SİHA'lar göklerde: Vurduklarımız teröristtir
TSK, artık „yüzde yüz milli ve yerli“ SİHA'larıyla sivil ölümlere yol açıyor. Muhalefetin eleştirileri terörü desteklemekle eş tutuluyor. Peki, SİHA'lar ne kadar isabetli?
Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) 31 Ağustos 2017 gününde Mehmet Temel isimli bir yurttaşı öldürdü. Irak sınırı yakınındaki Hakkari İli’ne bağlı Oğul Köyü’nde meydana gelen olay sırasında 3 arkadaşıyla piknik yapmakta olan 35 yaşındaki Temel, evli ve üç çocuk babasıydı. Kürt bölgesinde düzenlenen saldırıda yaralanan İsmail Aydın, Musa Tarhan ve İbrahim Sak da sivildi.
HDP Van Milletvekili Bedia Özgökçe olaydan kısa bir süre sonra yaptığı basın toplantısında bu iddiayı dile getirirken kendinden emin konuştu. Özgökçe’ye göre Türk Ordusu savaş suçu işlemişti. Konuyla ilgili bölgede araştırma yapan Diyarbakır, Van ve Hakkari Baroları'nın bulgularını kamuoyuyla paylaşan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, hükümete yakın mecralar tarafından nefret ve öfke seline maruz kaldı. Tanrıkulu hakkında „Devletin sivil vatandaşları öldürdüğünü iddia ederek Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin manevi şahsiyetini aşağıladığı“ gerekçesiyle soruşturma başlatıldı.
HDP sözcüsü Osman Baydemir, yaşananları ikinci bir Roboski olarak tanımlarken, Mehmet Temel'in okul binalarında tesisatçı olarak çalıştığını, kredi ve ATM kartı kullandığını, ödediği elektrik faturaları ile trafikten kesilen ceza makbuzunu gösterdi ve „Ne zamandan beri örgüt mensupları kredi kartı, bankamatik kartı kullanıyor? Hangi ATM şubeleri var bizim bilmediğimiz dağın başında?“ diye sordu.
Ne hükümet ne de ordu, yaşanan olayla ilgili gerçeği kabul etmek istemedi. Olaydan bir gün sonra Hakkari Valiliği’nce yapılan açıklama, devletin „teröristleri“ öldürdüğünden emin olduğunu gösterdi. Kurbanın annesi Sima Temel, „Oğlumun üç çocuğu yetim kaldı. Kurban Bayramı yerine bize cehennemi yaşattılar“ dedi.
1991 doğumlu. Gazeteci ve blogger. SİHA saldırılarında öldürülen sivilillerin anıldığı ve hatırlatıldığı "Drone Memorial"in kurucusu. Alman ve İngilizce yayın yapan çeşitli medya kuruluşları için düzenli olarak yazıyor.
Erdoğan'ın damadından: „yüzde yüz milli ve yerli“
Mehmet Temel'i öldüren ve 3 arkadaşını yaralayan SiHA, Bayraktar modeliydi. Kendi silahlarını üretmesiyle her fırsatta övünen Türk devleti silahlı insansız hava aracı teknolojisini bir kaç yıl önce İsrail’den satın aldı. Türk silah üreticisi Baykar Teknoloji’nin Teknik Müdürü ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar geçen yılın Eylül ayında şahsi Twitter hesabındaki paylaşımında Bayraktar TB2 adı verilen ilk Silahlı İnsansız Hava Aracı’nın hizmete girdiğini ve „Yüzde yüz milli ve yerli“ olduğunu açıklamıştı.
Bundan kısa bir süre sonra da AKP medyasının önde gelen organları Türkiye’nin ilk Silahlı İnsansız Hava Aracı’nın „Terör operasyonlarında“ kullanıldığını gururla duyurdular. Anlaşılan o ki, Bayraktar TB2 ordunun yeni kozu haline gelmiş durumda. Resmi hikayeye göre SİHA teröristlerden başka hiç kimseyi öldürmezken, Mehmet Temel gibi kurbanlar ise görmezden geliniyor.
