piwik no script img

Emekçi kadınlar haftasıDünyanın en güzel kelimesidir „örgütlenmek“

CHP Parti Meclisi üyesi Sera Kadıgil ile Türkiye'yi 16 Nisan’da sandık başına götürecek referandum sürecini konuştuk.

Sera Kadıgil (en sağda) CHP Berlin'in düzenlediği toplantıya katıldı. Foto: CHP Berlin

CHP Parti Meclisi Üyesi Sera Kadıgil, İstanbullu bir avukat. Son iki dönemdir parti meclisi üyeliği yaptığı CHP’de, daha öncesinde ise kadın kolları merkez yönetim kurulunda çalışmış. Aynı zamanda hayvan, kadın, çocuk hakları aktivisti ve sendikacı. Kadıgilile Türkiye'yi 16 Nisan’da sandık başına götürecek referandum sürecini konuştuk.

taz: CHP’nin son birkaç senelik sürecini nasıl değerlendirirsiniz?

Kadıgil: CHP dediğimiz şey şu anda çok dağınık bir sivil toplum örgütü. Organizasyon konusunda ciddi sıkıntılarımız var. Maddi kaynağımız çok yetersiz. CHP’nin de çok hataları oldu. Ama bunların hiç biri şu günün konusu değil. O yüzden uzaktan ahkam kesenlere sinirleniyorum açıkçası. Hiçbir dernekte çalışma, hiçbir sendikaya girme, yaptığın tek şey Twitter’dan yazmak olsun. Şu anda gerçekten de kelle koltukta siyaset yapıyoruz. Bütün CHP’liler adına konuşuyorum; sadece maddi değil, ölüm tehditleri altındayız.

Sizin gibi daha fazla insan var mı partide? Onların seslerini duyurmak için fırsatları var mı?

1990, İstanbul doğumlu. Cumhuriyet Gazetesinde muhabirlik ve editörlük yaptı. taz gazetesinde misafir gazetecilik yaparken Almanya'da kalmaya karar verdi ve taz.gazete projesi üzerinde çalışmaya başladı.

Aslında var. Topluma kendimizi anlatamıyoruz. Bu bizden de kaynaklanıyor. İyi olmayan milletvekillerinin öne çıkması, televizyon programlarına hatalı konuk seçimi… Bizim suçumuz bunlar. Ama kimse de seni engellemiyor. Bir şey yapmak istersen, insiyatif kullanırsan, ortaya çıkarsan yaparsın. Kimse seni engellemez. Yapabiliyorsan buyur yap.

AKP, izlediği politikayla iki partili bir sistem oluşturmaya çalışıyor diyebilirmiyiz?

Kontrollü düşman istiyorlar. Bizim yola gelmemiz“ gibi bir durum söz konusu değil. AKP’nin içinde AKP’ye oy vermiş, bu değişikliğe “evet“ diyecek, ama bunu temiz duygularla yapan insanlar var. Konuşuyorsun adamla, dünya tatlısı bir esnaf amcamız; çok inanmış, Türkiye’yi çok seviyor, vatansever bir adam ve tek kurtuluşun bu olduğunu düşünüyor.

Bu kesime, “Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili ne düşünüyorsunuz“ diye anket yapıyoruz. Baba gibi, diyorlar. İnsanın babası kötü de olabilir, hırsızlık da yapmış olabilir, birini de dövmüş olabilir. Gidip “Senin baban şerefsiz“ dersen dinlemez, seni kapatır.

Şu ana kadar yaptığınız çalışmalarda bu insanlara ne kadar ulaşabildiniz?

İyi ulaştık. CHP’li, MHP’li muhalifler, HDP, DİSK “hadi hep beraber hayır diyoruz“ gibi bir şeyin mümkünatı yok. Biz gidip Saadet Partisi’ni ikna etmedik, “hayır“ deyin diye. Zaten kendisi “hayır“ dedi. Ya da HDP’ye de biz gitmedik. Şu anda da bu yollarla devam ettiğimiz için “hayır“ cephesi bu kadar güçlendi. Bu arada CHP’nin adını hiç kullanmıyoruz. Bu, CHP’ye bırakılamayacak kadar önemli bir şey. O yüzden bütün parti kimliğimizi ayırdık, iş yapıyoruz sadece.

