Ankara'da kadın cinayeti: Şule Çet için adalet
Üniversite öğrencisi Şule Çet'in 29 Mayıs'ta bir binanın 20. katından düşerek şüpheli biçimde ölmesinin ardından görülen ilk duruşmada sanıkların tutukluluğunun devamına karar verildi.
23 yaşındaki üniversite öğrencisi Şule Çet'in Ankara'da öldürülmesiyle ilgili davanın ilk duruşması görüldü. Mahkeme heyeti, sanıklar Çağatay Aksu ve Berk Akand'ın tutukluluk halinin devamına karar verirken, duruşma 15 Mayıs tarihine erteledi.
“Şule Çet için adalet“ yazan pankartlar taşıyan kadın örgütleri ve adalet savunucuları sabahın erken saatlerinde Ankara Adliyesi önünde buluştu. Dava, yoğun katılım nedeniyle bir saatlik gecikmeyle başladı. Duruşmayı çoğunluğu kadınlardan oluşan yaklaşık beş yüz kişi izlemek istediği için üç defa salon değiştirildi. İki yüzü aşkın avukat duruşmayı takip etmek için talepte bulundu; pek çoğu davaya müdahil olmak istedi.
HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğu da davaya kadın örgütlerinin müdahil olması gerektiğini söyledi ve kürsü önüne giderek, mahkeme heyeti başkanına “Sizden istediğimiz, adaletin gerçekleşmesi. Bu olayın üstünün örtülmesi isteniyor“ dedi. Mahkeme başkanı da “Adaletin gerçekleşmesi için çalışacağız“ sözleriyle karşılık verdi. Yalnızca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın davaya müdahil olma talebi kabul edildi.
Takım elbise ve rahat tavırlar
Mahkeme başkanının okuduğu iddianamede Şule Çet ve Çağatay Aksu’nun “içkili lokantada“ buluştukları vurgusu dikkat çekerken, birkaç yerde “alkol aldılar“ ifadeleri geçti. Daha sonra Çağatay Aksu’nun ifadesine geçildi. Takım elbise giyen, son derece rahat tavırlar sergileyen Aksu savunmasına iyi çalışmıştı. Olay gecesi nerede ne yaptığını dakikası dakikasına anlattı.
Mahkeme başkanından „cinayet“ ifadesinin kullanmamasını rica etmesi üzerine, mahkemede „düşme“ sözcüğü kullanılmaya başlandı. “Allahın vicdanına ve sizin vicdanınıza sığınıyoruz. Cinayet söz konusu değildir. Şule’ye dokunmuşluğumuz yoktur. Şu an bile bu kadar insan niye burada, üstümüze geliyor… Ya gösteriş amacındalar ya da bizi suçlamaya devam ediyorlar“ dedi.
Aksu tahliyesini değil, beraatını istedi. Şule Çet’in babası, ağabeyleri ve yakın akrabaları da sanıkların ifadelerini sessizce izledi. Sanık avukatı Levent Ekmen'in tahliye talebi üzerine baba İsmail Çet, „Başka babanın kızlarını öldürsün diye mi?“ diyerek tepki gösterdi.
Mahkeme başkanının, Çet’e yönelik cinsel saldırı iddiasını sorması üzerine Aksu; “Cinsel saldırı söz konusu değil. Taş devrinde değiliz, olay yeri inceleme var, kriminal araştırma var“ diye yanıt verdi. Fakat avukatların soruları, olay yerindeki ayrıntılar sanığı zor durumda bıraktı. Aksu’nun verdiği ayrıntılar ilk ifadesiyle çelişince, avukatlara ve mahkeme heyetine yönelik tepki gösterdi.
Sanık Berk Akand ise ifadesi sırasında zorlandığını ve oturmak istediğini söyledi. İki sanığın da etrafında jandarma etten duvar ördüğü için sanıkların yüzünü görmek mümkün olmadı. Avukatların buna itirazını da mahkeme başkanı “güvenlik gerekçesiyle“ reddetti.
Sanık ifadelerindeki çelişkiler ve mahkemenin cinsiyetçi tutumu
Berk Akand ile Çağatay Aksu’nun önceden verdikleri ifadelerle mahkemedeki savunmaları örtüşmedi. Aksu, Şule Çet’i iş yerine Akand’ın çağırdığını, Akand ise tam tersini söyledi. Benzer bir şekilde, delillerin karartılmasıyla ilgili Aksu, ofiste kullanılan bardakların olaydan önce, Akand ise olaydan sonra yıkandığını söyledi. Ayrıca Berk Akand olay sırasında alkol nedeniyle uyuyakaldığını belirtti. Çağatay Aksu ifadesinde Akand'ın uyanık olduğunu fakat kendisini müzik yüzünden duymadığını söylemişti. Berk Akand’ı savunan avukatı ise, müvekkilinin olayla ilgisi olmadığını söyleyerek, “Şule’nin bu adam bana taktı“ dediği kişinin Çağatay Aksu olduğunu belirtti ve Akand'ın tahliyesini istedi.
