piwik no script img

Meşale Toluİyimserlik beni şaşırtıyor

Türkiye'de sekiz ay boyunca tutuklu kalan Alman gazeteci Meşale Tolu, serbest bırakılan siyasi tutuklular üzerinden düzeldiği iddia edilen Almanya-Türkiye ilişkilerini yazdı.

Tolu ve eşi Suat Çorlu, Ekim ayında hakim karşısındaydı. Foto: Sebastian Gollnow/dpa

Tam bir yıl önce, sekiz ay boyunca tutuklu kaldığım İstanbul'daki Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevi'nden tahliye edildim. Almanya'daki evime dönebilmek içinse Ağustos ayının sonunu beklemem gerekti.

Aradan geçen sürede, Türkiye ve Almanya arasında yeniden bir yakınlaşma sürecine girildiğini duyuyoruz. Birkaç tutuklu kişinin serbest bırakılması, Türkiye'deki iyileşme sürecinin önemli verileri olarak bizlere sunuluyor.

Bu iyimserlik karşısında şaşırmaktan kendimi alamıyorum. Aklıma yıllardır tanıdığım arkadaşım Adil Demirci geliyor. En son Adil gözaltına alınmadan iki gün önce görüşmüştük.

Çifte vatandaşlığı bulunan Adil de benim gibi ara sıra Etkin Haber Ajansı için çalışıyordu. Nisan ayından bu yana, yüzlerce diğer siyasi tutsak gibi Silivri Cezaevi'nde tutuklu. İnsan hakları savunucusu Peter Steudtner ve gazeteci Deniz Yücel de aynı cezaevinde kalmışlardı. Adil, Kasım ayında hakim karşısına çıktı ama tahliye edilmedi. Bir sonraki duruşması Şubat 2019'da.

Yine bu yıl Temmuz ayında Alman vatandaşı olan Nejat U.’nun Gülen hareketine üye olma suçlaması nedeniyle yaklaşık 10 yıl hapis cezası aldığı basına yansıdı. Devletin yeni stratejisi bu olabilir mi? Birini bırakıp tüm dikkatleri üstüne çekerken aynı anda bir diğerini tutuklayıp cezalandırmak mı?

Son aylarda buna benzer çok fazla örnek gördük. Yücel bir yıllık tutsaklığının ardından serbest bırakıldığı gün Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılmadı mı? Avusturyalı gazeteci Max Zirngast yurt dışı yasağımın kalkmasından iki hafta sonra gözaltına alınmadı mı? Türk Hükümetinin daha „iyi niyetli“ olduğuna kanmaya nasıl bu kadar hazır olunabilir?

Gerçek şu ki: Erdoğan’ın tek adam rejiminde değişen hiçbir şey olmadı. Aksine gücü çoğaldı, baskılar arttı. Hükümet bir yandan bazı gazetecileri serbest bırakırken, diğer yandan siyasi çıkarları doğrultusunda adı o kadar duyulmamış başka insanları tutuklamaya devam ediyor. Ve tüm bunları yaparken hukuk devleti izlenimiverme gereği bile duymuyor.

Yeni dergimiz çıktı: Bu makalenin daha eski bir versiyonu ilk olarak taz.gazetenin yeni dergisinde yayımlandı. Dergiyi buradan sipariş edebilirsiniz.

taz lesen kann jede:r

Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen

0 Kommentare

  • Noch keine Kommentare vorhanden.
    Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!