İnterpol'ün kırmızı bülteni: Eve dönüş yok
Geçmişte mensubu olduğu PKK'ye muhalefet eden ve aynı zamanda Türkiye hükümeti tarafından aranan Alman vatandaşı Selim Çürükkaya, Kuzey Irak'ın sivil uçuşlara kapatıldığı Eylül ayından beri Erbil'i terkedemiyor.
Selim Çürükkaya'nın artık yeni kitabını yazmak için bolca zamanı var. Erbil'de tanıdıklarının misafir odasında kalan Çürükkaya, kendisininkinden de çalkantılı bir hayatı olan küçük kardeşinin hikayesini kitaplaştırıyor. Çürükkaya her sabah uyandığında jimnastiğini yapıp, kahvaltıdan sonra oturup akşama kadar yazı yazıyor. Kardeşi Said'in PKK'de geçirdiği günlerini, Almanya'ya kaçışını, Peşmerge olarak Irak'a geri dönüşünü ve İŞİD'in döşediği mayınlardan birine basarak hayatını kaybedişini. Muhtemelen kalın bir kitap olacak… Selim Çürükkaya'nın kötü şansı devam ederse, yazdığı kitap, misafir odasından çıkamadan bitecek.
Hamburglu yazarın bir sorunu var: 63 yaşındaki Alman vatandaşı Eylül ayından bu yana Erbil'de mahsur kalmış durumda. Kuzey Irak seyahati esnasında Türkiye devletinin onu İnterpol aracılığıyla aradığını öğrenmiş. Ne Erbil, ne de Alman makamları bu tutuklama kararını hayata geçirmek için bir girişimde bulunmamış olsa da Çürükkaya Hamburg'a dönmeye kalktığı takdirde- örneğin Bağdat üzerinden yapacağı yolculuk esnasında- gözaltına alınma ihtimali oldukça yüksek.
Bu olay, Köln'lü yazar Doğan Akhanlı'nın başına gelenleri akıllara getiriyor. Türkiye, Akhanlı'nın peşine de İnterpol üzerinden düşmüş ve Ağustos ayında İspanya'da tutuklanmıştı. Yaşananlar büyük çapta bir gürültü koparmanın yanı sıra şunu gösteriyordu: Otoriterleşen devletler, İnterpol'ün ağını kullanıp muhalif kimseleri şüpheli suçlamalar yoluyla zor durumda bırakabiliyor. Çürükkaya'nın durumu bu bağlamda uluslararası çapta çapta işleyen sistemin defolarını ortaya mı çıkarıyor?
„Absürt bir durum“
Türkiye, Hamburglu yazarı PKK'ye yakın olan bir örgütün terör eylemlerine destek vermekle suçluyor. PKK'de yüksek görevler üstlenmiş olan Selim Çürükkaya bu yüzden onbir yılını Türkiye hapishanelerinde geçirmiş. Çeyrek yüzyıl önce PKK ile bağlarını koparan Çürükkaya, eski örgüt üyelerinin gözünden düşmüş. Ünlü gazeteci Günter Wallraff, „Arkadaşım Selim'i geçmişi nedeniyle tekrardan kırmızı bültenle aramak absürt bir durum. İnterpol yine Erdoğan'ın işbirlikçisi rolünü üstlenmekte,“ ifadelerini kullanıyor. Wallraff, 1995 senesinde Çürükkaya ile tanışmış ve onu PKK'den korumak için aylarca Köln'de saklamış.
Bu dönemde Çürükkaya'nın hayatı, kendi hikayesini yazdığı bir kitaptan dolayı tehlikeye girmişti. Çürükkaya, Kürt bir ailenin oğlu olarak Türkiye'nin Güneydoğusunda dünyaya gelmiş, PKK'nin üyelerinden biri olmuştu. 1980'de bu yüzden hapse girmiş, ancak 1991 yılında serbest bırakılıp tekrar örgüte katılmıştı. Çürükkaya, PKK kamplarında geçirdiği aylarda gördüklerinden sonra şoka uğradığını yazmıştı. PKK'nin Abdullah Öcalan yönetiminde „adeta Stalinist bir tarikata“ dönüştüğü kanaatindeydi.
Çürükkaya'nın anlattığına göre Öcalan'ı eleştirenlere hapis cezası ya da sorgusuz sualsiz infaz cezaları veriliyordu. Birlikte hapis yattığı arkadaşı Mehmet Şener, hapisten çıktıktan sonra Öcalan'a muhalefet ederek „PKK/Vejin“ („ PKK/ diriliş“) ismini taşıyan bir hareket başlatmıştı. Şener, 1991 yazında hakkında idam cezasını verilmesinden bir hafta sonra Suriye'nin Kamışlı ilçesinde suikaste uğradı. Çürükkaya, arkadaşıyla aynı fikirde olsa da kitabında idamı kendisinin de onayladığını itiraf ediyor; „Ne düşündüğümü söyleseydim beni de öldürürlerdi.“
Çürükkaya iki senenin ardından Almanya'ya giderek, PKK'nin propagandasını yapma görevini üstlendi. 1993'de görevinden ayrılıp kitabını yazmaya başladı ve örgütün ölüm listesine alındı. Almanya'da uzun süre saklandıktan sonra iltica hakkına başvurup, sonrasında da Alman vatandaşı oldu.
İki arada bir derede
O günden beri Çürükkaya iki arada bir derede hissediyor kendini. Bir yandan Öcalan'ı eleştirdiğinden, diğer yandan Türkiye devletini eleştirdiği için tehlikede. Erbil'e gitmeden bir hafta önce, kardeşinin defnedildiği Bingöl'deki mezarı üzerinden buldozer yürütülmesine karşı duyduğu öfkeyi dile getirdiği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hitaben yazdığı açık mektupta:„Sizin yaptıklarınızı yapan zalimlerin acı akıbetleri, mutlaka sizi bir yerde arayıp bulacaktır,“ ifadelerini kullandı.
