Diyarbakır'da madde bağımlılığı: Eroinin gramı 120 lira
Sur çatışmalarının ardından gençler arasındaki umutsuzluk ve geleceksizlik hissi madde kullanımını arttırırken devlet işlevsel bir çözüm üretmiyor.
Diyarbakır Sur'un daracık sokaklarından geçip, soluklanmak için asırlık Sur evinin avlusuna giriyor bir grup kadın. Taş evin mutfağında dövme ile kaplı bir çift titrek el, tadımlık bardaklara reyhan şerbeti doldurup, avluya gelenlere alelacele ikram ediyor. Hemen akabinde gözlerini tadanlara dikip, “Olmuş mu?“ diye soruyor yer yer dökülmüş dişlerinin arasından. Şerbetin suyunu belli ki fazla kaçırmış. Koyultmak için reyhan demeti almaya çarşıya çıkıyor.
Kafeye dönüştürülmüş bu Sur evinde ihtiyaç oldukça çalışan eroinman Hêvî*, şerbet yaparak o gün 20 TL kazanacağını, bununla eroin alıp, sigara saracağını söylüyor. Bugünün Diyarbakır'ında eroinin gramı 120 TL civarında. Diğer kentlere kıyasla şaşırtıcı derecede ucuz.
Hêvî reyhan şerbeti yaptığı kafenin yanındaki eski panjurlu Sur evinde halasıyla kalıyor. Burası doğup büyüdüğü, 13 yaşında ilk esrar sigarasını sardıktan sonra gelip kafasını vurup yattığı ev. O günden beri pek çok uyuşturucu çeşidi kullanmış. Ama eroine geçişi görece yeni. Son yedi yılın hikâyesi. Bugün 42 yaşında. Durduğu yerde duramıyor, bacakları ve kafası istemsiz hareket ediyor. Üniversitede felsefe okumuş. İş bulursa masraflarını karşılayıp, yine felsefe bölümünde yüksek lisans yapmayı istiyor. Fakat diğer yandan 12 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı dava devam etmekte.
„Boşlukta gene başlarım“
„Uyuşturucu kardeşliği yapıyorduk; arkadaşım bulamayınca bana para veriyordu, ben de onun için alıyordum ama Türk Ceza Kanunu'nun gözünde biz satıcıyız. Cezalar çok ağır. 10 gram uyuşturucunun konu olduğu bu davada arkadaşım 22 yıl, bense 12 yıl ceza aldım. Dosya şu anda Yargıtay'da, cezamın sadece 18 ayını yattım, onanırsa gidip tamamını yatacağım.“ Ağır bağımlılık günlerini, hapiste geçirdiği süre boyunca yendiğini, „içerde bir temizlenme yaşadığını“ anlatıyor. Artık eskiye nazaran daha az eroin kullanıyor. Ama kendisini hâlâ bağımlı olarak tanımlıyor.
Bazen işi var, bazen yok. Hapisten çıktıktan sonra, önceden kendi aralarında oluşturdukları alt kültüre mesafeli durduğunu ve yalnızlaştığını söylüyor. „Kentte yaşanan savaş, kopuk aile ilişkilerim gibi nedenler beni tekrar başlamaya sevketti. İşsiz olduğumdan kendimi boşlukta hissediyorum, bir terapi merkezine gitsem bile boşlukta olduğumdan gene başlarım.“
Cezaların işlevsiz olduğunu, uyuşturucu satışına aslında sistemin izin verdiğini anlatıyor. Doğup büyüdüğü Sur sokaklarında esrarın eskiden beri her sokakta satıldığını, 2015 yılında yaşanan kent savaşı sonrasındaysa uyuşturucu maddelerin Sur'da çeşitlendiğini paylaşıyor. Hêvî’ye göre eroin meselesi kentte halihazırda bir bağımlılığa dönüşmüş durumda.
