Köşe – Oksijen tüpü: Erdoğan'ın duymak istediği düdük
Üç buçuk yıldır cezaevinde olan gazeteci Nedim Türfent, bekçilere verilmesi planlanan yetkiler ve AKP'nin güvenlikçi politikaları üzerine yazdı.
Yasakları bitirme savıyla iktidara gelen AKP, bugün yaşamını baskı ve yasakçı politikalarla idame ettirmeye çalışıyor. Nihayetinde totaliterleşme sarayının tuğlaları hepimizin gözleri önünde örülüyor. 18 yılın ardından sistemdeki dejenerasyon ve yapısal çürümenin ulaştığı dudak uçuklatıcı boyut, iktidarı her geçen gün daha da güvenlikçi politikalara hapsetmektedir. Dolayısıyla özgürlükleri güvenliğe, adaleti şiddete kurban eden bir mentalite, AKP'nin siyasi tercihine dönüşmüş durumda. Eteğimizi toplayıp dikkat çekici bir mevzunun altını mavi kalemle çizelim- zira cezaevinde kırmızı kalem yasak. Anthony Giddens, „Ulus Devlet ve Şiddet“ kitabında „yoğunlaşmış polislik“ kavramını totaliter yönetimlerin en temel unsurları arasında addeder.
İktidara geldikten iki sene sonra kolluk kuvvetlerinin silah taşımalarına yönelik birtakım kolaylıklar sağlayan AKP, 2011 yılında paramiliter oluşumları peydahlayacak özel güvenlik şirketlerini kapsamlı bir yasal zemine oturttu. 2014 yılında ise polisler, elinde tehlikeli bir cisim bulunan kişiye karşı silah kullanma ve savcılık kararı olmaksızın tek başlarına gözaltına alma gibi keyfi yetkilerle donatıldı. 2016-2018 arasındaki OHAL döneminde, hem özel güvenliğin hem de polisin yetkileri KHK'lar aracılığıyla daha da genişletildi. Yurttaşlar yoksulluktan dert yanarken, resmi verilere göre Emniyet Genel Müdürlüğü'ne ayrılan bütçe 2012 yılında 12 Milyar lirayken bu sayı 2019 yılında 39 Milyar liraya ulaştı.
2016 yılından itibaren ise çarşı ve mahalle bekçileri gündemde. İçişleri Bakanı, Erdoğan'ın kendisine „Yatarken bekçi düdüğü duymak istiyorum dediğini söylemiş, 2018 yılında 7 bin bekçi daha alınacağını açıklamıştı. (Saray ve toplum arasında bu kadar kalın duvarlar varken Erdoğan o sesi zinhar duyamaz ama o ayrı bir mesele.)
Toplam bekçi sayısının bu yıl içinde 30 bine çıkması bekleniyor. Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi, Şubat ayında TBMM İçişleri Komisyonunda kabul edildi. Bu kanunla birlikte çoğunluğu lise mezunu olan bekçilere, aldıkları birkaç aylık eğitimin ardından silah kullanma, kişi ve araçları durdurarak arama gibi tartışmalı yetkiler verilecek.
Yargı ve diğer tüm devlet organlarına kendi parti kadrolarını enjekte eden AKP, silahlı bekçileri (ya da parti milislerini) de parti devletinin duvarına sıva yapmış olacak. Cezasızlık zırhıyla korunan polis, asker ve korucuların yanına bir de bekçiler geliyor. Ülkemiz, „Emre itaat eden“ küçük Eichmann'ların sıradan kötülüğüyle güne uyanmayı hak etmiyor. Bizler, yastığa başımızı koyarken düdük duymak istemiyoruz.
04.02.2020, Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!