Almanya'da referandum: Duygusal ve dolaylı
Diaspora seçmenlerinin kolayca karar vermesi üzerine düşündüğümüzde, “Batı, Türkiye’nin güçlenmesini istemiyor“ gibi argümanlar fazla basit bir açıklama olarak kalıyor.
Yurtdışında yaşayan Türkiye vatandaşı seçmenler, Türkiye'de üzerine halkoylamasına gidilecek Anayasa değişikliği için 9 Nisan tarihine kadar oy kullanabilecekler. AKP'nin en son seçimlerde Almanya'da aldığı yüzde 60'lık oy, merak uyandırıcı. AKP'nin iktidarda olduğu süre boyunca Türkiye'nin yakaladığı ekonomik yükseliş ise bu başarının nedenlerinden bir tanesi.
Diğer bir açı ise, 11 Eylül saldırılarının ardından Müslüman ülkelerde laikliğin ve demokrasinin mümkün olup olamayacağı tartışmaları sürerken iktidara gelen AKP'nin, Türkiye'nin “Avrupa’nın en reform canlısı ülkesi“ olarak anılmasını sağlamasıydı. Avrupa açısından AKP'nin attığı ekonomik ve demokratik adımlar, diğer Müslüman ülkelerin de uygulaması gereken „örnek bir model“ olarak gösterilmişti.
Yaşanan bu gelişmeler yurtdışında yaşayan Türkler açısından yıllardır ihtiyaç duydukları özgüveni onlara kazandırdı ve bir ölçüde kendi diaspora kimliklerini yeniden tanımladılar.
Tüm bunların mümkün olmasında yurt dışında yaşayan 1,4 milyon’u Almanya’da olmak üzere 2,8 milyon Türkiyelinin 2014 seçimlerinde ilk defa bulundukları ülkelerde oy kullanma hakkına sahip olmaları da önemli bir rol oynadı. Bu tarihten önce vatandaşların seçimlerde oy kullanabilmesi için gümrük kapılarına ya da Türkiye'ye gelmesi gerekiyordu. Bu da „seçim turizm“i gibi bir tabirle anılıyordu.
1975 doğumlu. Bochum Ruhr Üniversitesi'nde jeoloji,siyaset bilimi ve çevre psikolojisi okudu. Türkiye Araştırmalar Merkezi'nde "Üniversite ve Göç" program sorumlusu.
Duygusal bir oylama
Referandumun neticesi, yurt dışında yaşayan Türkiyelileri doğrudan etkilemeyecek. Seçmenler sonuçlardan korkmaları gerekmediği ve sosyal açıdan güvenceli olan hayatlarına olduğu gibi devam edebilecekleri için, ağırlıklı olarak duygusal kararlar veriyorlar.
Diaspora seçmenlerinin kolayca karar vermesi üzerine düşündüğümüzde, „Uluslararası Güçler karşı çıkıyor! demek ki doğru yoldayız“, “Neden yabancı ülkeler Türkiye’nin iç politikasına müdahale ediyor?“ ya da “Batı, Türkiye’nin güçlenmesini istemiyor“ gibi argümanlar fazlaca basit bir açıklama olarak kalıyor.
Almanyalı Türkler, göç etmelerinin üzerinden 60 sene geçmesine rağmen neden hala kendilerini duygusal olarak tamamen Türkiye'ye ait hissediyorlar? Neden halkın diğer yarısının ve Venedik Komisyonu’nun „demokratik açıdan geri adım“ olarak gördüğü anayasa değişikliğini sorgulamadan destekliyorlar?
Başarılı özgeçmişlere rağmen ayrımcılık
Bu gerginlik, istemeden de olsa, aslında gelecekteki toplum yapısı, uyum, katılım, toplumsal kimlik ve demokrasi anlayışını tanımlamaya vesile oluyor. Belki de çoktandır tartışılması gereken asıl konu da bu.
“Gastarbeiter“ gibi bir terimle adlandırılan yabancı işçilerin sonraki nesilleri, toplumun sağladığı kaynaklara ulaşmak için eşit fırsatlar sunulmasını talep ediyorlar. Onlar başarılı özgeçmişleriyle iş dünyasında, medyada ve politikada kalifiye pozisyonlarda görevler alıyorlar ya da girişimci olarak istihdam yaratıyorlar.
Buna rağmen eğitim sisteminde, iş dünyasında ve ev arayışında v.b. alanlarda haksızlığa uğruyorlar. Söz konusu eşitsizliğin aslında ayrımcılık olduğu gittikçe daha iyi anlaşılıyor. Türkiye’nin AB üyeliğinin gerçekleşmemesi, 2000’li yılların ortasından beri yurt dışında yaşayan Türklerin pozitif bir şekilde ilerleyen entegrasyon ve angajman sürecini frenledi.
Gerginliği besleyen olaylar
Gerginliğe sebep olan Alman’ların PKK aktivistlerini ve sempatizanlarını kabul ettiği iddiası, ırkçı saldırılar ve cinayetler işleyen Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) hala çözülmemiş davasının sonuca varmaması, federal mecliste Ermeni soykırımı hakkında alınan karar, Gülen hareketinin terör örgütü olarak kategorize edilmesi, çifte vatandaşlık, okullarda verilen ana dil dersi ve basının Türkiye hakkında ağırlıklı olarak olumsuz haberlere yer vermesi…
Bu ve bu gibi konular zamanla hem ülkeler arası ilişkilerde hem de diasporadakilerin göç ettiği ülkelerle olan ilişkilerinde var olan uyuşmazlıkların derinleşmesine neden oldu.
Türkiye kökenliler yeni memleketlerinde, kendilerini kanıtlama baskısı hissedince bu durumla başa çıkmak için çeşitli stratejiler geliştirdiler. Kendilerini Türk yaşam alanlarına geri çekme, iki ulusun da özelliklerini kabul etme ve hatta asimile olma gibi farklı yollara başvurdular.
Sonuç olarak ortaya çıkan: fazlasıyla değişik yapılara sahip bir Alman-Türk cemiyeti ve son yıllarda giderek keskin ayrılıklara yol açan Türkiye’nin iç politikası. Muhalefet, otoriter AKP hükümetini, toplumun çok derin bir şekilde „destekçiler ve karşıtlar“ olarak ikiye ayrılmasına yol açmakla suçluyor.
Türkiyelilerle fikir alışverişine girmek
Yaklaşan referandum, Türkiye kökenlileri memleketlerinde yaşanan olaylar hakkında taraf seçmeye itiyor. Türkiyeliler sadece Almanlara karşı değil, aynı zamanda kendi cemiyetlerinde de taraflarını belli etmeye mecbur kalıyor. Çünkü kendi cemiyetleri içinde de farklı dünya görüşleri, değerler, demokrasi anlayışları ve toplumsal kimlikler bir araya geliyor. Hükümetin politikasından farklı olan görüşlere sahip olanlar „vatan hainliği“ veya asimile olmakla suçlanıyor.
Anayasa değişikliğinin avantajlarını ve dezavantajlarını objektif bir şekilde değerlendirilmek yerine, hem duygusal hem de şovenist tutum takınılıyor. Bu durum ise ana akım medya tarafından analiz edilmeksizin Türkiye'den Almanya'ya ulaştırılıyor. Bu yüzden Almanya’da yapması gereken, yaşanan siyasi gerginliği önümüzdeki Alman Meclisi seçimlerine alet etmeden; nüfusuna ait Türkiyeliler ile fikir alışverişine girmektir.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!