Emekçi kadınlar haftası: „Gerçek sanat her zaman muhaliftir“
Tiyatro sanatçısı Füsun Demirel, ülkede yaşananlara rağmen umudun kadınların elinde olduğunu söylüyor; „Eğer ülkemizde bu umut varsa – ki var – sanatın önü asla kesilemez.“
Tiyatro sanatçısı Füsun Demirel, Düsseldorf Göçmen Kadınlar Derneği'nin daveti ile 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri çerçevesinde Nürnberg ve Düsseldorf'da „Aşk Dersleri“ adları oyununu sahneledi. Demirel ile cinsellik, tabular ve baskılar üzerine konuştuk.
taz: Geçtiğimiz sene verdiğiniz bir röportajda hayalinizde bir kadın gerilla rolü oynamak olduğunu söylemenizin ardından hakkınızda bir linç kampanyası başlatıldı. Oynadığınız diziden kovuldunuz. Sonrasındaki süreci anlatır mısınız?
Demirel: Röportajın ardından başlayan linç kampanyasından 1.5 ay sonra oyunu sergilediğimiz turne esnasında bazı sorunlar yaşandı. Sanıyorum biraz benimle ilgili oluşturulan algı nedeniyle [polisler] oyunun kameraya alınması ihtiyacını duymuşlar. Ben de çok mutlu oldum aslında, iyi ki aldılar.
Neden?
Sibel Schick, Technische Hochschule Köln'de Online Editörlük eğitimi görüyor. Antalya doğumlu feminist aktivist, 2009'dan beri Almanya'da yaşıyor.
Çünkü oyunu izleyen memurların da derslerimizden yararlanmış olacağını düşünüyorum.
„Aşk Dersleri“ neyle ilgili?
Oyunda ilk insandan günümüze kadar kadının ve erkeğin hikayesini anlatıyorum. Aşkı, sevmeyi, dokunabilmeyi, bunları ne kadar unuttuğumuzu, tabularımızı; yani iyi bildiğimizi zannettiğimiz ama bizde eksik kalan aşk ve cinselliğe dair pek çok konuyu işliyorum.
Cinselliğe dair tabuları yıkmak yani…
Özellikle kadınların bedenleriyle barışabilmesine katkım olsun bu meseleyi kadın ve erkek yeniden düşünsün istiyorum. Toplum olarak şiddeti o kadar kanıksadık ki, savaşlar, ırkçılık, ayrımcılık, kadın cinayetleri, tecavüzler, tacizler; hepsini topyekün düşünürsek temelinde insanların sevgisiz yetiştirilmelerinin yattığını düşünüyorum. Gelenekler, aşiret kanunu gibi tabular nedeniyle insanlar birbirine sarılmıyor, analar babalar çocuklarını sarılmadan yetiştiriyor…
Bu yetiştirme tarzı, cinselliğin tabu olmasından mı kaynaklanıyor?
Geleneklerin etkisi var. Sevgiyi tanımadan büyüyen insanların içlerinde şiddeti barındırdıklarına inanıyorum. İnsanlara bunu anlatmak, yeniden sevmeyi ve aşkı hatırlatmak düşüncesiyle bu oyuna kalkıştım.
Tiyatroların kapatılması, kayyım atamaları, muhalif sanatçıların işinden edilmesi ve linç edilmesi ile hedeflenen nedir?
Gerçek sanat her zaman muhaliftir, sistemle barışık olmayan, sistemi sorgulayandır. Sanatın ataerkilliğe getirdiği eleştiri aslında yönetenlere de fayda sağlar çünkü hem siyasileri, hem de toplumu geliştirir. Ne yazık ki sağ ve muhafazakâr ideolojiler bundan hoşlanmazlar, çünkü onlar toplumun gelişmesini istemezler.
Kültür Bakanlığı sadece iktidarın ideolojilerine hizmet eden yapımlara maddi destek sağlıyor. Bunlar yeni uygulamalar değil. Dünya tarihine baktığımızda sanat her zaman sağ ve gerici ideolojilerden nasibini almıştır.
Peki bunun sonu nereye varır?
Sanatçı, bütün engellere rağmen istediği sözü söylemeyi başarır. Gerçek anlamda muhalif sanat, en ağır dikta rejimlerinde dahi „Kral çıplak!“ diyebilendir. Eğer ülkemizde bu umut varsa – ki var – sanatın önü asla kesilemez.
Sanat için umut var diyorsunuz, peki kadınlar için de umut var mı?
Var. Tabii ki çok karamsar zamanlar yaşıyoruz ama beni umutlandıran; kadınların bu kadar aşağılandıkları bir dönemde, bugüne dek hiç olmadıkları kadar örgütlü olmaları. Hiç olmadıkları kadar sokaklarda ve meydanlardalar. Devrimi gerçekleştirecek olan kadınlar olacak, çünkü kadınlar polis şiddetine rağmen ertesi gün tekrardan meydanlara çıkıyorlar. Bundan dolayı çok umutluyum.
Günümüzde yöneltilen terör suçlamaları, barış taleplerini itibarsızlaştırmak için kullanılıyor. Bu ifadeler toplumun bir kesiminde karşılık buluyor. Bunun sebebi ne olabilir?
Toplumumuzun bu kesimi çok politize olmuş değil. Neredeyse yüz yıldır „armut piş ağzıma düş“ yaklaşımındalar. Direnenler ise geçmişte ya darbeler ya da siyasi otorite tarafından baskı ve zulüm görmüşler. Örgütlü kesimler, sendikalar, meslek birlikleri gibi sivil oluşumlar işkencelerden geçmişler.
Dolayısıyla Türkiye’deki sol-sosyalist hareketler ne yazık ki tarihte güç elde edememiş. Ben gözümü sağ iktidarlar ve darbelerle açtım ve bugüne kadar bu koşullar hiç değişmedi. Halk sersemletilmiş durumda. Halkın örgütlenme özgürlüğü elinden alınırsa, sendikaları işlevsizleştirip sendikalı olmayı suç görürlerse örgütsüz bir toplum ortaya çıkar. Böyle bir toplumdan ne bekleyebiliriz ki zaten.
İzleyicinin Aşk Dersleri oyununuza karşı tepkisi nasıl?
Oyunumuzu Türkiye'nin birçok yerinde ve yurt dışında oynadık, neredeyse hiç olumsuz bir tepki almadık. Farklı yaş kitlesinden izleyiciler geliyor ve kendi yaşadıkları cinsel sorunlara dair farklı sonuçlar çıkarıyorlar. Bir keresinde gösterinin ardından bir erkek yanımıza geldi ve „keşke eşim de oyunu izleyebilse“ dedi. Bir erkeğin bunu gelip söylemesi çok özel bir şeydi. Yalnız gelen kadınlar da „Keşke eşlerimiz de izlese“ diyorlar.
Bizim için geri dönüşlerden çok daha önemlisi, insanların oyundan sonra yaptıkları iç hesaplaşmalar.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!