Diyarbakır Newrozu: „Ruhsuz değil ama rujsuz bir Newroz!“
Afrin’in Türkiye tarafından ele geçirilmesinin yarattığı duygusal çöküntü, yoğun polis kontrolü ve bayramın tüm şehirlerde eş zamanlı kutlanma zorunluluğu nedeniyle Diyarbakır Newroz'una katılım önceki senelere göre düşüktü.
İlkbahar bayramı Newroz, önceki yıllarda farklı günlerde, farklı merkezlerde yaklaşık bir haftalık zamana yayılarak kutlanıyor, ardından son, büyük kutlama bir 21 Mart günü Diyarbakır’da gerçekleştiriyordu. Böylece kendi illerindeki Newroz kutlamalarına katılmış olanlar da 21 Mart günü büyük buluşma için Kürtlerin en büyük şehri Diyarbakır’a akın ediyor ve Newroz meydanını bir milyonu aşkın insan dolduruyordu. Yıllardır Diyarbakır’daki Newroz etkinliklerini takip eden bir gazeteci olarak söyleyebilirim ki, bu seneki katılım, önceki yıllara göre bariz bir düşüş gösterdi.
Bu sene valilikler Diyarbakır’daki katılımı düşmesine yol açan, farklı bir uygulamaya geçerek tüm illerdeki kutlamaların Diyarbakır’dakiyle eşzamanlı gerçekleştirilmesini zorunlu kıldı. Böylece farklı illerdeki insanlar kendi bölgelerindeki kutlamalara katılmalarının ardından Diyarbakır’a gelemedi. Ayrıca önceki yıllarda eşi-benzeri görülmemiş bıktırıcı polis kontrolü, pek çok insanı kutlama alanına gelmekten alıkoydu: 7 bin polisin görev yaptığı alanda kadınların çantalarındaki kalemlere, rujlara bile polis tarafından el kondu.
Hayatında ilk defa Newroz’a katılmak için Antalya’dan geldiğini söyleyen üniversite öğrencisi Helin A. etrafına topladığı arkadaşlarına, polisin, yanındaki küçük kamerayı içeri sokturmadığını, o yüzden şehre geri dönüp kamerayı bıraktıktan sonra alana geri döndüğünü anlatıyordu. Genç bir kadın ise ruj yasağına anlam veremediğini söylerken, bir diğeri çakmak yasağını, “Devlet daha az sigara içmemizi istiyor. Sağlığımızı düşünüyorlar“ diye izah ederek kahkahayı patlatıyordu.
Herkes, polisin bu önlemlerinin güvenlik için değil, caydırma maksatlı olduğu kanaatindaydi. Önceki yıllarda Newroz alanı Kürtlerin yeşil-sarı-kırmızı renkli simgeleriyle süslenirken, bu sene içeriye HDP bayrağı ve “Bijî Newroz“ yazılı bezler dışında hiçbir şey sokulmadı. Bazı istisnalar vardı tabii. Bazı katılımcılar “yasaklı“ renkteki bezleri kıyafetlerinin altına, bacaklarına veya kollarına sararak içeri sokabildi.
Alanda görüştüğümüz insanlar, geçtiğimiz yılki Newroz kutlamaları sırasında üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’un üstü çırılçıplak olduğu halde polis tarafından “canlı bomba“ denilerek öldürülmesinin de çok sayıda genci bu seneki kutlamaya katılmaktan alıkoyduğunu söylüyordu.
Afrin'de Demirci Kawa heykelinin yıkılmasına tepki
Diyarbakır’da güneşin tepeye çıktığı anlarda, Newroz alanındaki büyük meşalenin ateşe verilmesiyle başlayan kutlamalarda dikkat çeken hususlardan biri de platformdan sık sık “yasaklı sloganların“ atılmaması çağrısıydı. Bu çağrı her yapıldığında, yüzbinlerce insan aynı ağızdan “yasaklı“ sloganlar attı. Türkiye’nin Afrin’i ele geçirmesi ve Newroz’un simgesi olarak kabul edilen Demirci Kawa heykelinin cihatçı gruplar tarafından yıkılmasına çok yoğun bir tepki vardı. Alandaki kitleye seslenen HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da bunun altını çizdi: „Demirci Kawa’nın heykelini yıkanlar bilsin ki burada toplanan insanların hepsi birer Kawa’dır.“
Buldan’dan sonra söz alan deneyimli Kürt siyasetçi Ahmet Türk ise saldırılar karşısında Kürtlerin ulusal birliklerini sağlaması ve dostlarıyla beraber demokrasi mücadelesi vermeleri gerektiğini söyledi. Öte yandan Newroz alanında, Ahmet Türk’ün “Kürtlerin dostları“ dediği farklı sol-sosyalist çevrelerden çok az isim vardı. Zaten bu yılki Newroz meydanının en çarpıcı sahnelerinden biri yabancı diplomatların, siyasetçilerin, ünlülerin oturduğu protokol platformunun neredeyse boş kalmasıydı.
Oysa çatışmasızlık dönemlerde herkes bu platformdan bir sandalye kapmak için birbiriyle yarışıyordu. Yasaklara, caydırıcı polis kontrollerine, katılımı düşürmek için uygulanan taktiklere ve elbette Afrin’in Türkiye tarafından ele geçirilmesinin yarattığı duygusal çöküntüye rağmen Diyarbakır Newroz’u, kalemlerine ve rujlarına el konan bir kadının dediği gibi “rujsuzdu ama ruhsuz değildi.“
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!