Nafaka tartışması: „Tüm haklarda geriye dönüşün simgesi“
Kanun yüzünden „mağdur“ olduğunu söyleyen bir erkek, eşi nafaka ödemediği için zorluklar yaşayan bir kadın ve kadın hakları savunucusu bir avukat ile nafaka hakkında konuştuk.
Türk Medeni Kanunu, boşanma nedeniyle ekonomik olarak zor duruma düşecek kişiye boşandığı eşi tarafından belli bir miktar “yoksulluk nafakası“ ödenmesini öngörüyor. Ayrıca ortak çocuk ya da çocukların bakımı için de ayrıca bir “iştirak nafakası“ var. Nafakaların miktarı genellikle aylık 150-400 lira arasında değişiyor. Bunun bir çocuğun bakım ve eğitim masraflarına gerçekten destek olduğunu söylemek kolay değil. Buna rağmen kendilerini “nafaka mağdurları“ olarak tanımlayan bazı erkekler, boşandıkları kadınlara “süresiz“ ödeme yapmak zorunda olmalarının ayrımcılık ve hak ihlali olduğu iddiasıyla nafakayla ilgili yasal düzenleme yapılmasını talep ediyorlar.
Nafaka mağdurlarının başlıca talebi, nafakanın “süreli“ hale getirilmesi. Kanunun ilgili maddesinde bu hakkın “süresiz“ olarak talep edilebileceği yazılsa da, Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu, nafakanın kamuoyuna yansıtıldığı gibi “süresiz“ olmadığını vurguluyor. Nafaka ödenen kişinin işe girmesi, maaş bağlanması, miras kalması, fiili birliktelik yaşaması ya da “haysiyetsiz hayat“ sürmesi gibi durumlarda ise mahkemeye başvurarak nafakanın iptali için karar çıkartılabiliyor.
Eşcinsellik, düzenli alkol kullanımı, uyuşturucu kullanımı, kumar gibi tercihlerin yanısıra, bir kadının sosyal medya hesaplarında paylaştığı fotoğraflar ya da internetten erkeklerle mesajlaşması gibi sebepler de nafakasının iptal edilmesine yol açabiliyor. Bunun tespiti yazılı kriterler yerine, hakimin takdirine bırakılmış durumda.
2016’da Meclis bünyesinde kurulan “Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu“ çalışmalarıyla başlayan nafaka tartışması, Mayıs ayında MHP’nin meclise getirdiği teklifle yeniden gündemde. MHP’nin teklifi, nafakaya beş yıl sınır getirip daha sonra bu ödemeyi kamuya yüklemeyi öngörüyor. Haziran ayında konuyla ilgili açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan ise hükümetin “adil bir düzenleme“ için çalışmalarının devam ettiğini söyledi.
Kadınları koruyan yasaların aileye zarar verdiği iddiası
Süresiz nafakanın kaldırılması için propaganda yapan bir topluluk olan Boşanmış Mağdur Babalar Derneği’nin İzmir Şubesi Başkanı Muhammet Özen, bir yıl süren kısa evliliğinin ardından 2011 yılında boşanmış. Devlet memuru olarak çalışan Özen, çocuk nafakasını ve boşanma tazminatını ödemeyince, nafaka maaşından kesilmeye başlamış. O da memurluğu bırakmış ve ithalat işine girmiş.
2015 yılında eşine ödemediği dört ayrı nafakadan dolayı kısa süreliğine tutuklanan Özen, kadın-erkek eşitliğine “razı olduğunu“ ancak mahkemelerin kadının beyanını esas almasının kabul edilemez olduğunu dile getiriyor. Özen, Türkiye’de nafaka sorunu çözülmeden kadın cinayetlerinin engellenemeyeceğini iddia ediyor: “Evlilik para meselesinden çıkarılmadığı sürece sorunlar bitmez.“
Süresiz nafakanın kaldırılması talebinde bulunan grupların, şiddetin önlenmesine dair yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 No’lu Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gibi yasaların iptal edilmesi gibi talepleri de bulunuyor. Kadınları koruyan yasaların aileye zarar verdiğini söylüyorlar. Hülya Gülbahar, nafaka hakkı kampanyalarında aktif olan bir avukat. Türkiye’de kadın hakları mücadelesinin savunuculuğunu yapan Gülbahar, şimdiye kadar birçok yasa değişikliği çalışmasına katılmış: “Kadınların isyanı itirazı elbette nafaka konusunda ama bunun daha geniş bir çerçevesi var. Çünkü nafaka konusu, tüm haklarda geriye dönüş ihtimalinin simgesi oldu.“
Gülbahar, nafaka tartışmasındaki en büyük sorunlardan birinin, ev içi emeğin değersiz görülmesi olduğunu düşünüyor: “İster ev içinde ister ev dışında çalışılsın, her iki emek de ailenin, çocukların geleceği, huzuru ve refahını amaçlar. Sorun kadının ev içi emeğinin bir değerinin olmadığına inananların, kadınların evde yan gelip yattığını düşünenlerin itirazlarından kaynaklanıyor. Nitekim eşitlik fikrinden yana olan çiftlerde anlaşmalı boşanma şeklinde bu sorun çözülüyor, hiç de kamuoyunu ilgilendirmiyor.“
„Kullanılmasına gerek kalmadan insanları güçlendiriyor“
Kürtaj hakkının da 2012’de benzer bir şekilde tartışmaya açıldığını hatırlatan Gülbahar, bu tartışmaların ardından yasalarda bir değişiklik yapılmadığını, ancak fiilen kürtaja erişimin zorlaştırıldığını vurguluyor. Nafaka hakkının da bu şekilde kağıt üzerinde bırakılıp, cinsiyetçi yargı uygulamalarıyla fiilen uygulanamaz hale getirilmemesi gerektiğinin altını çiziyor.
