Tünay Akdeniz: Türkçe Punk'un babası
Devletin vatandaşın özel hayatına saldırdığı, toplumun gelenek, ahlak ile otoriter modernizm arasına sıkıştığı bir dönemde seks üzerine açıkça şarkı söylemek Punk mıdır?
Punk ne demek? İnsan Tünay Akdeniz’in eski parçalarının derlendiği „The Godfather of Turkish Punk“ adlı albümü dinlerken kendisine bunu soruyor. Şarkılar 1975 ile 1978 yılları arasında yapılmış. Türk-Alman kuruluşu Ironhand Records takdir edilecek bir şekilde bu şarkıları Kasım 2017'de tekrar piyasaya sürdü.
Müzikal açıdan bakacak olursak, esas itibarıyla Akdeniz, punk müzik yapmıyor. O daha çok boyun eğmeyen, kışkırtan punk duruşunu benimsemiş biri; Akdeniz’in minimalist şarkı sözleri bugün bile etkileyici. Sözlere eşlik eden müzik ise daha çok hard rock tarzıyla örtüşüyor. Hard rock ritmik olarak punk müzikten daha kompleks ve daha melodik bir yapıya sahip. Tüm bunlara rağmen Akdeniz Türkiye’de punk'un öncüsü olarak görülüyor.
Darbeler arasında rock müzik yapmak
Türkiye’de 70’li yıllarda punk ne anlama geliyordu? O zamanlar Türkiye, hükümeti generaller tarafından iki kez devrilmiş bir ülkeydi. İslamcı partilerin yükselişte olduğu ve ilk defa hükümette yer aldığı dönemlerdi. Generaller bir kez daha yönetime el koymadan önce solcularla sağcılar arasındaki sokak çatışmaları şiddetlenmişti.
O dönemde Tünay Akdeniz ceketinin üzerine iliştirdiği et parçalarıyla poz veriyor, seks üzerine şarkılar söylüyor ve şarkılarını yasaklayan devlet radyo ve televizyon kurumu TRT’ye karşı –başarılı olmasa da- dava açıyordu.
Akdeniz’in müzik hayatı ilkokulda başladı. İlkokulda mandolin çalmasını öğrendi ve geleneksel halk müziğine ilgi duydu. Ortaokulda darbuka ve bağlamayla tanıştı. Babası maden mühendisi olarak iş bulduğu için aile, Akdeniz'in doğum yeri olan Sivas-Divriği’den Karadeniz Bölgesi’ndeki Karabük’e taşındı. Karabük’te en sevdiği enstrüman olan bateriyi keşfetti ve okuduğu lisede ilk rock-n-roll müzik grubunu kurdu. Grubun adı „Gölgeler“ oldu. Gölgeler, 1969 yılında efsane sanatçı Erkin Koray’ın konserinde ön grup olarak sahneye çıktı.
Akdeniz daha sonra makine mühendisliği okuduğu İstanbul’da gitar çalmaya ve şarkı söylemeye başladı. Müziği daha sertleşmişti. Gölgeler’den sonra Grup Çığrışım'ı kurdu. Grubun yaptığı müzik folk-pop türündeydi. Çığrışım „birlikte gürültü çıkarmak“ anlamını taşıyor. Akdeniz Bölgesi’nde mezar başında ağlarken yakılan ağıtlar da „Çığrışım“ olarak nitelendirilir.
Kimsenin cesaret edemediği bir tarz
1970’lerin ortalarında pek çok müzisyen, kentsel yaşama ve Batı türünde müziğe yönelirken geleneksel müzikal etkilerden uzaklaştılar. Tünay Akdeniz ise anadolu müziğiyle batı müziğini birleştirdi. „Tünay Akdeniz ve Çığrışım“ adıyla Akdeniz, punk tabirini kendi hanesine yazdırdı ve aynı zamanda Türkiye’de daha önce kimsenin cesaret edemediği tarzda müzik yapmaya başladı. Akdeniz, bir röportajda ilk Türkçe rock şarkılarını da kendisinin söylediğini dile getirdi. Akdeniz’in kendine özgü sesiyle söylediği rock şarkılarında karışık bateri ile enerjik gitar soloları ön plana çıkıyor.