Ankara’dan yapılan açıklamalara haklı olarak şüpheyle yaklaşmak gerekiyor. Diğer silahlı insansız uçaklarla düzenlenen saldırılarda olduğu gibi Türkiye’deki bombardımanlarda da tam olarak kimin öldürüldüğü bilinmiyor. Bu bağlamda da özellikle hükümet ve resmi makamlar tarafından yapılan açıklamalara eleştirel bakmak gerekiyor.
Kendini savunabilecek yaşta olan erkekler „düşman savaşçı“
2016 yılının ekim ayında Milli Savunma Bakanlığı Silahlı İnsansız Hava Aracı ile gerçekleştirilen saldırılarda Hakkari’de en az 72 kişinin öldürüldüğünü açıkladı. Hem ordu hem de devletin resmi haber ajansı Anadolu, tek bir kanıt göstermeden tüm kurbanları „PKK’li terörist“ olarak nitelendirdiler.
Aslında bu konuda hem uygulamalar hem de kullanılan dil yabancı değil, zira her ikisi de, SİHA’larla küresel bir savaş yürüten ve bunu sürekli genişleten ABD’den alındı. ABD’nin SİHA’larla savaşı başlattığı günden beri CIA, Pentagon veya Beyaz Saray sürekli bir şekilde, çok isabetli olduğu söylenen SİHA’ların sadece „teröristleri“ öldürdüğünü iddia ediyorlar.
„SİHA'lar sadece teröristleri öldürür“
Bunu yaparken de çok muğlak bir tanım kullanıyorlar. Beyaz Saray'ın tarifine göre, Silahlı İnsansız Hava Aracı ile yapılan saldırılarda, saldırı bölgesinde görülen kendini savunabilecek yaştaki her erkek „düşman savaşçı“ olarak addediliyor. Bu bilgi 2012 yılında kamuoyuna yansıdı. Bu tanıma göre ilgili bölgelerde çocuklar da „terörist“ damgası yiyebiliyor. Türk hükümetinin Kürt bölgelerinde benzer bir yol izlediği anlaşılıyor.
Günümüzde ABD ile İsrail’de üretilen en gelişmiş silahlı hava araçları da hiç bir şekilde anlatıldığı gibi bir sonuç vermiyor. Londra merkezli Araştırmacı Gazetecilik Bürosu, ABD’nin Pakistan’daki SİHA bombardımanlarında ölen kurbanlarının sadece yüzde 4’ünü El Kaide üyesi olarak tanımladı.
ABD’li düşünce kuruluşu „Dış İlişkiler Konseyi“nin analisti Micah Zenko’ya göre ise Silahlı İnsansız Hava Araçları’yla yapılan saldırılarda sivilleri öldürme ihtimali klasik hava saldırılarıyla meydana gelen ölümlerden yirmi kat daha fazla. Zenko bu sonuca Amerika’nın Somali, Yemen ve Pakistan’da gerçekleştirdiği SİHA bombardımanlarında elde edilen verileri, Irak ile Suriye’deki bombardımanlar ile kıyasladıktan sonra ulaştı. Teknik anlamda sözü edilen SİHA’lardan çok daha yeni ve tecrübesiz olan Türk SİHA’larında durum neden farklı olsun?
Türk SİHA Programlarıyla ilgili olarak da bağımsız gözlemcilere ihtiyaç var. Olası sivil kurbanlar ancak bu şekilde tespit edilebilir. Şeffaflık ve bağımsızlık şu günlerde Türkiye’de pek mevcut değil. Özellikle de ülkenin Silahlı İnsansız Hava Araçları’nın test sahası haline gelen güneydoğudaki Kürt bölgelerinden özgür ve eleştirel habercilik yapılmasını hem hükümet hem de ordu engellemeye çalışıyor. Recep Tayyip Erdoğan hükümeti medyadaki otoritesini hiç bir şekilde kaybetmek istemiyor. Aksi takdirde yazılmak istenen öykü iskambil kağıtlarından yapılmış bir ev gibi çökebilir.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!