 gegen den Rechtsruck in Ostdeutschland und unterstützt Projekte, die sich für Demokratie und Toleranz einsetzen. Eine offene Gesellschaft braucht guten, frei zugänglichen Journalismus – und zivilgesellschaftliches Engagement. Finden Sie auch? Dann machen Sie mit und unterstützen Sie unsere Aktion. Noch bis zum 31. Oktober gehen 50 Prozent aller Einnahmen aus den Anmeldungen bei taz zahl ich an das Netzwerk gegen Rechts. In Zeiten wie diesen brauchen alle, die für eine offene Gesellschaft eintreten, unsere Unterstützung. Sind Sie dabei? Jetzt unterstützen

0 Kommentare

  • Noch keine Kommentare vorhanden.
    Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!