piwik no script img

Erdoğan’ı durdurmaya çalışmakHalkevleri saldırı altında

Sosyalist kimliğiyle ve sokak direnişleriyle bilinen, son bir buçuk aylık süreçte yaklaşık 100 üyesi gözaltına alınan Halkevlerini iktidarın hedefine koyan nedir?

Bir buçuk aylık süreçte yaklaşık 100 üyesi gözaltına alınan Halkevlerini, AKP’nin hedefine koyan nedir? Foto: Murat Bay

Türkiye’de Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı muhalefet güçlerini adım adım hedef tahtasına koyuyor. 20 Ocak'ta Zeytin Dalı Operasyonu başladığında “Afrin savaşı diktatörlüğü inşa savaşıdır, durduralım“ başlıklı bir bildiri yayımlayan ve savaş karşıtı sokak eylemleri düzenleyen Halkevleri, İstanbul’da ve çeşitli Anadolu kentlerinde polis operasyonlarına maruz kaldı.

Operasyonlar 25 Ocak’ta Halkevleri üyesi Yasemin Çakıcı Kolçak’ın tutuklanması, 20 Şubat’ta Halkevleri Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Kutay Meriç’in tutuklanması ve bu tutuklamalara karşı düzenlenen protesto eylemlerini takiben 22 Şubat’ta da Halkevleri Eş Genel Başkanı Dilşat Aktaş dahil 11 kişinin gözaltına alınması ile devam etti. Aynı günlerde isimsiz ihbarlarla hareket eden polis “silah arama“ bahanesiyle bir Halkevi şubesinin kapısını kırarak arama yaptı. Aktaş’la birlikte gözaltına alınanlar bir hafta sonra serbest bırakıldı. Aynı gün Kutay Meriç de tahliye edildi. Yasemin Çakıcı Kolçak ise hala hapiste ve 31 Mart’ta 51. yaş gününü cezaevinde kutladı. Eşi, o gün kutlama mesajını yazdığı bir pankartla hapishanenin kapısında nöbetteydi.

Halkevleri 1 Nisan’da ise yeni bir baskı süreci ile karşı karşıya kaldı. Ankara Valiliği’nin kararı ile başkentteki Halkevi şubelerinden 3’ü ve bunun yanında Gezi Direnişi sırasında yaşamını yitiren Ethem Sarısülük anısına Halkevciler tarafından kurulmuş bir kütüphane mühürlendi. Bununla birlikte çocuklara yönelik sosyal kültürel etkinliklerin düzenlendiği atölye odaları ile tiyatro salonlarını mühürledi. İtiraz eden Halkevleri üyeleri gözaltına alındı. Mühürleme işlemindeki resmi gerekçe “izinsiz eğitim faaliyeti“ yürütülmesiydi. Mühürleme tutanaklarında “çocuk şenliği düzenlemek“, “çocuk hakları atölyesi“, “laik bilimsel eğitim atölyesi yapmak“ gibi ifadeler de yer alıyor. Mekan kapatma adı altında dernek faaliyeti durdurulması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa tarafından güvence altına alınmış örgütlenme özgürlüğü hakkına aykırı.

86 yıldır halk ile temas halinde

Konuyu parlamento gündemine taşıyan CHP’li milletvekilleri Necati Yılmaz ve Gaye Usluer de yaşanan baskı dalgasını, “muhalif bir kurumun halk ile temasını kesmek, örgütlenme özgürlüğünü engellemek“ olarak tanımladılar.

Sosyalist kimliğiyle, sokak direnişleriyle bilinen, bir buçuk aylık süreçte yaklaşık 100 üyesi gözaltına alınan Halkevlerini, AKP’nin hedefine koyan nedir? Cevabı Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana toplumsal mücadelelerin seyrine bağlı bir devingenlik içinde olan tarihsel varoluşunda ve AKP’li yıllardaki ideolojik-pratik mücadele deneyiminde aramak gerek.

Halkevleri 19 Şubat’ta 86. kuruluş yıldönümünü kutladı. 1932’de Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Halkevleri’ne, kültürel ve eğitsel faaliyetlerle Osmanlı bakiyesi üzerinde modern bir toplum yaratma ve yurttaşlık bilincini yaygınlaştırma rolü biçilmişti. Kurucu parti CHP ile sıkı bir ilişki içinde olsa da o dönemde dahi kendi yönetimlerini kendisi belirleyen görece özerk bir yapıya sahipti ve halk içinde örgütlenme bilincini yükselten bir rol oynadı. 1950’de Demokrat Parti iktidara geldikten sonra 1951’de “komünist faaliyetlerin odağı“ olduğu gerekçesi ile kapatıldı.

