Türkiye'de kitap yasakları: „Kürt kelimesi yeterli“
Gazeteci Fehim Taştekin'in Rojava üzerine yazdığı kitap, önce suç delili sayıldı, sonra da kitap hakkında toplatma kararı verildi. Taştekin ile konuştuk.
Gazeteci Fehim Taştekin'in, Suriye’deki Kürtlerin yakın tarihini anlattığı „Rojava: Kürtlerin Zamanı“ adlı kitabı hakkında “terör örgütü niteliği taşıdığı“ iddiasıyla toplatma kararı verildi. Taştekin, karar için, “İlk kez bir kitap ‚terör örgütü‘’ diye nitelendiriliyor. Direkt terör örgütü suçlaması komik ötesi“ dedi.
Türkiye'nin uzman dış politika yazarlarından Fehim Taştekin'in, Rojava'yı ve Kürtlerin bugününü anlatan „Rojava: Kürtlerin Zamanı“ adlı kitabının da aralarında bulunduğu üç kitap hakkında, Adıyaman Kahta Sulh Ceza Hakimliği tarafından toplatma kararı verildi. Kararda adı geçen diğer iki yapıt ise; gazeteci Aytekin Gezici'nin „Kürt Tarihi“ kitabı ile gazeteci Faysal Dağlı'nın Kürtlerin iç savaşını anlattığı „Birakuji“ adlı kitabı. Karar, üç kitaba da satış yasağı konulmasını ve bu kitapların toplatılmasını öngörüyor.
„Rojava adı kriminalize edildi“
taz.gazete’ye konuşan Fehim Taştekin, kitabın yasaklanması için „Kürt kelimesi ile Rojava adının geçmesinin yeterli“ olduğunu söylüyor:
„Diyarbakır’da tutuklanan Eğitim Sen üyesi öğretmenleri, İnsan Hakları Derneği avukatı Ali Bozan alındığında polis, evde bulduğu kitaba el koydu. ‚Kürt kelimesi geçtiği için el koyuyorsunuz’ denildiğinde de hiçbir şey söyleyemediler. Sorguda ‘Neden kitap hakkında suç duyurusunda bulunmadınız?’ denildi. 'Kitap terör örgütü propagandası yapıyor, kadınları YPJ’ye katılmaya çağırıyor’ gibi tuhaf çıkarımlar yapıldı. Ürkütücü bir mantık örgüsüyle yürüyor her şey.“
Kararın, AKP iktidarının Rojava bağlamında kullandığı dilin bir yansıması olduğunu söyleyen Taştekin, kitabın piyasa sunulmasından bir yıl sonra yasaklanmasının süreçle geliştiğini belirterek, „Delil üretmek için yasal bir kitapla ilgili böyle bir karar alındı. Kitap ilk çıktığında bazı zincir kitapçılar kitabı satmak istemedi. Bir süre sonra okur baskısı ve talebi nedeniyle satmak zorunda kalınca da arka raflardan çıkarıp verdiler, vitrine koymadılar. Kitap, tutuklular tarafından talep edildiğince cezaevlerine alınmamaya başladı. 'Başlıklara bakın, terör örgütü övülüyor’ denildi. Hepsinden önce 'Rojava’ ismi Erdoğan ve iktidar tarafından kriminalize edildi“ diyor.
„Türkiye hukuk öncesi döneme gidiyor“
Taştekin, Türkiye’deki sistemin „öngörülebilir olmaktan çıktığına“ vurgu yapıyor:
„Türkiye 1980 darbesinden çok daha geriye, hukuk öncesine gidiyor. O zamanlar, bir kişi tutuklandığında neyle yargılanacağını ve kaç yıl ceza alacağını hesaplayabiliyordu. Bugün neyin suç olacağını bilemiyoruz. Son derece cahil bir hukuk sistemiyle karşı karşıyayız. Düşünebiliyor musunuz, Cumhuriyet operasyonunda gözaltına alındığında Aydın Engin'e soruldu bu kitap. Bir gazeteci okuduğu kitapla nasıl sorgulanabilir?“
Kitap toplatma ilk değil
Gazeteci Arzu Demir'in, PKK'li 11 kadının yaşamını anlattığı „Savaşta Barışta Özgürlükte Aşkta Dağın Kadın Hali“ ile „Devrimin Rojava Hali“ adlı kitapları da Nisan 2016'da mahkeme tarafından yasaklanmıştı. „Dağın Kadın Hali“, Ekim 2014'te yayımlanmış ve o sırada 7. baskısını yapmıştı. Kitapta, farklı tarihlerde farklı bölgelerden PKK’ye katılan kadınlara “Neden dağa çıktınız“, “Geleneksel kadınlık ve erkeklik rolleri dağlarda nasıl yaşandı“, “Kadınlar Abdullah Öcalan’a neden bağlı“, “Aşk hakkında ne düşünüyorsunuz“ diye soruluyor, bu sorulara yanıtlar aranıyordu. Gazeteci Demir, „Devrimin Rojava Hali“ kitabı nedeniyle „örgüt propagandası yaptığı“ iddiasıyla yargılanmıştı.
Kürt sorununu anlatmak suç
Türkiye'nin kıdemli gazetecilerinden T24 yazarı Hasan Cemal'in PKK'ye katılıp „Delila Meyaser“ adını alan ve 2007 yılında bir çatışmada ölen Şenay Güçer’in günlüklerinden yola çıkarak yazdığı „Delila Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri“ ile Kürt sorununu ve barış özlemini ele aldığı “Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri“ kitapları hakkında Aralık 2016'da Gaziantep 3. Sulh Ceza Hakimliği tarafından toplatma kararı verilmişti. Aynı kararda, gazeteci Tuğçe Tatari’nin, “Anneanne Ben Aslında Diyarbakır’da Değildim“ adlı kitabının da toplatılması istenmişti.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!