Deniz Yücel'e mektup: Turnaların dönüşü
Geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin talebiyle İspanya'da gözaltına alınan ve geçmişte Türkiye'de hapis yatan Alman yazar Doğan Akhanlı, Mart ayında gazeteci Deniz Yücel'e bir mektup yazmıştı.
Türkiye'de kırmızı bültenle arandığı gerekçesiyle İspanya'da tatildeyken gözaltına alınan Alman yazar Doğan Akhanlı, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 1992 yılından beri Köln'de yaşayan 60 yaşındaki yazarın, Türkiye'ye iade edilip edilmeyeceği yönünde karar çıkana kadar İspanya'da tutulabileceği belirtiliyor.
Kitaplarında insan hakları konusuna ağırlık veren Uluslararası PEN Kulübü üyesi Akhanlı, Ermeni Soykırımı ile yüzleşilmesine ilişkin eserleriyle de tanınıyor.
Sevgili Deniz,
Kendi isteğinle ifade vermek için İstanbul'daki Vatan Emniyet Müdürlüğü'ne gittiğinde, herkes gibi ben de senin serbest bırakılacağını tahmin ettim ve yanıldım. Emniyet denilen o mekanı 70'li yıllardan beri tanıyan biri olarak, orada sıkıntılı günler geçirdiğini tahmin etmekte zorluk çekmedim tabii.
1957 yılında Şavşat/Artvin‘de doğdu. 1991 yılının sonundan beri Almanya’da yaşıyor.
Alman vatandaşı olunca hücreler çiçek buketleriyle dolu olmuyor, bunu 2010 yılından biliyorum. Yine de son altı yılda Türkiye'de pek çok olumsuzluk yaşandı. Benim Türkiye'ye adım attığım o yıllar, Türkiye'nin ciddi değişiklikler geçirdiği döneme denk geldi ve kaderimi belirleyen de her şeye rağmen o zamanki hava oldu.
Tutuklandığın günden beri her gün haberlerdesin, bunun farkındasındır. Ama Almanya ile Türkiye arasında bir krize yol açtığının farkında mısın, tam kestiremiyorum. Çünkü tepkiler sadece Alman basınıyla sınırlı değil. Sorun bir tür Avrupa-Türkiye çatışmasına dönüşmüş gibi gözüküyor. Bu durum senin tutukluluk süreni kısaltır mı, uzatır mı onu da kestiremiyorum.
Sen Metris Cezaevi yolundayken, ben de hayalimde sana eşlik etmeye çalıştım. Çünkü eğer Vatan Caddesi'nden yola çıkmışsanız, hangi caddelerden geçerek Metris'e ulaşabileceğinizi çok iyi biliyorum. Oralar yabancısı olduğum yollar değil. Metris'te, ‚kapak‘ denilen tutuklu kabul bölümündeki görevli de halen 2010 yılı gibi neşeli mi, bilemiyorum tabii.
Beni oraya götürdüklerinde, bugün gülümseyerek anımsadığım sorunlar ortaya çıkmıştı. Kayıt yapılması ve içeri atılabilmem için ille de bir örgüt üyesi olmam gerekiyordu. „Alman Vatandaşı“ olduğum için de lüzumsuz sorunlar çıktı. Bulabilirsem, o zamanlar yazdığım ve WDR'de yayınlanan hikayenin Türkçesini sana da yollarım.
Ben Metris'te 25 yıl aralıklarla aynı blokta iki kez kalmıştım. İlkinde 1986-87 yıllarında, ikincisi de dediğim gibi 2010'da. Aynı bloğa (SİBİRYA) götürülünce, kendimi zaman yolculuğuna çıkmış bir gezgin gibi hissetmiştim. Bütün tutukluluk yıllarımda en hoşlanmadığım şey ise cezaevi arabalarıydı. Senden gelen haberler de bu yönde. En modernleri en çekilmez olanlar… Yetmişli yılların cemseleri (GMS marka araçlar) en rahat olanlarıydı.
Beni Tekirdağ'a götürmüşlerdi. Seni de oraya götürürler sanıyordum ama ünlü olduğun için Silivri Cezaevi tercih edildi gibi geldi bana. Neyse, orada pek yalnızlık çekmezsin. En azından Ahmet Şık'ın da aralarında bulunduğu pek çok meslektaşın var orada.
Tutuklandığından beri, Almanya'nın dört bir yanı, Türklerin düğün yaptığı günlere döndü. Hemen hemen her şehirde, her hafta kornalar çalarak arabayla turlayan insanlar, özgürlüğünü talep ediyorlar. Sanırım böyle bir etkinlik ilk kez yapılıyor. Seni tanıyan arkadaşlarının çoğu, facebook sayfalarına artık senin bıyıklı resimlerini paylaşıyorlar.
Siyasi şahsiyetlerin ve bazı gazetelerin sana yönelik ölçüsüz saldırıları canımızı bir hayli sıkmış durumda. Ama ben yine de bunca aymazlığa karşın, siyasal erklerin seni çok uzun bir süre tutmak istemeyeceklerini tahmin ediyorum. Çünkü netice itibariyle, başka bir ülkenin de vatandaşısın ve bizim memleket- İNCELEMEYE DEĞER BİR KONUDUR BU- kendi vatandaşlarına hiç mi hiç torpil geçmez.
Adın Deniz Yücel de olsa, Alman vatandaşı oIman, başka bir ülkenin koruması altında bulunman şu an için tek avantajın. Senin de çok iyi bildiğin gibi Almanya, düşüncelerinden hoşnut olmazsa da kendi vatandaşlarıyla en iyi ilgilenen ülkelerden biri. Sen de şu anda bu vatandaşlar arasında en tanınmış olanısın.
Ben Almanya'da bulunduğum bu 24 yıl içinde, Almanya'nın başka bir ülkede tutuklanan bir vatandaşı için bu denli çaba harcadığına şahit olmadım. Cumhurbaşkanı'ndan, Başbakan'a, senin hakkında görüş beyan etmeyen hiç bir politikacı, sanatçı ya da kurum kalmadı diyebilirim. Muhtemelen bu tutum sen tahliye edilip, Almanya'ya dönene kadar sürecek.
Aycan'ın yazdığı gibi, hepimiz seni ve yazılarını özlüyor, turnaların dönüşüyle beraber senin de baharın ilk günlerinde burada olacağını ümit ediyoruz.
Sevgi ve dostlukla, Doğan Akhanlı
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!