PATATAZ: Komplo teorisinde dünya lideri
Aslan armudu, petrol yatakları ve Lozan'ın gizli maddeleri… Her gün önünüze kabullenmesi zor gerçeklerin yığıldığı bir ülkedeyseniz, işittiğiniz komplo teorisi sayısı artar.
İlkokulda Türkiye’nin dünyada kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biri olduğu iddiasıyla büyümüş olsak da, pek azımız bu kendi kendine yeten diğer altı ülkenin hangileri olduğunu sorguladı. Kimdi bu diğer kendi kendine yeten altı ülke? Bunu bugün dahi bilmiyoruz. Ama bu soru için önümüzde iki açıklama beliriyor:
a) Aslında böyle bir şey yok, muhtemelen yanlış yorumlanmış bir istatistik ya da düpedüz uydurulmuş bir yalan.
b) Dünyayı perde arkasından yöneten beş aile var. Perde arkasından dünyayı yöneten bu aileler, dünyadaki yedi ülkenin kendi kendilerine yetmesini istemediler ve o yüzden türlü karanlık oyunlar oynayarak kendi kendine yeten ülkelerden altısını ortadan kaldırdılar. Bugün bu kendi kendine yeten yedi ülkeden geriye yalnızca Türkiye kaldığından, Türkiye hâlâ bu ailelerin hedefinde. Konuyla ilgili belgeler British Museum arşivlerinde kilit altındadır.
Belki bu ikinci seçenek kimilerine inanılmaz gelebilir ama piyasada çok daha inanılmaz komplo teorileri dolaşmakta. Zira biliyorsunuz, cennet vatanımızın tüm dünyada lider olduğu birçok alan var. Ayvası var, narı var, özellikle fındık ve kayısıda sektör lideriyiz. Ama giderek betonlaşan ülkede tarım alanları azalırken, liderliği asla kaptıramayacağımız alanlardan birisi: komplo teorisi sektörü.
1978 Eskişehir doğumlu. 1996 yılından bu yana Pişmiş Kelle, Gırgır ve Alarm dergilerinde haftalık mizah yazıları yazdı. Yazı işleri müdürü olduğu haftalık mizah dergisi Uykusuz'a yazılarıyla katkıda bulunuyor. "Feriköy Mezarlığı'nda Randevu" ve "Cehennem Çiftliği'nden Kaçış" isimli iki kitabı var.
„Şeytanın çevirdiği en büyük numara; dünyayı kendisinin var olmadığına inandırmaktır.“
Komplo teorileri elbette dünyanın her yerinde karşımıza çıkar: Sovyetler Birliği’nde programlanan Tetris oyununun kapitalizmi çökertmek için yayıldığından tutun da 11 Eylül’de İkiz Kuleler’in aslında uçakların çarpmasıyla yıkılmadığına dair hikâyelere kadar… Peki neden konunun basit kısımlarını karmaşıklaştırıp, karışık kısımlarını basitleştiren komplo teorileri, akla yatkın analizlerden daha fazla alıcı bulur?
Komplo teorileri, beğenmediğimiz ya da anlamadığımız şeylerin “aslında göründüğü gibi olmadıklarını“ söyleyerek bizi rahatlatır ve kabullenmek istemediğimiz gerçekleri inkar etmemize yardımcı olur. Eh, her gün önünüze kabullenmesi zor gerçeklerin yığıldığı bir ülkedeyseniz, işittiğiniz komplo teorisi sayısı artar. Türkiye’nin komplo teorisi alanında sektör liderliğini uzun süredir kimseye bırakmamasının arkasında yatanlardan biri de budur herhâlde.
Askerdeyken bize eğitim veren albaylardan biri “Çocuklar aslan armudu diye bir şey duydunuz mu?“ diye söze başlamıştı, “Bu armut öyle bir armut ki kansere iyi geliyor, nükleer enerji üretiminde kullanılıyor, dünyada sadece Türkiye’de yetişiyor ama üretmemize izin vermiyorlar.“ Emekliliği yaklaşmış, şakacı, her fırsatta fıkralar anlatan bir komutan olmasından dolayı, ilk önce şaka yaptığını zannettim ama sonradan anladığım üzere gerçekten anlattıklarına inanıyordu. Askerlik yapmış herkesin tahmin edebileceği gibi hiç sesimi çıkarmadım elbette.
Benim çocukluğum Türkiye’nin yeraltında müthiş petrol yatakları olduğu ama Amerika’nın çıkartmamıza izin vermediği hikâyelerini dinleyerek geçti. Resmen fukaralıktan bunalıp kendini avutmak için kendilerini Mısır’da zengin bir akrabaları olduğuna inandıran ve yüzünü bile görmedikleri bu hayâli uzak akrabadan miras bekleyen deli bir aile gibiydik.
Suçu düşmana yıkmanın verdiği mutluluk
Petrolümüz vardı ama Amerika çıkartmıyordu. Azerbaycan’a, Kuveyt’e, Irak’a, İran’a, Arabistan’a, Venezuela’ya, Rusya’ya çıkarttırıyor ama bir bize çıkarttırmıyordu. Daha sonra internetle beraber bor’dan toryum’a ve dahası henüz periyodik tabloda yerini almamış ve değeri trilyon dolarlara varan birçok elementin ülkemizde bulunduğu hikâyeleri yayıldı.
