piwik no script img

Hrant Dink'in ardından ‚Agos‘Çok daha büyük bir sorumluluk

„Agos“ gazetesi, siyasetin keskinleştiği, kutupların alabildiğine birbirine uzaklaştığı bu yıllarda, bağlı olduğu değerlerden asla taviz vermedi.

'Agos'un ilk yıllarından bir kare Foto: ‚Agos‘ arşivi

Hrant Dink, Agos için “Temel hedeflerimizden biri, Ermeni toplumunu büyük topluma açmaktı. Bir pencere, bir kapı olabilmekti…“ diyor. Agos, yirmi yıldır süre gelen yayın hayatının on yılını, maalesef bu gazeteyi var etmiş olan, gazetenin her şeyi olan Hrant Dink'siz sürdürüyor. Tam olarak Hrant Dink'in söylediği gibi bir pencere, bir kapı olmaya çalışıyor. Ancak ilk gününe nazaran bugün bu pencereler hem daha fazla hem de daha büyük.

İstanbul'da yaşayan bir üniversite öğrencisine sorsanız, İstanbul'un bir başka semtinde Ermenilerin yaşadığını bilmiyor olabilir. Agos’un en büyük derdi bu aslında; gazete “büyük toplum“ denilen, Türkiye'de yaşayan diğer bütün etnik kimliklerin, Ermenilere biraz olsun dokunabilmesini amaçlıyor.

Bu topraklarda yüzyıllarca Ermeniler yaşadı. Ermeniler, hepimizin gezdiği sokaklarda gezdi, hepimizin yemek yediği lokantalarda yemek yedi, çok acılar çekti. Türkiye’de yaşayan Ermenilerin sıkıntıları uzun yıllar boyunca devam etti. Soykırım sonrasında da Ermeniler için bu topraklarda yaşamak kolay olmadı. Her dönem siyasi gerginliklerin hedefi oldu, yaşam alanları daraltıldı, toplum içindeki etkisi her fırsatta kırıldı.

Agos, mahalledeki komşumuz olan o meçhul Ermeni’den, ete kemiğe bürünmüş Ermeniler yarattı. Onlara dokunabilmemizi sağladı.

Dink'in, en büyük başarılarından biri bu oldu. Ermenilerin yüz yıldır bu topraklarda yaşadığını, hala bu topraklarda var olduğunu, başına gelenleri, çektikleri çileleri anlatmaya çalıştı. Agos, hala tam olarak bunu yapmaya çalışıyor. Küçük bir ekiple, büyük bir titizlikle, incelikle, boyundan büyük işlere bulaşmış durumda.

Değişen iklim ve inkarın dönüşü

Türkiye, Dink’in katledilmesinden sonra, Ermeni meselesiyle ilgili konuşmaya başladı. Bazı siyaset aktörleri, belki de Türkiye tarihinde hiç olmadığı kadar Ermeni meselesiyle ilgili diyalog kurmaya çalıştı. Agos, Dink’ten sonra, dili çözülen siyasete biraz olsun söz söylemeye çalıştı.

Ama Türkiye’de iklimler değişince, siyaset yine, tam da en sevdiği yere, inkara yeniden yaslandı. Üretilen bütün sözler, başladığımız yere dönülmesiyle beraber, söylenmemiş kabul edildi. Agos, bu çözülen dilin susmaması için hem söylenen sözleri, hem dinlenen hikayeleri, hem de söylenmesi gerekenleri, yeniden söylüyor.

Agos'un bir diğer derdi ise Ermeniler. Özellikle Ermenice bilmeyen Ermeniler. Anadolu'da yıllarca, kilisesi ve okulu olmadan yaşamaya çalışan, Ermeniceyi bırakın konuşmayı, duyma imkanı bile kalmayan Ermenileri, kabaca 'İstanbul Ermenileri’ dediğimiz, Ermeni okulunda okumuş, Ermenice okuma ve yazma bilen, pazar sabahları kilisesine giden Ermenilerle buluşturdu Agos.

Bugün Agos'un ‚Müslümanlaştırılmış Ermeniler‘ olarak sık sık sayfalarında bahsettiği, en genel anlamıyla iletişim kanalı olmaya çalıştığı, en büyük meselelerden biri bu. Anadolu'nun dört yanında, annesi veya babası Ermeni olan, yetim kalmış, Türkçe veya Kürtçe konuşan, camiye giden Ermenilerin varlığı konuşulmaya başlandı. Ermeniler kadar Türkiye toplumu da bu konuşmadan geri durmadı.

