piwik no script img

Ne o? OsmanlıYeni Osmanlıcılık rüyası

Meşruiyeti tartışılan referandumun, halkın pek çok kesimi tarafından kabul edilmeyen sonucu, Erdoğan’ın „seçimle gelen ilk sultan olma“ hedefine biraz daha yaklaştığı anlamına mı geliyor?

Saray'da kostüm partisi. Foto: dpa

Türkiye, yüzde 51 gibi kıl payı bir çoğunlukla cumhurbaşkanının yetkilerini genişleten anayasa değişikliğini onayladı. Erdoğan’ın taraftarları ise uzun zamandır Osmanlı tarihini yaşatma çabası içerisinde, yeni Türkiye’nin reklamını yapıyor. Muhalefet partileri referandum sonuçlarını manipülasyon nedeniyle protesto ederken, „atı alıp Üsküdar'a geçen“ Erdoğan, halkın “sıradışı bir seçimle“ sistem değişikliğini onayladığını söyledi.

Hedef: Erdoğan’ın sık sık propagandasını yaptığı „yeni Türkiye.“ Vadedilen, Cumhuriyet'in yüzüncü yıldönümünde tüm dünyaya, özellikle ekonomik olarak güçlü bir Türkiye’nin yeni yüzünü göstermek. Yeni Türkiye’nin içerdiği „Osmanlı“ unsurları göz ardı edilemez. „Geçmişe dönme arzusu“ her şeyden önce iç politikada giderek sık kullanılan bir araç. Osmanlı tarihini yaşatmak adına girişimlerde bulunan Erdoğan destekçileri, hayallerindeki Türkiye’nin nasıl şekillenmesi gerektiği konusunda bizlere bir fikir veriyorlar.

„Neo-Osmanlıcılık“ terimi, Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu'nun eski etki alanlarına yönelmesine karşı duyulan huzursuzluğu tarif etmek için kullanılan bir kavramdı. Bu terimin yakın zamanda tekrar gündeme gelmesine sebep olanlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve – bu terimi reddetse de – zamanın başbakanı Ahmet Davutoğlu'ydu. 2000-2005 yılları arasında AB reformları konusunda çalışmalar yürüten AKP iktidarı, AB üyeliği konusunda bir ilerleme kaydedemedikleri duygusuna kapılıp, uzun süre önce çökmüş bir imparatorluğun bir zamanlar parçası olan Arap ülkelerine yönelmişti. Erdoğan buradaki halkların da lideri olarak görünmek istemiş, ancak Arap ülkelerinin iç dinamikleri ve uluslarası iktidar çatışmaları nedeniyle başarılı olamamıştı.

„İkinci Osmanlı devleti geliyor“

özel
Ceyda Nurtsch

1979 doğumlu gazeteci. Doğu Bilimleri üzerine doktorasını yaptı. Berlin’den Almanca ve Türkçe Deutsche Welle, Deutschlandradio gibi medya kurumlarına çalışıyor. Konuları: Türkiye ve diasporada kültür, politika ve insan hakları.

2014 yılında tamamlanan ve birçok tartışmaya yol açan Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile „saray“ ve „külliye“ kelimelerini gündelik dile geri getiren Erdoğan'ın, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın ziyaretinde sergilediği görüntüsü birçok Türkiyeli tarafından garipsendi. Erdoğan sarayın merdivenlerinde, Türkiye topraklarında kurulmuş ve yıkılmış 16 devletini temsil eden sözümona tarihi giysili askerler ile poz verip, ülkenin politik geleceğini nasıl şekillendirmek istediğini Türkiye’ye ve dünyaya gösterdi.

„2023 yılının bir dönüm noktası olacağı“ konusunda kendi görüşlerini geliştirmiş olan gruplardan biri ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan desteğini esirgemeyen tarikatlar. Uşakki tarikatının lideri Fatih Nurullah Efendi, 100 yıllık cumhuriyeti ancak „Medine-i Münevver’de kurulan devletin bir parantezi“ olarak değerlendirirken, bir söyleşide „Cumhuriyet sona ermiştir. İkinci Osmanlı devleti geliyor“ ifadesini kullanmıştı.

Osmanlıyı tekrar yaşatmak adına mücadele veren bir başka grup ise Osmanlı Ocakları 1453. Bu örgütlerin Erdoğan’a duyduğu hayranlık sır değil. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde tereddüt etmeden Erdoğan’ın „demokrasiyi sokaklarda savunma“ çağrısına yanıt veren Osmanlı Ocakları 1453'ün Başkanı Emin Canpolat, sosyal medya üzerinden silahlanma ve vatan hainlerine karşı savaşma çağrısında bulundu. Canpolat, #AKSilahlanma hashtag'i altında twitterda “Bizimle hareket eden tüm kardeşlerimize duyurumuz. Vatan için, bayrak için, Erdoğan için silahlanın“ mesajını paylaşmıştı.