Savaş öncesi dönemde kentin militan Kürt gruplarından YDG-H gençleri bir araya gelip, uyuşturucu kullanılan ve satılan yerleri basıyordu. Bu bir korku oluşturmuş ve satışları etkilemişti. Fakat bu baskınlar uzun süre devam etmedi, zira Diyarbakır Sur'da çatışmalar başladı. Savaş dönemi ve hemen sonrasındaki iç göç ve denetimsizlik, eroinin yaygınlaşmasına zemin hazırladı. Eroinin hem görece uygun fiyatı hem de satış yapanların artması, kullanım oranının yükselmesinde etkili oldu.
„Savaş çıkıyor, hayatım pamuk ipliğine bağlı“
Sosyal hizmet uzmanı Mustafa Altıntop, devletin Diyarbakır’da düşük fiyatlarla pazarlanan eroine göz yumarak bilinçli bir yayma taktiği uyguluyor olabileceğini düşünüyor: „Genç nüfusun yoğun olduğu yerlerde savaştan çıkmış gençliğin tehlike arz etmemesi adına böyle bir şey uygulanması mümkün. Çünkü bağımlı olan kişi başka şeyle pek uğraşmaz, temin etmek için genelde suça karışır.“
Altıntop’a göre Sur savaşına tanık olmuş çocuklar ve gençler arasındaki umutsuzluk ve geleceksizlik hissi kullanım artışının nedenlerinden. „Kentsel dönüşüm ve bozulan mahalle yapısı bunda birer etken. Bu dönemde bir çocuk olarak bunlara şahit olmak tek başına atlatabileceğiniz bir mesele değil. 'Okusam bile işimden atılıyorum, uğraşsam bile evim yıkılıyor, savaş çıkıyor hayatım pamuk ipliğine bağlı’ hissiyatı var.“ Madde bağımlılıklarının savaşın yaşandığı diğer bir kent Şırnak'ın Cizre ilçesinde de benzer nedenlerle ciddi boyutlara ulaştığını paylaşıyor.
Altıntop 18-24 yaş aralığındaki madde kullanıcısı gençlerle ilgili olarak 2016 yılında yayınladığı araştırması sırasında, mevcut tedavi merkezlerinin işlevsizliğine dair edindiği bulguları da paylaşıyor. „Bu merkezlerde maddenin muadili ilaçlar veriliyor. Ancak tek başına medikal model bu sorunu tam anlamıyla çözemez, çünkü madde bağımlılığı aynı zamanda sosyal bir sorun. Koruyucu-önleyici çalışmalar çok önemli, ama Türkiye'nin sosyal politika sistemi fonksiyonel koruyucu-önleyici tedbirler sağlayamıyor. Bence devlet nezdinde yapılan çalışmalar göstermelik kalıyor.“ diyor Altıntop ve ekliyor: „Ulus devlet modellerinde merkezden gelen direktifler uygulanır, dolayısıyla yörenin özgün şartlarına yönelik bir ihtiyaç analizi yapıp ona uygun bir hizmet sunma imkânı olmuyor.“
Savaşı görmüş bu coğrafyaya özgü bir yaklaşımın olmayışı Hêvî'yi de düşündürüyor. Kullanmayı bırakmış kişilerin, bağımlıları tedavi merkezlerine çekmede önayak olması gerektiği görüşünde. Yoksa tek başına uzmanların bu işin altından kalkamayacağını düşünüyor.
Kayyum atandıktan sonra çalışmalar durdu
Aslında bu fikir Diyarbakır'da daha önce hayata geçirilmişti. 2014’te Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin çatısı altında bir araya gelen madde bağımlılarına yönelik Hevra Danışmanlık ve Destek Merkezi ekibi, “Adsız Narkotikler“ adlı grubu oluşturmuştu. Grubu kuranlardan sosyal hizmet uzmanı Ümit Çetiner, „Bu grupta bağımlılıktan arınanların tekrar maddeye bulaşmamak için birbirini motive ettiğini, grubun o dönemde başarılı olduğunu“ paylaşıyor. Bunun yanı sıra Diyarbakır'da 2014 yılında resmî kurumlar ve sivil toplum organizasyonlarının katılımıyla “Madde Bağımlılığı ile Mücadele Platformu“ da oluşturulmuştu.
Fakat platform ve Hevra, 2016 yılında Büyükşehir belediyesine kayyumun atanmasıyla askıya alındı, bu oluşumlarda çalışanların büyük bir kısmı işlerini kaybetti. Çetiner de Diyarbakır Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi'ndeki görevinden KHK ile atıldı. Madde bağımlılığı alanındaki çalışmalar, bu ihraçlarla sekteye uğradı. Kayyumun atanmasıyla aileler Hevra'ya mesafeli yaklaştığı için saha çalışması da durdu. Hevra’nın, Diyarbakır'da 14.000 uyuşturucu kullanıcısı olduğunu belirlediği son istatistik 2015 yılına ait; o zamandan beriyse istatistik tutulmuyor.
Diyarbakır'da, toplumun kentin en önemli sosyal sorunlarından biri olarak gördüğü madde bağımlılığına, özellikle de eroin bağımlılığına bütünlüklü biçimde yaklaşan bir merkez bulunmuyor; ya ilaç tedavisi veriliyor ya da psikolojik danışmanlık ve yönlendirme. Fakat kullanıcının arınabilmesi için dünyadaki örneklerde olduğu gibi sosyal çevresinin değiştirilmesi ve gerekliyse meslek kazandırma eğitimleri alması gerekebiliyor.
En yakın Amatem Elazığ'da
Kentte şu an bağımlılara yönelik ayakta tedavi hizmeti veren ya da psikolojik destek sunan çeşitli birimlerin açılması gündemde. Hastanelerin ve sivil toplum kuruluşların bünyelerinde açılan bu birimler, terapi, danışma ve rehabilitasyon gibi hizmetler sunuyorlar. Ancak Hêvî gibi sosyal güvencesi bulunmayan kişilerin buralardan yararlanması mümkün değil. Üstelik bu birimler, yataklı tedavi hizmeti de sunamadıklarından soruna çözüm getirme konusunda yetersiz kalıyorlar.
Yetişkinlere yönelik olan yataklı tedavi merkezi Amatem'in Diyarbakır'da bir şubesi bulunmuyor. Hevra açık olduğu dönemde maddi imkanı olmayanları masraflarını karşılayarak en yakın Amatem'in bulunduğu Elazığ'a yolluyordu. Artık bu imkân yok. Kentte oluşan yataklı tedavi ihtiyacını karşılamak için bir Amatem inşaatına başlandıysa da Sağlık Bakanlığı'ndaki ödenek sıkıntısı nedeniyle inşaat durduruldu. Ancak bütün bunlar bir yana, Altıntop’a göre sorunun gerçekten çözülebilmesi için Sağlık Bakanlığı ile Aile Sosyal Politikalar Bakanlığından multidisipliner bir ekip oluşturulup, meseleye bütünlüklü bakılması gerekiyor.
Arka sokakta yeni açılmış bir kafenin sahibi Hêvî’nin çalıştığı yere giriyor. Hêvî ona „Eleman arıyormuşsun, özgeçmişimi bırakmak istiyorum, beni alır mısın?“ diye seslenirken gözlerine ümitli bir bakış yerleşiyor. Sahibi „Olur, bırak“ derken, yüzünü Hêvî’ye çevirmeden ilerleyip boş bir masaya oturuyor. Hêvî kendi ellerine bakakalıyor, avucunu açıyor. Sol eline çizili kuş kanatları ve haç işaretine uzun uzun bakıp gülümsüyor.
*Kişinin adı kendi talebi üzerine değiştirildi. Hêvî Kürtçe “umut“ anlamına geliyor.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!