Bild: özel
Uygar Gültekin

1985 doğumlu. Güncel politika, insan hakları, azınlıklar üzerine haberler yapıyor. Musa Anter Gazetecilik Ödülleri 2008 yılı en iyi haber ödülü sahibi. Halen Agos gazetesinde muhabir olarak çalışıyor.

‚Agos‘ olmak çok zor

Agos, bunun yanında yeniden Ermeni aydınları yetiştirmeyi başardı. Ermenilerin hem memleket meselelerine dair daha çok söz edebilmesini, hem de ettiği sözlerin dinlenebilir olmasını sağladı. Hem Ermenileri dönüştürdü hem de büyük toplumu.

Agos, Hrant Dink ve etrafındaki küçük bir grup tarafından kurulmuş bir gazete. Ancak tabiri caizse, gazetenin bütün kimliğini oluşturan tam olarak Hrant Dink'ti. Küçük bir ekip olmasına rağmen hem Ermeni toplumu hem de büyük toplum içinde yükselebilen bir sese dönüştü. Dink'in katledilmesi aslında tam da burada duruyor. Sesin en çok yükseldiği, çığlığa dönüştüğü an.

Agos olmak, bu çığlığın ardından aslında çok daha zor. Sözlerin, bir hükmünün olmasının temelinde yatan şey, sözün ağırlığına inanmaktır aslında. Hem kendi sözünü sakınmaz hem de duyulması istenmeyen söze kulak verirsen, söz bir hakikat olarak ortaya çıkar. Hrant Dink'in öldürülmesi bir asırlık suskunluğu kırdı.

Ermeni toplumu, Dink’le beraber üzerindeki sessizliği biraz olsun kırmaya başladı. Televizyon ekranlarında, kendi dertlerini anlatan bir Ermeni gazetesinin olması ve bu gazetecinin öldürülmesi başka bir dönemi başlatmış oldu. Maalesef, ancak Dink’in öldürülmesinden sonra Türkiye’deki siyasetin yanı sıra Ermeni toplumu da konuşabilir oldu. Dink’in öldürülmesindeki amaç tam olarak neydi bilinmez ama asla olmasını istemeyecekleri şey oluverdi: Ermeniler konuşmaya başladı.

Barış perspektifi

Dinlenmek istenmeyen hikayeler, bir anda gazete sayfalarına yerleşmeye başladı. Ermenilerin yıllardır anlatmadığı hikayelerinin yanı sıra, Rumların, Süryanilerin, Yahudilerin, Kürtlerin, kadınların, eşcinsellerin, kentlerin, kiliselerin, sokakların, taşların hikayeleri de gazete sayfalarına taşınmaya başladı.

Sırtında bir dünya yükle, tamamen barışçıl bir gelecek idealiyle, usanmadan yazmış olan Hrant Dink'in ardından, Hrant Dink’in sesi de daha güçlü çıktı, daha çok insan bu çığlığı duyar oldu. En başından beri, en temel yolculuk, hakikat arayışıydı. Bu arayış artık çok daha ağır.

Türkiye, Dink'in katledilmesinin ardından çok hızlı bir sürecin içine girdi. On yıl içinde yaşananlara dışardan bakıldığında, 'hepsi aynı yerde mi yaşanmış?’ diye sormadan edemez insan kendine. Agos bütün bu yaşananların içinde, kendi derdinin ötesinde, pek çok dert için derman arayışı içinde oldu. Siyasetin keskinleştiği, kutupların alabildiğine birbirine uzaklaştığı bu yıllarda bağlı olduğu değerlerden asla taviz vermedi.

Sözün neredeyse tamamen hükümsüzleştiği tam da bugünlerde, sözün hakikatine sığındı. Ayrımcılığa karşı çizgisini kordu, geçmişteki adaletsizliklerin hepsini kendi yükü kabul etti. Varoluşunun temelinde yatan barış perspektifi, bütün bu kavgaların ortasında ayakta kalabilir olmasını sağladı.

Agos, Dink'in ardından, çok daha ağır bir yükün altında, daha çok kişinin sesi olmaya çalışan, daha dertli bir hal aldı.

taz lesen kann jede:r

Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen

0 Kommentare

  • Noch keine Kommentare vorhanden.
    Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!