3 Mayıs Basın Özgürlüğü günü: AİHM Türkiye'yi izlerken
Yakında Türkiye’de tutuklu gazeteci kalmayacak çünkü gazetecilerin hepsi hükümlü olacak. Amaç, tutukluluğa karşı yapılan ve hala cevaplanmayan AİHM başvurularına çıkacak olası kararları boşa düşürmek.
Nedim 28 yaşında.
Örgüt üyeliği gerekçesiyle 8 yıl 9 ay hapis cezası aldı. Şimdi Van Cezaevinde tutuklu.
Cezaevine girmesine sebep olan haberi birçoğunuz belki biliyordur. Ama tekrar etmekte fayda var. 2015 yılı ağustos ayında çekilmiş bir görüntüydü. Yüksekova’da bir grup kamu görevlisi onlarca sivili yerlere yatırmış, ellerini bağlamıştı. Bağrışmalar, ırkçı hakaretler, tehditler. Ve görüntünün sonlarına doğru duyulan bir cümle; “ Türk’ün gücünü göreceksiniz…“
Biz bu görüntüleri, Nedim’in bu olayı haber yapmasıyla öğrendik. Devlet de haberi ciddiye almış olmalı ki haberin yaygınlaşmasıyla görüntülerde yer alan kamu görevlileri hakkında soruşturma açtı.
Nedim, yetkisini ve gücünü devletten alan kişilerin görevlerini kötüye kullanmalarını, sivil halka olan nefret ve kötü muamelelerini haberleştirmişti.
„Ödüllendirilmesi gerekirken ceza aldı“
Bu olaydan sonra birçok kez tehdit aldı. Haber yapması engellendi. Ve nihayetinde kurgulanmış bir soruşturmayla tutuklandı, sonrasında ise hapis cezası aldı. Olağan bir zamanda, olağan bir coğrafyada ödüllendirilmesi gereken bir haber, Türkiye’de genç bir gazetecinin hapis cezası almasına neden oldu.
Nedim gözaltına alınırken kötü muamele görmüştü, tehdit edilmişti, hakarette uğramıştı. Bunu yargılandığı mahkemede defalarca yargıçlara iletti; şikayetçi olduğunu ifade etti. Ancak‚ „bağımsız ve tarafsız“ Türk yargısı bu şikâyetleri her zaman yaptığı gibi kulak arkası etti ve herhangi bir işlem başlatmadı.
Soruşturmada Nedim aleyhine ifade veren ve kendisinin örgütle bağı olduğunu iddia eden tanıklar, mahkeme huzurunda tekrar dinlendiklerinde Nedim’i hiç tanımadıklarını ve aleyhe ifadelerini baskı altında hatta kötü muamele görerek verdiklerini söylediler.
Mahkeme ise karar verirken tanıkların ilk ifadesini dikkate alacak, tanıkların „Nedim’i tanımıyoruz, baskı altında ifade verdik“ beyanlarını es geçecekti. Evet; bir haberden sonra yaratılan bir kurgu ile, birkaç sosyal medya paylaşımı ve baskı altında ifade verdiğini yargıç huzurunda söyleyen tanıklara rağmen Nedim ağır bir ceza aldı.
Nedim'e ziyaret
Nedim ceza aldıktan sonra altı ifade özgürlüğü örgütünün destek mektubunu iletmek için geçen hafta Nedim’i Van’da ziyaret ettik. Bizi güler yüzü ile karşıladı. Güçlü ve huzurlu görünüyordu. İngilizce kitaplar okuduğunu, Almanca öğrenmeye çalıştığını, şiirler yazdığını ve kendisine gelen destek mektuplarına cevaplar verdiğini söylüyordu.
Kendi uğradığı adaletsizliği es geçiyor, bölgedeki diğer tutuklu gazetecilerle daha fazla dayanışılması gerektiğini söylüyordu. Özellikle de Anadolu’da tutuklu olan gazetecilerle. Çünkü onların koşulları çok daha kötü, adalete ve uluslararası dayanışmaya olan erişimleri daha kısıtlı.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği verilerine göre Türkiye’de 181 gazeteci ve medya çalışanı şu an cezaevinde. Bu sayı neredeyse dünyadaki diğer tutuklu gazetecilerin toplam sayısından fazla.
Türk siyasetçiler uygun buldukları her fırsatta tutuklu gazeteciler için „bunlar gazeteci değil terörist“ dese de, tutuklu gazetecilerin büyük çoğunluğunun iddianamelerinde haber/yazı ya da sosyal medya paylaşımları dışında başka bir delil yok. Siyasetçilerin gazetecileri kriminalize etme çabası var da yargının özel bir çabası yok mu?
Gazetecileri yargılayan yargıçların da yegane bir eğilimi/çabası, gazeteciliği cezalandırmak.
Savunmaları, itirazları değerlendirmeden hızlıca davaları bitirmek ve elden geldiğince yüksek cezalar vermek. Cezalandırmaya yönelik bu arzu ve hız devam ederse Türkiye’de tutuklu gazeteci kalmayacak.
Çünkü gazetecilerin hepsi hükümlü olacak. Müebbet hapis ile ya da on yıllarca hapis cezasıyla karşı karşıya kalacaklar. Özgürlüğe kavuşmaları belki daha da zorlaşacak. Mahpusluk uzayacak.
Altanlar davasında, Cumhuriyet davasında, Nedim Türfent davasında, Aksoy/Taş davasında ve daha birçok davada onlarca gazeteciye ağır hapis cezaları verildi.
Bu cezalandırma çabasının altında yatan şey Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olası kararları öncesi gazetecileri mahkum etmek ve AİHM kararlarını boşa düşürmek. Çünkü AİHM'e yapılan başvurular tutukluluğun hukuki olmaması üzerine. Gazetecilerin hukuki durumu tutuklu değil artık hükümlü oluyor. Bu da hüküm alan gazetecilerin yeniden başvuru yapması anlamına, özgürlüğün biraz daha ertelenmesi anlamına geliyor.
Bugün, dünya basın özgürlüğü günü. 181 gazeteci ve medya çalışanı cezaevinde. Kimisi tutuklu, kimisi hükümlü. Siyasetçiler gazetecileri kriminalize ediyor, taraflı medya hedef gösteriyor, mahkemeler cezalandırıyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise izliyor.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!