Sultan'ın torunundan tam destek

Sultan II. Abdülhamit (1876-1909)’in beşinci dereceden torunu Nilhan Osmanoğlu da bu atmosferi bir fırsat olarak değerlendirip eski hanedanlığı tekrar gündeme getirmeye çalışıyor. İnternet üzerinden Osmanlı antikaları satan, ancak Cuma günleri namaz vaktinde sitesini erişime kapatan sultan torununun, “Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin genişletilmesini desteklediğini ve parlamenter sistemin kaldırılması gerektiğini“ dile getirdiği pek çok açıklaması bulunuyor.

Erdoğan ve Osmanoğlu ailesinin Cumhurbaşkanlığı çatısı altında yürütülen ve yarının politikacılarını eğitmeyi hedefleyen Enderun Mektepleri açmaya yönelik ortak bir projeleri olduğunu açıklayan Osmanoğlu, „Erdoğan ve dedesinin düşmanlarının aynı olduğunu“ da vurgulamıştı.

Ancak Osmanlı sultanları ve bugünün cumhurbaşkanı arasında paralelliklerin olduğunu düşünen, sadece sultan torunuyla sınırlı değil. Bir zamanlar izleyicilerini nostaljik ve klişelerle dolu bir hayal dünyasına götürmeyi başaran 'Muhteşem Yüzyıl’ dizisi de bu hisleri besleyen bir unsur. Ekranlara taşıdığı ihtişamlı tül giysili, tehlikeli entrikalar kuran kadın ve erkeklerin, devletin en büyük hükümdarını dahi yumuşatabilen aşklarını gösterdiği dizi, Balkanlarda ve Arap ülkelerinde izlenme rekorları kırmayı başarmıştı.

Ancak devlet televizyonunun bugünlerde ekranlara getirdiği 'Payitaht Abdülhamit’ dizisi, tarihi çok daha siyasi ve belirli bir hedef güden bir açıdan ele alıyor. Basın özgürlüğü gibi aktüel tartışma konularına atıfta bulunan ve mesajlarını tarihi bir kılıfa saran dizi ile bugünün hararetli tartışmaları arasındaki paralellikler gözden kaçmıyor.

Eğitim sistemindeki dönüşüm

Türkiye'de dirilen Osmanlıcılık akımı, Almanya’da yaşayan Türklere de sıçradı. Bunun göstergesi araba camlarına yapıştırılan sultan tuğralarından ve sosyal medya üzerinden paylaşılan “çökmüş imparatorluğun yeniden doğacağı“ mesajlarından anlaşılıyor. Peki bu yüceltilen, ihtişamlı süslerle donanmış Osmanlı motifleriyle elde edilmeye çalışılan, sadece ülkedeki atmosferi etkilemek mi? Yoksa bunun somut içerikler ile donatılması da mı öngörülüyor?

19. Yüzyılın sonlarında kurulan seküler eğitim sisteminin adım adım yok edilmesi, üniversitelere bizzat Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektörler ve İmam Hatip Liseleri'ndeki artış, bunun somut bir göstergesi. “Osmanlıca“ gibi derslerin müfredata dahil edilmesiyle, eğitim sistemi de bu doğrultuda „güncelleniyor.“

Links lesen, Rechts bekämpfen

Gerade jetzt, wo der Rechtsextremismus weiter erstarkt, braucht es Zusammenhalt und Solidarität. Auch und vor allem mit den Menschen, die sich vor Ort für eine starke Zivilgesellschaft einsetzen. Die taz kooperiert deshalb mit Polylux. Das Netzwerk engagiert sich seit 2018 gegen den Rechtsruck in Ostdeutschland und unterstützt Projekte, die sich für Demokratie und Toleranz einsetzen. Eine offene Gesellschaft braucht guten, frei zugänglichen Journalismus – und zivilgesellschaftliches Engagement. Finden Sie auch? Dann machen Sie mit und unterstützen Sie unsere Aktion. Noch bis zum 31. Oktober gehen 50 Prozent aller Einnahmen aus den Anmeldungen bei taz zahl ich an das Netzwerk gegen Rechts. In Zeiten wie diesen brauchen alle, die für eine offene Gesellschaft eintreten, unsere Unterstützung. Sind Sie dabei? Jetzt unterstützen

0 Kommentare

  • Noch keine Kommentare vorhanden.
    Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!