Ama bu hikâyeleri anlatanlar, üzerinde yaşadıkları büyük zenginlikleri kullanamadıkları için öfke duymak yerine, aslında bu büyüklükte bir zenginliğin üzerinde yaşadıkları için gizli bir mutluluk duyuyordu. Hem böylece ekonominin iyi olmamasının bizden bağımsız bir sebebi oluyor ve biz de hiçbir sorumluluk üstlenmeden suçu bu düşmana yıkabiliyorduk.
Ülkenin, kendi tarihiyle yaşıt Kürt sorunu örneğin, biz o sorunu çözmenin doğru bir yolunu bulamadığımız için değil de dünyanın bütün büyük devletleri gizli gizli bu sorunu alevlendirdiği için çözülemiyordu. Yıllardır hiç ders çalışmadığımız hâlde, aldığımız hiçbir kötü notu hak etmiyorduk da, hep hoca bize „takmış“ oluyordu.
Lozan'ın „gizli“ maddeleri
Tabii bir de işin heyecan boyutu var. Biri “Lozan anlaşmasının gizli maddeleri,“ diye bir şey uydurduğunda, anlaşmanın kendisini bile okumaya zahmet etmeyenler bu heyecan verici bilgiye hemen tav oluyordu. Çünkü o gizli maddelerin her biri olay yaratacak, ülkeyi baştan sona değiştirecek, yeri yerinden oynatacak cinsten oluyordu. Her şeyi aslında perde arkasından gizli konseylerin, karanlık ailelerin yönetmesi sadece filmlerde gördüğümüz türden ajanların aramızda dolaşması insanı hem heyecanlandırıyor hem de önemli hissetmelerini de sağlıyordu.
İşin kötüsü, komplo teorilerini istediğiniz kadar çürütmeye çalışın, olmuyor. “Aslan armudu diye bir armut varmış,“ dendiğinde “Öyle bir armut cinsi yok“ deseniz “Yok çünkü ürettirmiyorlarmış işte, gizliyorlarmış,“ cevabı geliveriyor. Teoriyi çürütmek için ileri sürdüğünüz gerçek, karşınızdaki için daha da kuvvetli bir kanıt hâline geliyor. “Yahu Lozan’ın öyle bir maddesi yok!“, “E gizli madde bu, o yüzden bilmiyorsun.“
Elbette bu hiçbir komplo olmadığı anlamına da gelmiyor. Yazmakta olduğu kitaptan hoşnut olmadıkları için gazeteci Ahmet Şık’ı bir darbe soruşturmasının içine dahil etmeye çalışan yargı mensupları gördük. Yine bu operasyonların nasıl yürütüldüğünü, nasıl delil uydurulduğunu ve tek bir elden kontrol edilen medyayla meşrulaştırılmaya çalışıldığına da şahit olduk.
Benzer bir şekilde 15 Temmuz darbe girişiminin başlamadan önlenebilecek kadar önceden haber alındığını ileri sürenlere de gülüp geçemiyoruz; darbenin baş şüphelisi olan Gülen’in eski CIA direktörlerinin tavsiyeleriyle, “eğitim alanında sıra dışı bir yetenek“ olarak kalıcı oturma izni almış olması da hiç normal gelmiyor. Ama işte, Gülen’in arkasında ABD var demeden önce, yine aynı ABD’nin bazı federal makamlarının Gülen’i ülkeden kovmak için yıllardır uğraştıklarını da göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Koca ülkeyi tek kişi olarak görebilmek
Bütün ABD’yi, Almanya’yı, İngiltere’yi tek bir kişi gibi görmeye başlayınca iş komplo teorisine evriliyor. Kendi içinde bu kadar kutuplaşan Türkiye’de hem iktidar hem de muhalefet, iş yabancı ülkelere gelince her konuda fikir ve karar birliğine varmış tek bir ABD, tek bir Almanya olduğunu varsaymakta bir beis görmüyor.
330 milyon Amerikalı, 80 milyon Alman, söz konusu Türkiye olduğunda ortak hareket etmeyi başarıyor. Bir Türkiyeli bu ülkelerde yazı yazar, bu ülkelerde yaşamaya başlarsa hemen o 330 milyona, 80 milyona dahil oluveriyor. Hatta Alman İçişleri Bakanlığı'ndan bile daha süratli bir şekilde pasaportunu bile hazırlayıp koyuveriyorlar o kişinin önüne.
Ben şimdiden gerekli bilgileri vereyim de boş yere zahmet etmesinler: die tageszeitung bu yazıları yazmam için önüme „gizli maddeleri“ olan ve kanımla imzaladığım bir sözleşme koydu. Maddeler o kadar gizli ki, ben bile bilmiyorum. Bana şimdiden bir Alman pasaportu hazırladılar. Adımı her zamanki gibi Hans yapacaklardı da son anda rica ettim, lisedeki sevgili biyoloji öğretmenim rahmetli Dr. Krüger’den esinlenerek Gerhard koydurdum. Ayrıca söz verdiler, beni Alman gizli servisi BND ve Georg Soros aracılığıyla İlluminati’ye üye yapacaklarmış, şimdiden çok heyecanlandım.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!