Gözaltına alınmanızın gerekçeleri neydi?

Televizyon programlarına çıkıp anlattım, o videolar bayağı tuttu, çok fazla yayıldı. Ondan sonra bunlar benim peşime düştüler. Zaten Melih Gökçek filan sürekli takipte, sağ olsun. 7 yıl önceki tweetlerimi bulmuşlar. “Şehitler ölmez’ lafından tiksiniyorum“ diyorum, altına hâlâ imzamı atıyorum. Arasından kesiyorlar, tarihini siliyorlar, servis ediyorlar.

Mahkeme, “eski tweetler anlamlarından bozulup cımbızlanarak kullanılmıştır, suç oluşmamıştır“ diyerek beni serbest bıraktı. 8 gün sonra savcı aynı konuda 7 yıl hapis cezası istemiyle iddianame hazırladı. Duruşma gününü de 12 Nisan’a verdiler. Referandumdan 4 gün önce mahkemeye çıkıp yargılanacağım.

Neden “hayır“ denmesi gerektiği üzerine çok net mesajlarınız var. Nasıl daha fazla kişiye ulaşabilirsiniz?

Ana akım medya hiç çıkarmıyor. CNN Türk’e bir kere çıktık, artık davet bile etmiyorlar. Davet edildiğimizde konuştuğumuz insanlar da, zaten “hayır“ diyecek insanların takip ettiği alanlar. Genel Başkan’ın grup toplantısı yayınlanmıyor artık, nerede kaldı benim konuşmam yayınlansın. O yüzden de ev ziyaretlerine ve bireysel gezmelere ağırlık verdik.

İnsanlar da düşündükleri kadar kör değiller. Mesela Bilecik’te köy kahvesi toplantısında konuşuyoruz, pek bir tepki vermiyorlar çünkü afişe olmak istemiyorlar. Tam çıkıp gidecekken arkadan yavaşça yaklaşıp “şöyle dediniz ama bize de böyle dediler“ diyorlar. Sosyal medyayı kullanıyoruz, onun da kitlesi belli.

Erdoğan bu anayasa değişikliğine neden ihtiyaç duyuyor?

Türkiye Cumhuriyeti’nin bir anayasası var. Bağımsızlığı ve tarafsızlığı üzerine yemin etmiş, bu yemini ayaklar altına almaktan hiç çekinmeyen bir Cumhurbaşkanı var. Ve hiç utanmadan yine çıkıp, “Haydi ben zaten buna uymuyorum, sistemi bana uyduralım“ diyor. Mesela insanlara sorsak bir cinnet haline geldik bu kadınların çok sesi çıkıyor hadi bu erkekler oy versinler bütün kadınları keselim. Yüzde 51 de erkek var bütün kadınları kesecek miyiz? %51 bunu istedi diye bu hukuka uygun bir hale geldi mi? Gelmedi.

Erdoğan şu an yaptığı şeylerle yurtdışındaki kamuoyuna karşı zor duruma düşüyor. Yani Türk hukukunu buna uyarlarsak artık gidebileceğimiz hiçbir merci de kalmayacak Türkiye içinde. Avrupa’daki Türkler de o kadar rahat olmasınlar. Türkiye’de eğer bu geçerse ciddi bir iç çatışma hali, diktatör rejimlerde gördüğümüz sıkıntılar baş gösterebilir. En basitinden şunu düşünsün buradaki Türkler, şu an dünyanın birçok yerinde Suriyeli mültecilerin düştüğü duruma düşebilirler.

“Hayır“ çıkması durumunda ne beklenebilir?

Hayır çıkarsa iktidarın baskısı artacak. Buna bir hazırlıklı olalım, çünkü köşeye sıkışmış kedi her şeyi yapabilir. “Hayır“da da, “evet“te de ciddi bir iç huzursuzluk riski var. 7 Haziran’da kafayı kaldırdı bu millet. Sonra şok doktrini uyguladılar 1 Kasım’a kadar, yüzlerce insan öldü. Şimdi “hayır“ çıkarsa insanlar en azından bir mevzi kazanacaklar.

Mesela, 1989 Özal referandumu çok güzel bir örnek bunun için. Özal, yerel seçimleri erkene almak için yaptığı o referandumu yüzde 65 ile kaybediyor, iktidarının sonu geliyor. Çünkü bu bir güven oylamasına dönüşüyor ve insanlar da rahatsızlıklarını dile getirip bundan bir sonuç aldıklarını görünce daha güçlü bir şekilde ses çıkarmaya başlıyorlar. Türkiye’nin şu an tek ihtiyacı bu.

AKP’nin başvuracağı yöntemlere karşı CHP’nin bir planı var mı?

İnsanlarda “7 Haziran’da da biz kazandık da ne oldu“ diye bir korku var. Şimdi hayır çıkacak da ne olacak? Bu şekilde siyaset yapamayız. O zaman bizim de Türkiye’yi terk edip başka bir yere göçmemiz ya da oraya biat etmemiz lazım. AKP yine elinden geleni ardına koymayacak ama bunun üzerine bir siyaset kuramayız. “Hayır“ çıkarsa belki kuşağımızdan tutup anında hapse atacaklar. Bundan korkup geri adım atacak lüksümüz yok artık, geçtik o noktayı.

CHP’nin, HDP’nin yanında durmama gibi bir tavrı var. Kendi tabanından mı çekiniyor?

Bunu çok soruyorlar. HDP ile ne kadar yan yana değilsek, Meral Akşener’le de o kadar yan yana değiliz. HDP kendi tabanına sesleniyor. CHP’nin bu topa girmemesinin sebebi bu. Çok söylenen bir şey var: Bir hayır cephesi kurulsun, bütün bileşenler bunun içinde olsun. Bu, siyaset bilmemektir.

Böyle bir şey oluşturduğun anda o bileşenlerin içindeki insanları ya boykota ya “evet“e itersin. Çünkü hiçbir HDP’li Kürt, Meral Akşener’le birlikte bir şey yapmak istemez. Ya da hiçbir MHP’li muhalif tutup Osman Baydemir’in söylediği bir lafın arkasından gitmez. CHP olarak siyasi parti propagandasını bırakmış durumdayız.

Daha güçlü bir şekilde “hayır“ın etrafında örgütlenmek isteyenlere bir öneriniz var mı?

Örgütlenmenin yeri ve mecrası da önemli değil. Berlin CHP örgütü şahane bir örgüt, canı isteyen gelsin oraya. Canı isteyen HDP’ye gitsin. Ama bir yere gelip bir şey yapsınlar. Mesela çocuklar İstanbul’da Ekşi Sözlük’ten örgütlenmişler. “Kurdeleyle bağlıyoruz“ kampanyası diye bir şey yaptılar. Uzaktan izleyebilecek bir yerde değiliz artık. Artık bizim bütün fraksiyon ayrışmalarımız küçük kaldı.

Kelimeden korkuyor insanlar; dünyanın en güzel kelimesidir örgütlenmek. „Ben Marksistim, sen busun.“ Bırakın onlar bitti. Solcu şımarıklığı bu. Ben de unutmadım geçmişi. Bunun hesabı da görülür ve bunun hesabının görüleceği yer de meclis. O meclisin orada durması lazım. Aslında bu referandum, ölüm kalım meselesi.

En çok merak edilen konulardan biri de, seçim güvenliği…

Millet sanıyor ki orada AKP yüzde 40 bile çıksa onu yüzde 60 yapabilir. Öyle bir şey yok. Ben partinin seçim güvenliği uzmanıyım, 3 yıldır orada çalışıyorum. Ufak yapabiliyorlar. Yapabilecekleri seçim hileleri yüzde 2’yi geçmez. Sen yüzde 55 “hayır“ı garanti altına al, ondan sonra bak bakalım kim ne hilesi yapabiliyor.

Ama burada sandıklarda boşluk bırakmamak önemli. Oy ve Ötesi çalışmama kararı aldı, ama bütün gönüllüleri dağıldı. HDP’ye giden var, CHP’ye gelen var, Hayır ve Ötesi’nde örgütlenen var. Siz oyunuzu verin ve gerçekten ıslak imzalı tutanakları bize getirin.

taz lesen kann jede:r

Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen

Mehr zum Thema

0 Kommentare

  • Noch keine Kommentare vorhanden.
    Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!