1963’te dönemin görece demokratik ortamında bu kez bağımsız bir demokratik kitle örgütü olarak yeniden açıldı. Kültürel ve eğitsel faaliyetlere devam ederken devrimci mücadelenin de adreslerindendi. 1960’lı yıllarda yükselen anti-emperyalist gençlik ve işçi hareketlerinin, düşük yoğunluklu bir iç savaşın yaşandığı 1970’li yıllarda da anti-faşist mücadelenin adreslerindendi.

1000 şubeden 24'e

1932–1951 yılları arası 478, 1963–1980 arası 1000 civarında Halkevi şubesi bulunurken, 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile bir kez daha kapatıldı ve bütün mal varlıklarına el kondu. Darbe ile başlayan yargılama sürecinin ardından Halkevleri Derneği tüzel kişilik olarak 1987’de beraat etti ancak mal varlıklarını geri alamadı. Bu tarihin ardından Halkevleri sınırlı olanaklarla yeniden örgütlenmeye başladı; 1987 yılında İstanbul’da 18, Ankara’da 6 şube olmak üzere toplam 24 şube vardı. Bugün 25 kentte 80 şubesi bulunuyor.

Halkevleri, 2000’li yıllarda AKP hükümetiyle gelen Neoliberal politikalara karşı eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, enerji, su gibi toplumsal hizmetlerin alınır-satılır bir mal olmaktan çıkartılması, doğanın ve kentlerin yağmalanmasının engellenmesi, işçi sınıfının güvencesiz çalışma koşullarına itilmesinin engellenmesi doğrultusunda “hak mücadeleleri“ örgütleyerek sosyalist politikayı halk kitleleri ile buluşturmayı amaçladı.

2011, toplumsal direnişlerle siyasal direnişlerin kaynaştığı bir yıldı ve Doğu Karadeniz kenti Hopa, AKP iktidarının teşvik ettiği HES projelerine karşı itirazın geliştiği bölgelerden biriydi. 31 Mayıs 2011’de Tayyip Erdoğan’ın seçim gezisi için gittiği Hopa’da bir binaya “Tek Yol Sokak, Tek Yol Devrim“ yazılı bir pankart asarak, “Derelerimize ve çayımıza sahip çıkıyoruz“ diyerek protesto eylemi düzenleyen Hopalılar, polisin biber gazlı saldırısına uğradı. Gerilim yükseldi ve protestocular arasında yer alan emekli öğretmen Metin Lokumcu kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi.

Bunun üzerine Ankara ve İstanbul başta olmak üzere pek çok kentte sokaklara çıkıp AKP binalarına yürüyen Halkevleri üyeleri, başkentteki eylemde polisle karşı karşıya geldi. Halkevleri’nin bugünkü eş başkanı Dilşat Aktaş bu protesto esnasında AKP önündeki zırhlı polis aracının üzerine çıkarak bir konuşma yapmış, aynı gün içinde kendini takip eden polislerin saldırısında sokak ortasında işkenceye uğramış ve kalça kemiği kırılmıştı.

„Kadının önde olmasından daha doğal bir şey yok“

Halkevleri, Ocak 2018’deki Olağanüstü Genel Kurul’da Dilşat Aktaş ve Nuri Günay’ı Eş Başkan seçerek yönetim yapısını değiştirdi ancak eş başkanlık sisteminin uygulanmadığı önceki 5 dönemde de halihazırda Halkevleri’nin başkanlık pozisyonu kadınlardaydı. Aktaş’tan önceki Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy, “Biz bir halk örgütüyüz. Bu halkın yarısı da kadın. Biz bir mücadele örgütüyüz. Kadınların erkeklerden daha çok mücadele edeceği şey var, daha çok mücadele ediyorlar. O nedenle kadınların önde olmasından doğal bir şey yok.“ ifadelerini kullanıyor.

Bağımsız ve sol kimlikli bir kitle örgütü olarak Halkevleri, “halkın hakları mücadelesi“ ve AKP karşıtı militan çizgisiyle, ülkenin sol kesimiyle pozitif ilişki içinde olan, sol kimliği taşımayan emekçi halk kitlelerine de temas edebilen, inatçı bir örgüt. Polis, gözaltı dalgaları sırasında sorgu tutanaklarına yansıyan bilgilere göre, Halkevleri üyelerini “2019’da Erdoğan’ı durdurmaya çalışmak“ ile itham ediyordu. Şimdilerde “eşitlik, özgürlük, laiklik, barış ve yurtseverlik“ ilkeleri temelinde farklı muhalefet güçlerini diktatörlük karşısında birleştirecek bir hat örmeye çalışan Halkevleri de bu durumu inkâr etmiyor. Sloganları şu: “Diktatörlüğü durdurabiliriz! Bu memleket bizim!“

taz lesen kann jede:r

Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen

0 Kommentare

  • Noch keine Kommentare vorhanden.
    Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!