Kadına yönelik şiddete karşı mücadele: Kadınlar özgür, erkekler mağdur
Türkiye’de erkek şiddetine karşı çıkarılan 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddet kanununu Mor Çatı gönüllüsü avukat Deniz Bayram ile konuştuk.
25 Kasım, tüm dünyada kadına yönelik şiddete karşı mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanıyor. Türkiye'deki kadın hareketinin ve feminist mücadelenin önemli bir kazanımı olan 6284 sayılı kanun Türkiyeli kadınların mücadelesinin hala önemli hatlarından biri.
Ekim ayının sonunda oyuncu Ahmet Kural’ın sanatçı Sıla Gençoğlu’na şiddet uygulamasından sonra 6284 Sayılı yasa yeniden gündeme geldi. Gençoğlu, evli olmamasına rağmen yasadan yararlanarak oyuncuya koruma kararı aldı.
8 Mart 2012'de yürürlüğe giren 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un “erkekleri mağdur ettiği“ ve “aile birliğini bitirdiği“ gerekçesiyle kaldırılmasını isteyenler de var.
Ağustos 2018’de “Aile Platformu“ adı altında bir grup erkek, kadınların bu yasa kapsamında “mağdur“ olduklarını söylemiş hatta 2013’teki Gezi Parkı protestolarından beri muhalif grupların eylemlerine kapalı olan Tünel Meydanı’nda basın açıklaması yapmıştı. Yasa bilhassa İslamcı yayın çizgisine sahip Yeni Akit gazetesinin hedefinde. Gazete sık sık yasayı hedef alıyor. Bu kanunu ve neden hedefte olduğunu Mor Çatı gönüllüsü avukat Deniz Bayram’a sorduk.
taz.gazete: Hedefteki 6284 Sayılı yasa nedir?
Deniz Bayram: 6284 Sayılı yasa, Türkiye devletinin kadına yönelik şiddet ile mücadelede verdiği sancılı bir sınavın sonucu. Kanun “şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları“ düzenliyor. Yasayı zayıflatmak, kaldırmak, kadınların şiddet görmesine göz yummak demek.
Yasanın kazanımları neler?
Yasa, kadınların maruz kaldıkları şiddeti ve şiddet tehdidini sona erdirmek için yaşamsal öneme sahip. Yasa, şiddetin başladığı andan, kadınların şiddeti tamamen hayatlarından uzaklaştırması ve güçlenme sürecine kadar ihtiyaç duyacağı tüm araçları düzenliyor. Şiddete uğrayan kadın ve çocuklara her türlü sosyal, hukuki ve psikolojik desteğin sağlanması için Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) kurulmasını; sığınak, maddi destek, sağlık sigortası sağlanmasını öngörüyor. Polisin şiddet vakalarına dahil olması için yetkilendirilmesi ve görevlendirilmesi bu yasanın en büyük reformlarından biriydi, yüzlerce eğitim düzenlendi.
Yasanın eksiklikleri var mı?
Yasada şiddet mekanizmasına kimlerin başvuracağı gri bir alan. 'Şiddet gören herhangi bir aile bireyi’ ifadesi ile yasa cinsiyetsiz bir kılıfa sokuldu. Sığınak, ŞÖNİM, 7/24 şiddet kadın danışma hattı gibi unsurlar etkin değil. OHAL koşullarında polis merkezlerindeki kadro yetersizlikleri, rotasyonlar nedeniyle eğitimler yenilenmiyor, şiddet yasası uygulaması polisin önceliği olmaktan çıktı. Mahkemeler şiddet dosyalarına ancak duruşma aralarında bakıyor, kararlar “kopyala-yapıştır“ yazılıyor.
Yasa oluşturulurken kadın hareketi, uzaklaştırma kararının, gerekirse şiddet tehdidi ortadan kalkıncaya kadar süresiz alınabilmesi için talepte bulundu ancak yasada bu süre en fazla 6 ay ile sınırlandırıldı. 2017’de “boşanma komisyonu“ adı ile bilinen Meclis Araştırma Komisyonu, yasayı adeta boşanma nedenlerinden biri olarak tarif etti ve bu sürenin kısaltılması önerisini getirdi. Son dönemde yasa uygulayıcıları bu uzaklaştırma kararını 3 ay ile sınırlıyorlar.
Yasa bugünlerde neden hedefte?
Çünkü kadınların erkek şiddetine karşı hayatını koruma mücadelesinde başvurabileceği bir hukuksal mekanizma, kadınları güçlendiriyor, kadınlar yüksek sesle “şiddet görmeyi hak etmiyorum, şiddeti kabul etmiyorum“ diyor. Yasa sadece, şiddeti sona erdirmek için harekete geçmiyor, erkeklere uyguladıkları şiddetin sorumluluğunu ödetiyor.
Hedefte olan sadece yasanın kendisi değil, kadınların güçlenmesi, özgürleşmesi, hayatı ve kararları üzerinde kontrolü ele alması. Saldırıyı gerçekleştiren ise, kadınların güçlenmesine tahammülü olmayan erkekler.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!