Yeryüzü Sofraları: „İslam, kimsenin tekelinde değil“
Antikapitalist Müslümanlar, 2011'den bu yana „Yeryüzü Sofraları“ adı altında mütevazi iftar yemekleri düzenliyorlar. 24 Haziran seçimleri öncesinde Abbasağa Parkı'ndan bir izlenim.
İstanbul’un sahil ilçesi Beşiktaş’ın yüksek sırtlarındaki Abbasağa Parkı, Gezi protestoları sırasında polislerden kaçan direnişçileri ağaçları arasına saklamasıyla olduğu kadar, sonrasında düzenlenen kent forumları ve halk meclisleriyle de meşhur bir yer. Laik, demokrat ve ilerici kitleler için politik bir anlam taşıyor.
Öyle ki, HDP’nin tutuklu eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı, 4 Mayıs'ta yapılan toplantıyla, Abbasağa Parkı’nda duyurulmuştu.
Bu geceyse farklı bir nedenle kalabalık Abbasağa Parkı. 100’e yakın insan, hummalı bir şekilde çalışıyor. Kimi, yere metrelerce uzunlukta serilmiş yer sofrasının üzerine tabak ve kaşık yerleştiriyor, kimiyse yemek kaplarının başında dağıtım için son hazırlığı yapıyor. Başörtülü, mini şortlu kadınlar; uzun saçlı ve küpeli gençler; sakallı, takkeli 'hacı amcalar’ ve etrafta koşuşturan çocuklar. Türkiye’nin her kültüründen, inancından, hayat görüşünden insan bu akşam parkta bir araya gelmiş. Profiller farklı olsa da amaç aynı… Birlikte oruç açmak.
Ezan sesiyle birlikte kalabalık, yere kurulan sofraya oturuyor. İnançlılar, dua okumaya başlıyor… İnanmayanlarsa saygıyla bekliyor.
„Şaşalı, lüks iftar yemekleri revaçta artık“
Anti-kapitalist Müslümanlar adlı oluşumun organize ettiği ve artık gelenekselleşen 'Yeryüzü Sofrası’ iftarı böyle başlıyor. Sofrada, organizasyonu yapanlar tarafından kazanlarla getirilen mercimek çorbası, sebzeli pilav, domates, salatalık, simit, pide ve hurma var. Katılımcılardan bazılarıysa evde yaptıkları yemeklerden getirmiş, sofradakilerle paylaşıyor.
34 yaşındaki tiyatro oyuncusu Umut Ersin Güler, kız arkadaşıyla birlikte katılmış iftara. Tabaktan aldığı pilavı ağzına götürürken, “Ben ateistim“ diyor. Lokmasını çiğnedikten sonra devam ediyor: “Dayanışma ruhuyla geldik buraya. Şaşalı, lüks iftar yemekleri revaçta artık. Oysa Ramazan’ın özüne uygun iftar yemeği işte tam da buradaki gibi olmalı. Mütevazi…“
Oruç tutmadığı ve hatta Allah'a inanmadığı halde neden iftar yemeğine gelme sebebine açıklık getiriyor Güler: “16 yıllık AKP iktidarı, oruç tutmayanları ötekileştirdi. Müslümanların tümü sanki onlardanmış gibi bir algı oluşturuldu. Dindar olmayanları hain ilan ettiler. Yeryüzü Sofrası, İslam’ın kimsenin tekelinde olmadığını göstermek için iyi bir fırsat.“
Güler, tanımadığı yaşlı bir kadının getirdiği böreği tatmak için hamle yaptığında araya Huriye Kara giriyor. 52 yaşındaki kadın bir elinde tabağını tutuyor. Diğer eliyle de kafasına taktığı başörtüsüne işaret ediyor. İktidar destekçisi olan dindar kesimi kastederek, “Beni de diğerleri gibi sanacaklar diye başörtüsü takmaya utanıyorum. Ama antikapitalist Müslümanlar oluşumu, 16 yıldır İslam’ı sömürenlerden sonra bir çıkış oldu hepimiz için.“
İslamı layıkıyla öğrenememek
Ev kadını olduğunu söylüyor. Kuran’ın Türkçe okunup öğrenilmemesinden şikayetçi. “Layıkıyla öğrenme fırsatı tanımadılar bize. Bu yüzden de iktidarın dininin doğru olduğuna inanılıyor“ diyor ve ekliyor: “Hiçbir şey değişmiyor. Bugün yine çocuklar farklı tarikat ve cemaatlerin elinde. Onların yurtlarında kalıyor, gerçek İslam’ın ne olduğunu öğrenemiyorlar.“
Kara, büyük bir sırrı ifşa edermiş gibi kısık sesle, diğerlerine yakınlaşıyor; “Biliyor musunuz, bunların Allah'ı ile bizimki farklı. Onlarla aynı Allah’a inanıyor olamayız“ diyor. Sarfettiği sözde bir ağırlık hissetmiş olacak ki, yemeğinden bir lokma alarak geri çekiliyor.
Murat Kıroğlu, az önce stanttan aldığı çayla gelip dahil oluyor sohbete. 53 yaşında, inşaat sektöründe çalışıyor. Antikapitalist Müslümanlardan. Ancak onun durumu biraz farklı. Çünkü o, Tayyip Erdoğan’ın bir zamanlar ayrılıp AKP’yi kurduğu Saadet Partisi’nin üyesi aynı zamanda. Saadet Partisi şimdilerde AKP karşısında birlikte hareket eden ittifakın bir parçası.
“İnsanlara saygı duyduğum için, adalete hasret kaldığım için buradayım“ diye söze giriyor, eskiden durumun böyle olmadığını ifade ediyor:
„Oruç tutan, tutmayana hain gözüyle bakmaz, kınamaz, düşmanlık beslemezdi. Şimdiyse Ramazan’da sokakta sigara içeni linç ediyorlar. Hoşgörülü bir peygamberin dinine inandığımızı söylesek de, onun bize çizdiği rotada bir türlü yürüyemiyoruz.“
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen