Dönüşen sosyal alanlar: Diyarbakır'da genç olmak
Diyarbakır'daki gençlik festivali ve millet kıraathanesi, HDP'li belediyelere kayyım atamasının ardından gençlerin sosyalleşme mekanlarındaki değişimi görünür kıldı.
Lise öğrencisi Serhat Korkmaz, ok atmak için yayı eline alıp geriyor. Sol gözünü kısıyor, hedefe yoğunlaşıyor: Tam isabet. Atışını tamamladıktan sonra parkasını giyip çadırdan dışarı çıkıyor. 16 yaşındaki Korkmaz, Diyarbakır'da bir gençlik festivali gerçekleşeceğini duyduktan sonra kent merkezine yaklaşık 100 km uzaklıkta yaşadığı Hani ilçesinden buraya tek başına gelmiş.
Festivale varana kadar yol boyunca aynı gün içinde yedi farklı arama noktasında durdurulduğunu ve kimliğinin incelendiğini anlatıyor. Alana girmek için polis kontrolünden geçmeden önce sarı-kırmızı-yeşil atkısını civarda bir dükkana bıraktığını söylüyor: „Sorun çıksın istemedim. Yaşadığım ilçede her gün polis tarafından aranıyoruz. Buna alıştık fakat gene de rahatsızım.“
Kentin kalburüstü semti Diclekent'teki Kent Meydanı'nda 18-21 Ekim arasında düzenlenen Diyarbakır gençlik festivalinde „Türklük“ vurgusu yapan ve İslami içeriği bulunan vakıf ile dernekler yoğunluklu olarak yer aldı. Diyarbakır'da 2015 ve 2016 yıllarında yaşanan çatışmalı dönemin ardından ilk kez düzenlenen bu gençlik festivalinin ana destekçileri arasında Okçular Vakfı vardı. Okçular Vakfı'nda Osmanlı zamanından kalma ok aksesuarlarının tanıtımında görev alan ürün danışmanı Ahmet Dağ da tanıtım için Diyarbakır'daki festivale gelmiş. Dağ, vakıfta „tekke kültüründen“ söz ediyor: „Mescitler, kuran dersleri, hat dersleri ve kütüphane var. Önceden çocuklar sokaktan geçen arabalara taş atarlardı, şimdi tekkemize gelip, ok atıyorlar. Tüm gün yemeklerini yiyip vakit geçiriyorlar.“
„Adaletin olmadığı bir ülke“
Korkmaz ok attıktan sonra festival alanında vakit geçirmeye devam ediyor. Yurtlarında kalan çocukların yaşadığı cinsel istismarlarla gündeme gelen Ensar Vakfı'nın açtığı standı inceliyor. Hemen yanındaki 15 Temmuz Derneği standındaysa „Vatan millet aşkına“ yazılı bir afiş var. Korkmaz, standın önünde bulunan silahlı, üniformalı cansız asker maketine bakakalıyor. Askerin etrafı 20'li yaşlardaki gençlerce sarılı; gençler parmak uçlarında yükselerek askerin yüzüne tokat atıyorlar. Stand görevlisinin uyarılarının ardından gülüşerek dağılıyorlar.
Korkmaz, babasının „Siyasi görüşlerinden dolayı içeride tutulduğu“nu söylüyor: Gizli bir tanığın hakkında verdiği ifade yüzünden dört aydır hapiste. Liseden mezun olduktan sonra, „topluma en faydalı olacağı mesleğin avukatlık olacağı düşüncesiyle“ hukuk okumaya karar vermiş: „Adaletin olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Sınıfımda 12 kişi hukuk okumak istiyor.“
Babasının içerde olması nedeniyle büyük abisinin inşaatta çalışarak aileye baktığını söyleyen Korkmaz, tedirgin bir hayat sürdüğünü, okulda da görüşlerini rahat ifade edemediğini belirtiyor. Festival kapsamında verilen konserlerde bölgeden bir sanatçıyı görmemek onu rahatsız ediyor. Okulundan bir arkadaşıyla karşılaşıyor. Beraber konserlerin olduğu sahnenin arkasındaki çimlik alanın tepesine çıkıp, bağdaş kurup oturuyorlar. Kendi aralarında Kürtçe şakalaşıyorlar. Gruptaki gençler sıkıldıklarını söylüyorlar.
Sosyalleşme mekanlarının dönüşümü
Gençlik festivali, AKP iktidarının Diyarbakır'ın HDP'li belediyelerine kayyım atamasının ardından gençlerin yaşam alanlarının ve sosyalleşme mekanlarının ne kadar değiştiğini daha büyük bir ölçekte görünür kıldı. Diyarbakır'da gençlerin sosyalleştiği, politikleştiği halk meclisleri ve sivil toplum örgütlerinin çoğu kapatıldı.
Kentte yüksek kahve olarak anılan eski Demokratik Toplum Kongresi (DTK) binasının önündeki meydanda eskiden her türlü gazete okunur, siyasi sohbetler edilirdi. Alçak iskemleli, kaçak çaylı kahvelerde bugün sadece ana akım Türk televizyonları izleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın her kanalda duyulan sesi meydanda yankılanıyor. Kahveciler polislerin Kürt gazetelerini masalardan toplattığını ifade ediyorlar.