Tünay Akdeniz, kasım ayında çıkan derleme albümündeki pek çok şarkısında kadın-erkek ilişkisini işliyor. „Salak“ adlı şarkıda karısı tarafından aldatılan bir adamla dalga geçiyor. „Babam Yazdı Ben Besteledim İşte Aşkın Tarifi“ şarkısında bir ilişkinin tanışma, flört ve seks aşamaları konu ediniliyor. „Dişi Denen Canlı“ adlı seksist nüanslar içeren şarkıda bir kadının portresini çizerken daha da ileri gidiyor.
Devletin vatandaşın özel hayatına saldırdığı, toplumun gelenek, ahlak ile otoriter modernizm arasına sıkıştığı bir dönemde süsleyip püslemeden seks üzerine açıkça şarkı söylemek Punk mıdır? İnternet gazetesi soL Haber’de Murat Beşer, Akdeniz’in hikayesini anlatıyor. Tüm zorluklara rağmen bu hikayede dramı, tutkuyu görüyoruz. „Rock“ kelimesinden ötürü plak şirketleri tarafından geri çevrilen bir hard-pop hayranının hikayesini okuyoruz.
1975 yılı, Kurban Bayramı’nın arifesinde Tünay Akdeniz demo kasetlerini İstanbul’daki Kent Plak’a vermek için yola çıkıyor. Plakevi’nin sahipleri kayıtlarını dinletmek isteyen sanatçıyı, yağmurda sırılsıklam ıslandığı için sempatik buluyorlar ve kabul ediyorlar: Parasız pulsuz bir müzisyen, baterisini stüdyoya taşıyan taksiciye ücreti para yerine deri ceketini vererek ödüyor. 12 Eylül 1980 tarihindeki darbenin ardından çelik fabrikasındaki işini kaybettiğinde bile pes etmiyor.
Zorlu neoliberal politikaların hakim olduğu 80 sonrası dönemden Tünay Akdeniz de nasibini alıyor. İşşizliği altı yıl sürüyor. Altı yılın sonunda Üsküdar’da bir plakçı dükkanı açıyor. Dükkanın adını „Melodi“ koyuyor ve öncelikle hard rock ile heavy metal plakları satıyor. Albümleri posta yoluyla ülkenin diğer bölgelerine de gönderiyor. Dükkan benzer fikirli insanların buluşma noktasına dönüşüyor: Hem satış yapılıyor hem de fikir alışverişinde bulunuluyor.
80'li yıllar ve Akdeniz'in açtığı yol
Akdeniz 1987 yılında dükkanını yeni lisans yasası sebebiyle kapatmak zorunda kalıyor. Bir kez daha devlet yoluna set çekiyor. O zamana kadar punk müzik grubu olmayan Türkiye’de 1987’de ilk „gerçek“ punk grubu kuruluyor: Headbangers. Batıda punk ölü ilan edilmiş, çoktan tarihe karışmışken, bu tarz Türkiye’de on yıllık bir gecikmeyle başlıyor.
Tünay Akdeniz kariyerinde yalnızca üç 45’lik yaptı ama kendisinden sonra gelen genç rock gruplarının önünde yeni yollar açtı. Müzik eleştirmeni ve yazar Naim Dilmener, Akdeniz'in müziği için „Bizim buraların ruh halleri, olduğu gibi şarkılara aktarılmıştır. Söz ve melodileri Batılı meslektaşlarının paralelinde değil, tamamıyla kendine özgü bir biçim ve tarzda yeniden yaratmıştır.“ ifadelerini kullanıyor.
Kuruluşunda Batı'yı kendine örnek almış bir ülkenin, askeri darbelerle her dönemde otokratik uygulamalara maruz bırakılan toplumu için Batı'nın müziğinden esinlenmek bir ikilem taşıyor. Akdeniz'in müziği bir yandan Batı'dan ilham alırken, her daim içinde bulunduğu toplumun sıkışmış ruh halini yansıtıyor. Akdeniz’e Punk etiketini yapıştıran kişi, „Çığrışım“ grubunun yapımcısı Nazmi Şenel olsa da Akdeniz’i Türk punk müziğinin öncüsü yapan unsur tam olarak da bu.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!