Mahkeme heyeti, duruşma sırasında Çet'in ailesine “Şule öğrenci olduğu halde neden çalışıyordu, eve erkek arkadaşı gelir miydi?“ gibi sorular sordu. Sanık avukatlarıysa, Şule Çet’in önceden de erkeklerle ilişkisi olduğunu dile getirirken, olay gecesi bira içtiğine sık sık vurgu yaptılar. Mahkemedeki cinsiyetçi ortama ve Şule Çet'i sorgulayan tavra karşın, sosyal medyada davaya verilen destek ve duruşmadaki kalabalık etkili oldu. O kadar ki, sanık avukatları „kamuoyunun sosyal medyada müvekkillerine organize bir saldırı hareketi başlattıklarını“ iddia ederek mahkeme heyetine şikayet etti. Şule Çet'in avukatlarını ve salondakileri „propaganda“ ile suçladılar.
Çet davasını yakından takip eden kadın örgütleri, bu davanın benzer olaylar için emsal teşkil edeceği görüşünde. Duruşma salonunda bulunan Kadın Meclisleri üyesi Sultan Gürbey’in aktardığına göre Şubat 2018'de Aysun Yıldırım isimli genç bir kadın da benzer bir biçimde pencereden atılarak öldürülmüş ve savcılık bu dosyayı intihar diyerek kapatmıştı. Gürbey, Çet davasının kamuoyunda büyük tepki göstermesi üzerine Aysun Yıldırım’ın ailesinin de kadın örgütlerine ulaştığını ve Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğunu aktarıyor.
Sanıkların ilk kez mahkeme karşısına çıkarıldığı Şule Çet davası, katılanların da söylediği gibi Türkiye’de kadın cinayetlerine ilişkin cezasızlık politikasını değiştirmek için emsal olabilir. Dava Avukatı Umur Yıldırım; „Dava soru işareti bırakmamalı, sanıklar hak ettikleri cezaları almalı. Aksi durum, cinayetlerin ve tecavüzün önünün açılması, kurumsallaşması olacak“ ifadelerini kullandı.
Ne olmuştu?
Ankara'da üniversite öğrencisi olan 23 yaşındaki Şule Çet, yarı zamanlı çalıştığı mekanın kapanmasının ardından işini kaybetmişti. 29 Mayıs 2018 günü gün mekanın işletmecisi, eski patronu Çağatay Aksu ile buluştu. Aksu, telefonda konuştuğu Çet’i yeniden işe alacağını söyleyerek restorana çağırdı. Sonra saat 23:45’te olayın yaşandığı iş yerine gidildi. Ofiste, Çet ve Aksu ile birlikte Aksu’nun arkadaşı olan Berk Akand vardı. Genç kadın saat 04:00 sıralarında bir plaza binasının 20. katından şüpheli bir şekilde düşerek öldü.
Olayın ardından Aksu ve Akand gözaltına alındı. Aksu ifadesinde, Şule'nin beline kadar camdan sarkarken gördüğünü, kendisini tutmaya çalıştığını ama başaramadığını iddia etti. Akand ise başka odada olduğunu, olaydan haberi olmadığını iddia etti. Halbuki olay yeri incelemesinde, cam kenarında anlatıldığı gibi bir durumu kanıtlayacak herhangi bir parmak izi bulunamadı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre Türkiye'de 2018 yılında 440 kadın öldürüldü; 317 kadınsa cinsel şiddete maruz kaldı.
Aksu ve Akand adli kontrolle serbest bırakıldılar. Bir gün sonra olay gecesiyle ilgili yeni bilgiler ortaya çıktı. Çet önce ev arkadaşını arayıp, “Ara, acil gelmem gerektiğini söyle“ demiş, ardından da “Çıkamıyorum, adam bana takmış, bırakmıyor“ diye mesaj atmıştı. Aile, Şule’nin öldürüldüğünü düşündüklerini söyledi. Dosya avukatı Umur Yıldırım da olayda intihar değil cinayet olduğunu gösteren bilgiler olduğunu açıkladı.
4 Temmuz’da Adli Tıp, Çet’in vücudunda Çağatay Aksu’ya ait doku kalıntısı ve DNA bulguları tespit etti. Kamuoyunun ve ailenin baskısı yoğunlaştı, Şule Çet için adalet talep edilen eylemler düzenlendi. 10 gün sonra Aksu ve Akand, „Zor, tehdit veya hile ile kişiyi özgürlükten yoksun bırakma ve cinsel saldırı suçlarından“ tutuklandı. Çet’in vücudundan toplanan yeni deliller 4 ay boyunca İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilmedi. Bunun üzerine soruşturma başka bir savcıya verildi. Adli Tıp Raporu Çet’in tırnaklarında Berk Akand’a ait DNA bulgusu olduğunu da kanıtladı.
Değişen savcılık makamı iki sanık için, “kasten öldürme, cinsel saldırı ve hürriyeti tahdit“ suçlarından müebbet ve 39 yıla kadar hapis cezası istedi. İddianamede Çet’e cinsel saldırıda bulunulduğu, darp edildiği ve camdan atıldığı belirtildi. Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianame kabul edildi ve sanıklar hakim karşısına çıktı.
Davanın başlamasından bir hafta önce sanıkların isteği üzerine mahkemeye bir rapor sunuldu. Adli Tıp kurumu ile ilgisiz, resmi bağlayıcılığı olmayan, 1950’lerde yazılan çağdışı iki adli tıp kitabından kadın düşmanı bir alıntı yapmıştı: “Bir kadın bir erkekle tenha bir yerde içki içmeyi kabul etmişse cinsel ilişkiye rıza göstermiş sayılır.“
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!