Kısa süre öncesine kadar DTK binasının içinde sol, zerdüştlük, alternatif Kürt tarihi ve devrim üzerine kitaplar satılan kitapçıda ise bugün Diyarbakır'ın „Millet Kıraathanesi“ yer alıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 24 Haziran seçimleri öncesinde müjdesini verdiği, tanıttığı ve Türkiye'nin farklı illerinde açılmasını sağladığı Millet Kıraathaneleri, kimileri için sınavlara hazırlanmak için ideal bir mekan.
Geçen yıl İstanbul'daki bir üniversitenin ilk ve acil yardım yüksekokulundan mezun olan 25 yaşındaki İbrahim Kaya, bugünlerde Kamu Personeli alım sınavına hazırlanıyor. Çalışmak için burayı neden tercih ettiğini şöyle anlatıyor Kaya: „Burda su, kahve, çay, kek ücretsiz. Biz memur olmak için ders çalışıyoruz, diğer gençlerse kitap okumaya geliyor.“ İslami içerikli kitapların doldurduğu iki katlı Millet Kıraathanesi, gün boyu gençlerle dolup taşıyor. Kaya'ya göre „Gençler yanlış yola sapmasın diye sunulan kitaplar kısıtlanmış. Daha çok ülkenin ihtiyacı olan kitaplar sağlanmış; dünya klasikleri ve İslami kitaplar konmuş.“
Günde ortalama on saat sınava hazırlandığını, geceleriyse kentin eski halindeki tütün pazarında güvenlikçi olarak çalıştığını söyleyen Kaya, çatışmaların ardından gelen dönemde Diyarbakır'ın „özgürleştiğini“ savunuyor. Çatışmalar sırasında sokaklarda sık sık biber gazı yediğini ve kendini güvende hissetmediğini söylüyor.
Doğu illerinde yaşayan gençler apolitikleşiyor mu?
Diyarbakır merkezli Rawest anket ve araştırma şirketinden Roj Esir Girasun, çatışmaların olduğu günlerde bile HDP'li belediyelerin açtığı Cegerxwîn kültür sanat merkezinde sosyal faaliyetlerin devam ettiğini, fakat ardından kayyım atamalarıyla „yerel iktidarın değişmesiyle sosyal faaliyetlerin bıçakla kesilir gibi kesildiğini“ anlatıyor: „Kayyım öncesinde Diyarbakır'da Ekin Ceren Kadın Merkezi vardı. Burada bir kadın kooperatifi kurulmuştu ve kafenin gelirleri kadınlar arasında bölüşülüyordu. Şimdi orası hükümet destekli İslami Tügva (Türkiye Gençlik Vakfı) binasına dönüştürüldü.“
Girasun, bu dönüşümle birlikte Kürt gençlerinde „politik bir yorgunluk“ gözlemlediğini paylaşıyor. Kürt gençlerinin bu yorgunluğunun politikadan uzaklaşmasına sebep olduğunu dile getiren Girasun devam ediyor: „Gençler Sur'da çok büyük bir yıkım gördüler. Umutsuzluk gördüler; her şeyin çok politik olduğu ve umutlarının güçlü olduğu bir dönemde yakınlarının öldürüldüğünü, tutuklandığını gördüler.“ Ardından gelen süreçte fişlenme korkusu, ihraçlar, güvenlik soruşturması gibi nedenlerle hem aileler hem gençlerin apolitikleştiğini gözlemlediğini belirtiyor.
Bölgenin nüfusunun çoğunluğunu 30 yaş altı grup oluşturuyor. Bu nedenle Rawest şirketi, bölgenin dört büyük ili Diyarbakır, Van, Mardin ve Şanlıurfa'da 17-30 yaş aralığındaki gençlere yönelik anket ve mülakatlar yapmış. Girasun, 600 civarında kişiyle yapılan araştırmada buldukları sonuçları paylaşıyor:
„Kürt gençleri bir önceki kuşağa göre daha az radikal, daha fazla uzlaşmacı ve daha entegre bir anlayışa sahip. Şiddetle arasına daha fazla mesafe koyan bir genç kuşak var. Demokratik siyasetin önünün açılmasını daha çok istiyorlar. Şiddetin gözlerinin önünde cereyan etmesi onları bıktırdı, üzdü.“
Lise öğrencisi Serhat Korkmaz gençlik festivalinden ayrılıp tekrar otobüse biniyor. Tekrar 100 kilometre yol giderek evine, dağlar ile ovanın kesiştiği Hani ilçesine dönüyor. 1990'larda TSK'nin top atışlarıyla evleri yıkıldıktan sonra, yıkılan evden bir kilometre ötede bu ikinci eve taşınmış ailesi. Bu evde de hayatı boyunca benzer huzursuzlukların devam ettiğini söylüyor telefonda. „Şiddetten bıktık, evet“ diyor Korkmaz: „Fakat barışa elimizi uzattıkça onlar elimizi kesmeye çalışıyorlar.“
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!