Nafakanın “kadınlar ve erkekler arasındaki toplumsal, ekonomik ve politik güç eşitsizlikleri karşısındaki ihtiyaçlardan doğan bir hak“ olduğunu dile getiren Gülbahar, bu hakkın sınırlanması halinde, daha da fazla kadının mağdur olacağını söylüyor: “Hakların en önemli özelliği kullanılmasına gerek kalmadan insanları güçlendirmesidir. Örneğin medeni yasada boşanma hakkı var diye herkes bu hakkı kullanmıyor. Ama o hakkın orada durması, ilişkilerin daha seviyeli, daha eşitlikçi bir şekilde yürümesini sağlıyor. Nafaka hakkı da böyle.“
Kamuoyunda mağdur olduklarını savunan babalara rağmen nafaka konusunun asıl mağdurlarının kadınlar olduğunu ifade eden Gülbahar, “Düşünün ki tahsil edilemeyen nafaka üzerinden bu kadar gürültü kopartılıyor. Nafaka mücadelesi kadınlar için uzun ve engelli bir maraton, kaç kişi sonuna kadar ulaşabiliyor bilmiyorum.“
Nafakasını alamayan bir kadın: Servet E.
“Evliliğimiz boyunca o yedi, ben çalıştım. Aldattığı için 15 yıl önce boşandım. Kurtulmak istediğim için nafakayı tahsil etmekle uğraşmadım.“ İstanbul’da yaşayan 55 yaşındaki Servet E., Türkiye’de boşandığı kocasından nafaka alamayan bir kadın. Boşanma davasında, mahkeme o zaman 12 yaşında olan çocuklarının bakım masraflarına destek olması için eski kocasının ayda 300 lira ödemesi yönünde karar vermiş.
Ancak Servet E., bu parayı 15 yılda yalnızca bir kere alabildiğini hatırlıyor. Boşandıktan sonra evli oldukları süre içinde ödenmesi gereken faturalar nedeniyle evin elektrik ve gazının kesildiğini, bir sürü borç ödemek zorunda kaldığını anlatıyor. Kızının okul ve bakım masrafları yüzünden zor zamanlar geçirdiğini belirten Servet E., çalışıp kendi ayakları üzerinde durmanın onu güçlendirdiğini belirtiyor. “Bunların hepsini atlattık“ diyen Servet E., yine de geriye dönüp baktığında şunları söylüyor: “Şimdiki aklım olsa nafakaların tahsilatı için uğraşırdım.“
Avukat Hülya Gülbahar, nafaka ile ilgili tartışmalarının kadının toplumdaki konumuyla ilgili köklü sorunların da bir yan ürünü olduğuna da dikkat çekiyor: “Keşke Türkiye’deki tüm kadınlar eğitim hakkı, çalışma hakkı, mesleğinde yükselme ve erkeklerle eşdeğer işe eşit ücret alma hakkı gibi haklarını kullanabilse de kimseden alacakları üç kuruş nafakaya mahkum olmasalar.“
Links lesen, Rechts bekämpfen
Gerade jetzt, wo der Rechtsextremismus weiter erstarkt, braucht es Zusammenhalt und Solidarität. Auch und vor allem mit den Menschen, die sich vor Ort für eine starke Zivilgesellschaft einsetzen. Die taz kooperiert deshalb mit Polylux. Das Netzwerk engagiert sich seit 2018 gegen den Rechtsruck in Ostdeutschland und unterstützt Projekte, die sich für Demokratie und Toleranz einsetzen. Eine offene Gesellschaft braucht guten, frei zugänglichen Journalismus – und zivilgesellschaftliches Engagement. Finden Sie auch? Dann machen Sie mit und unterstützen Sie unsere Aktion. Noch bis zum 31. Oktober gehen 50 Prozent aller Einnahmen aus den Anmeldungen bei taz zahl ich an das Netzwerk gegen Rechts. In Zeiten wie diesen brauchen alle, die für eine offene Gesellschaft eintreten, unsere Unterstützung. Sind Sie dabei? Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!