Belki de bu gibi cümlelerden dolayı Türkiye devleti, PKK'yi eleştiren Çürükkaya'yı hiç bir zaman affetmedi. Türkiye'de onun hakkında yıllardan beri tutuklama kararı var. Çürükkaya, başka ülkelerde de sorun yaşayabileceğini 2013 yılında ailesiyle tatile gittinde fark etti. Tunus'a giriş yaparken polisler havaalanında gerekçe belirtmeden onu ve ailesini dört saat boyunca alıkoyduktan sonra Almanya'ya geri gönderdiler.
Kuzey Irak'a yaptığı seyahatler ise şimdiye kadar daha emniyetli görünüyordu. Çürükkaya, Irak Kürdistan'ındaki emniyet güçleri tarafından hiç tutuklanmadı. 19 Eylül'de de Düsseldorf'tan Erbil'e giderken her şey normal gözüküyordu. Planı, “İŞİD kurbanlarını anmak için Dünya konseri“nin hazırlık toplantısına katılıp, iki hafta sonra Almanya'ya geri dönmekti.
Tesadüf eseri planları altüst oldu. 25 Eylül'de Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi bağımsızlık referandumu düzenledi. Bağdat merkezi hükümeti tepki olarak 29 Eylül'de Erbil havaalanınını uçuşa kapattı. Çürükkaya'nın Irak'tan çıkması için Bağdat üzerinden uçması gerekiyor fakat kendisi Tunus'ta yaşadıklarından dolayı bu yolculuğu yapmaya tereddüt ediyor.
Ya Bağdat polisi onu bir hücreye tıkıp Türkiye'ye iade ederse? Çürükkaya, emin olmak için Alman konsolosluğunda bir randevu isteyip, orada durumunu anlattı. Bir gün sonra hukuk bürosundan bir e-posta geldi. „Elimizdeki bilgilere göre Türkiye, PKK ile bağlantılarınız ile ilgili hakkınızda dünya genelinde kırmızı bülten çıkartmış.“
Kırmızı bülten meselesi
İnterpol ile çalışan her devlet, İnterpol'ün genel sekreterliği üzerinden kırmızı bülten ile arama hakkına sahip. Diğer üyeler ise aranan kişiyi tutuklamak ya da iade etme konusunda özgürler. İnterpol merkezi, iade ya da yakalama kararının öngörülen talimatlara uygun olup olmadığını denetlemek ve politik sebeplerle arananları „ayıklamakla“ yükümlü. Pratikte, yine de gözden kaçan iade talepleri olabiliyor.
Çürükkaya ile ilgili hazırlanan kırmızı bültende ne yazıyor? Kasım ortasında Almanya'daki avukatına Eyalet Kriminal Daire'den bir bilgi ulaştırılıyor. 14 Haziran 2011'de Türkiye tarafından verilen arama kaydındaki suçlama şu: „ PKK/Vejin için 1991-1995 arası Kalaşnikov marka silahlar için para temini.“ Mektupta yer alan bir diğer suçlama ise, aynı dönemde PKK'nin düzenlediği 21 suikast girişimine dahil olmak.
PKK/Vejin, 1991'de Öcalan'a karşı çıkan ve liderlerinin idam edildiği örgüt? Acaba yazar, Öcalan'la yolları ayrıldıktan sonra bu örgütü desteklemiş ve silah için para toplamış olamaz mı?
“PKK/Vejin“ Mehmet Şener'in öldürülmesinin ardından bir ad olarak kaldı. Ben bu örgütün üyesi olmadım. Sadece Mehmet Şener'in haksız yere öldürüldüğünü yazdım. Almanya'dan, gerçek olmayan “PKK/Vejin' için gerçek olmayan 'Kalaşnikov'lar için para toplamam kocaman bir yalandır.“
Suikast girişimlerine dahil olmasıyla ilgili de ortada herhangi bir kanıt yok. Alman makamları bunu göz önünde bulundurarak ne iade isteğine uyuyor, ne de Çürükkaya'yı Almanya'da mahkeme karşısına çıkartıyor. Fakat yardımcı oldukları da söylenemez: 2011 yılında Çürükkaya'nın kırmızı bültenle arandığına dair kendisine bilgi vermeyip, aynı zamanda da İnterpol'e iade isteğinin silinmesi konusunda da baskı yapmıyorlar.
Biraz zaman alabilir
Alman Konsolosluğu, Çürükkaya'nın Kasım ayında kendilerini ziyarete gitmesinin ardından harekete geçiyor. Federal Kriminal Dairesi, İnterpol'a aynı gün aranan kişiye Almanya'nın ltica hakkı verdiğini ve ardından vatandaşlık verdiğini bildiriyor. Alman Konsolosluğu, Irak polisinden koruma talep ediyor. Fakat bu girişim başarıya ulaşmıyor. Aralık ortasında konsolosluktan gelen bilgiye göre „Bağdad üzerinden çıkış şimdilik sorunlu gözüküyor.“
Böylece Erbil'deki misafir odası yazar için bir bekleme salonuna dönüşüyor. Çürükkaya'nın avukatı, İnterpol'e iade talebini silmesi için başvuruda bulunmuş. Fakat bu kararın çıkması biraz zaman alabilir.
İkinci seçenek, bir gün Erbil'den Almanya'ya giden uçakların yeniden kalkması. Bunun için Bağdat yönetiminin onayı gerekiyor. Bu kararın çıkması da biraz zaman alabilir.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!