piwik no script img

Tahir Elçi dosyasında yeni gelişmeZanlılar polis olabilir

Londra Üniversitesi'nde özel tekniklerle üç boyutlu hale getirilen video ve rapor, Tahir Elçi'nin vurulmasını aydınlatabilir.

Londra Üniversitesi'nin çalışmasında Tahir Elçi'nin ölüm anı üç boyutlu hale getirildi Foto: Forensic Architecture

Kürt bölgelerinde yaşanan çatışmalar tekrar alevlendiğinde, insan hakları avukatı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015 günü Diyarbakır'da bir basın açıklaması düzenledi. Tarihi Sur ilçesinde PKK üyesi militanlarca hendekler kazılmış, silahlı gençler sokak köşelerini tuttuğu günlerde Elçi, „İnsanlığın bu ortak mekanında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun. Tarihimize değerlerimize sahip çıkalım“ sözleriyle barış yanlısı tutumunu dile getirmişti.

Basın açıklamasından kısa bir süre sonra silahlı iki militan bir taksiden inerek Elçi'nin olduğu noktaya doğru koşmaya başladı. Militanlar ana caddede iki polis memurunu öldürmüş, basın açıklamasının yapıldığı sokakta bir polis memurunu yaralamıştı. Suriçi'ndeki bu arnavut kaldırımlı sokakta basın açıklaması için konuşlandırılmış 26 polis memuru bulunuyordu. Militanlardan birisi silahını polise doğru fırlattığı sırada, Tahir Elçi hala ayakta duruyordu. Militan sokağın sonuna kaçarak gözden kaybolduğunda, ise Elçi artık yerdeydi. Ensesinden giren tek kurşunla öldürülmüştü.

Diyarbakır Barosu, cinayetin hemen akabinde bir soruşturma komisyonu kurarak, Elçi'nin ölüm anı videolarını savcılıktan talep etti, fakat vurulma anı videosu kendilerine verilmedi. Ateş eden polisler ve meslektaşları, yani toplamda 26 kişi, bugüne kadar soruşturmada sadece tanık olarak dinlendi. Şimdi, Londra'da yapılan yeni bir olay yeri inceleme araştırması, Elçi cinayetinin aydınlatılmasında önemli bir rol oynayabilir.

Bilirkişi raporu Londra’dan

Diyarbakır'da delil toplama ve bilirkişi raporunda eksiklikler görülmesinin üzerine Diyarbakır Barosu'ndan avukatların girişimleriyle Londra Üniversitesi'nde disiplinlerarası çalışmalar yürüten adli mimari bölümüyle iletişime geçildi ve görsellerin senkronize edilerek üç boyutlu hale getirilmesi, yaşananların raporlanması istendi. Zira cinayetten sonra savcılık tarafından hazırlanması gereken bilirkişi raporu Elçi'nin öldürüldüğü 28 Kasım 2015'den aylar sonra, 19 Mart 2016'da hazırlanmıştı.

Bu raporda Elçi'nin düştüğü yerdeki baş ve vücut pozisyonunun tam olarak bilinememesi nedeniyle „ölümünün tıbben ve fiziken açıklanamayacağı, her açıdan vurulmuş olabilme olasılığının“ bulunduğu ifadeleri yer almıştı. Elçi'nin vücuduna giren mermi çekirdeği de bulunamamıştı. Raporun aylar sonra hazırlanmasına gerekçe olarak ise ölümü sonrasında Suriçi'nde yaşanan çatışmalar gösterilmiş, cinayetin ertesi günü Diyarbakır Valiliği'nce sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti.

Londra Üniversitesi'nde özel tekniklerle üç boyutlu hale getirilen çalışma, olay yerine ait ses ve görüntü kayıtlarının dijital alanda senkronize edilmesine dayanıyor. Kayıtların zaman dilimlerine göre analiz edilmesiyle Elçi’nin öldürüldüğü birkaç saniyelik zaman aralığı belirlendi. Benzer şekilde ölüme sebebiyet verdiği düşünülen silah atışı ihtimalleri de kırktan sadece altıya indirildi.

Polislerin hedef alanı içindeydi

Araştırma sonucunda elde edilen video ve rapor Elçi'nin vurulma anı ile ilgili çarpıcı veriler ortaya koyuyor. Görüntülerden, militanların Tahir Elçi'nin olduğu yöne doğru ateş açmadıkları anlaşılıyor. Aksine, polislerin hedef alıp ateş açtıkları yönün Elçi'ye doğru olduğu görülüyor. 26 polisten 3'ü Tahir Elçi'nin bulunduğu yöne doğru ateş açıyor. Elçi'yi bu polislerden birinin vurmuş olması muhtemel. Fakat bunlar içinde arkada kalanın hedef alanını diğer 2 polis kapatıyor. Böylece sadece iki polisten birinin Tahir Elçi'yi vurma olasılığı artıyor, çünkü Elçi bu 2 polisin atış alanı içinde görünüyor.

Ölüm anına ait görüntünün eksikliği nedeniyle böyle bir çalışmaya ihtiyaç duyduklarını dile getiren Elçi'nin avukatlarından Barış Yavuz, „Bu önemli bir aşama; daha önce Türkiye'de yapılmayan bir çalışma. Biz yol kat ettiğimizi biliyoruz, artık sokağın içinde şüpheliler var diyoruz. Uzaktan atışların olduğuna yönelik sesler bu kayıtlarda yok. Araştırmaya dair umutlandırıcı bir soluk bu.“ ifadelerini kullanıyor.

Şüpheli sıfatıyla kimsenin ifadesi alınmadı

Elçi, kentin diğer ilçelerinde de şehir çatışmalarının başlamasının önüne geçebilmek için arabuluculuk yapıyordu. Bazı yakın çalışma arkadaşlarına göre bu nedenle hedef gösterilmişti. Türkiye'nin etkin insan hakları savunucusu Tahir Elçi'nin öldürülmesinin ardından üç yıldan uzun bir süre geçmesine rağmen savcılıkça şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan kimse olmadı. Elçi'nin avukatlarından aynı zamanda Elçi'nin ölümünün ardından Diyarbakır Barosu başkanı olan Ahmet Özmen, üç yıldır etkin bir soruşturma yürütülememesini eleştiriyor: „Bu soruşturma dosyasının yerelde Diyarbakır'da bir savcının çözebileceği bir iş değil. Çözülmesi için siyasal iktidarın güçlü bir irade göstermesi lazım. Tahir'in katilleri bulunacak dediği zaman ancak bu dosya aydınlanır.“

1966 Şırnak Cizre doğumlu Avukat Tahir Elçi faili meçhuller başta olmak üzere meslek hayatı boyunca cezasızlıkla mücadele etti. İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) etkin bir üyesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nınsa (TİHV) kurucularındandı. 1990'lı yıllardaki yargısız infaz, faili meçhul cinayetler, köy yakma davalarında mağdurların avukatlığını yaparken, Diyarbakır ve bölgedeki hak ihlalleriyle ilgili de birçok çalışmayı sürdürdü. Elçi o dönem Diyarbakır Barosu'nun başkanlığını yürütüyordu. Türkiye'de faili meçhul cinayetlerinin önemli bir takipçisiydi. Hak arama süreçlerinde Türkiye'de çözüme ulaşmayan davaları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıyordu.

Elçi'nin meslektaşı ve yakın dostu Baki Demirhan “Eğer Tahir yaşasaydı belki, Sur, Cizre ve daha birçok yerde bu denli yıkım olmayabilirdi“ diyor. Elçi, cinayetten bir ay kadar önce çıktığı CNN Türk televizyon kanalında „Bazı eylemleri terör niteliğinde olsa bile PKK, silahlı siyasal bir harekettir. Siyasal talepleri olan, çok ciddi bir desteği olan bir siyasal harekettir“ ifadeleri kullanmıştı. Bu sözleri nedeniyle ‚terör örgütü propagandası yapmak‘ suçlamasıyla gözaltına alınmış, ülke genelinde dikkatleri üzerine çekmişti.

“Polisler hakkında iddianame hazırlanması zor“

Londra Üniversitesi'nin üç boyutlu canlandırma tekniğinin kullanıldığı araştırma sonucu, 14 Aralık 2018'de bilirkişi raporu olarak Diyarbakır Başsavcılığı'na sunuldu. Bu raporla şüpheli sayısının daraltıldığını, olay günü sokakta silah kullandığı tespit edilen üç polis memurunun adını savcılığa verdiklerini ve şüpheli sıfatıyla tutuklanmalarını, telefon kayıtlarının da dinlenmesini talep ettiklerini belirten avukat Yavuz bu memurların „kuvvetli suç şüphesi altında“ olduğunu ifade ediyor: „Şüpheli olarak ifadeleri alınmadıkça, olayın örgüsünde ne var göremiyoruz. Örneğin Hrant Dink dosyasında şüpheli var şüphelinin telefon kayıtlarını inceliyorsunuz. Ama dosyada şüpheli olmayınca hiçbirini yapamıyorsunuz.“

Yakın bir zamanda Elçi soruşturması Anayasa mahkemesine taşınacak. Şimdiye kadar Diyarbakır'da dosyaya bakan üç savcı, iki başsavcı değişti. Elçi'den bir dönem önce Diyarbakır Baro Başkanlığını yürüten Mehmet Emin Aktar, Elçi meselesinin bir hakikati ortaya çıkarma sorumluluğu içinde yapılması gerektiğini söyleyerek, soruşturmanın yürümemesinin nedeninin devletin içindeki cezasızlık pratiği olduğuna dikkat çekiyor: „Devlet kurumları, polislerinin ve ajanlarının suçlandığı ya da suçlanma olasılığının olduğu soruşturmalarda bir cezasızlık pratiğini devreye sokuyorlar… Oysa bunlar devlet için çalışan kişiler olmasa şimdi tutuklu olacaklardı. Savcının polisler hakkında iddianame hazırlaması zor görünüyor. Bunun için bir siyasal iradeye ihtiyaç var. Dönemin adalet bakanı baroya ve ailesine failleri bulma sözü verdiler fakat sözlerini tutmadılar.“

Aynı zamanda Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilcisi olan Barış Yavuz, Elçi'nin CNN Türk'teki konuşmasının ardından üzerinde oluşan baskıya değiniyor: „Elçi CNN'de bunları söyledikten sonra, bu üç şüpheli gördüğümüz polisin telefon trafiğinde bir artış olmuş mu?“. Polislerin ancak şüpheli sıfatıyla sorgulanmaları halinde olayın arka planının görülebileceğini, polislerin o günlerde istihbarat görevlileri ile görüşme yapıp yapmadığının anlaşılacağını ekliyor.

taz lesen kann jede:r

Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen

0 Kommentare

  • Noch keine Kommentare vorhanden.
    Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!