piwik no script img

RTÜK'ün artan baskılarıHaber bültenlerini Siri okusun

RTÜK Başkanı televizyonlarda yorum yapılmasının yasaklanabileceğini söyledi. Böylece RTÜK başkanının sadece kanunu değil, mezunu olduğu iletişim bilimini de bilmediğini öğrenmiş olduk.

15 Temmuz'un “kursağında kaldığını“ söyleyen Sevda Noyan, „İstediklerimizi yapamadık“ dedi. Foto: Memo Tembelçizer

RTÜK, Türkiye’de radyo ve televizyon yayınlarını düzenlemek ve denetlemekle yükümlü olan bir kurum. Uygunsuz bulduğu yayınlara ceza kesen ve 2019 yılında yapılan bir düzenlemeyle internet yayınlarını da denetlemeye başlayan RTÜK’ün üyeleri, mecliste temsil edilen siyasi partiler tarafından seçiliyor. Üyelerin çoğunluğu AKP-MHP’nin seçtiği temsilcilerden oluştuğundan, kanallara verilen cezalarda iktidar partisi ne derse o oluyor.

Örneğin Netflix’te yer alan Amerikan yapımı Designated Survivor isimli bir dizinin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı resmettiği bir bölümü, RTÜK’ün talebi üzerine 1 Mayıs’ta platformdan kaldırıldı. 18 Mayıs’ta ise Nihat Sırdar’ın sunduğu radyo programına katılan bir dinleyicinin “patates cipsinin yanında bira iyi gider“ sözleri nedeniyle programa üç gün yayın durdurma cezası verildi. Ben de iyi bir biranın yanında patates cipsi yenmesinin doğru olmadığını savunsam da bu ceza bana biraz fazla geldi. Ha, dinleyici single malt viskiye buz atmanın iyi gideceğini söylemiş olsa üç değil beş gün ceza versinler, anlarım.

Eğriye eğri, doğruya doğru; RTÜK kurulduğundan beri iktidarların baskı aracı oldu. Türkiye’de özel kanalların kurulduğu ve yayınlar üzerinde kamu tekelinin sona erdiği bir dönemde, 1994 yılında kurulan RTÜK, nadiren de olsa bir televizyon kanallarına yayın durdurma cezası veriyordu. Mesela 2000’lerin başında çalıştığım özel bir televizyon kanalına, bir komedi programının dördüncü tekrarını yayınlaması nedeniyle ceza verildiğini hatırlıyorum. Elbette sorun RTÜK üyelerinin programdaki esprileri ancak dördüncü izleyişlerinde anlamaları değildi. Kanal patronuyla hükümet arasında bir anlaşmazlık vardı; ceza da onun bedeliydi.

Ancak RTÜK kriterleri AKP döneminde her geçen gün daha da sertleşti. Oyuncuların ağzındaki sigaralar, masalarındaki kadehler, bira şişeleri, arka planda görünen markaların hepsi mozaiklenmeye, karakterlerin ağzından çıkan iki kelimeden biri „bip“lenmeye, filmler kesile kesile kuşa dönmeye başladı. Bugün Türkiye’de bir kanal Casablanca’yı yayınlarsa Bogart, film boyu ağzında bir mozaikle gezmek zorunda.

„Herkes yorum yapmaya başladı“

Türkiye’deki yaşam tarzı üzerine kurulan baskılar ve RTÜK’e tanınan geniş yetkiler, RTÜK’ün siyasi bir baskı unsuru olarak kullanılacağının ilk işaretiydi. 2018’de RTÜK’ün Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlanması, RTÜK’ün özerkliğini tamamen kaybettiğinin ilanı oldu. RTÜK’ün CHP tarafından seçilmiş iki üyesinden biri olan Faruk Bildirici’nin üyeliği, Ekim 2019’da “tarafsızlığı zedelediği“ gerekçesiyle sonlandırıldı. Bildirici, RTÜK’ün aynı yılın Ocak ayında RTÜK Başkanı seçilen Ebubekir Şahin’in aynı zamanda TÜRKSAT ve Basın İlan Kurumu üyelikleri bulunmasını eleştirmiş, bunun “yasa dışı“ olduğunu ifade etmişti.

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, 16 Mayıs günü katıldığı bir video konferansta yaptığı açıklamayla yeniden gündem oldu. Haber sunucularının yorum yapılmasının engellenebileceğini söyleyen Şahin, “Bazı yorumlar iyi olduğu için kimseye karışmıyorduk. Ama herkes yorum yapmaya başladı. Böyle devam ederse bunu engelleriz.“ dedi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bir talimat gelmesi durumunda buna uyacaklarını ifade etti.

Böylece hep beraber RTÜK başkanının sadece kanunu değil, mezunu olduğu iletişim bilimini de hiç bilmediğini öğrenmiş olduk. Zira dünyadaki tüm gazeteciler, yazarlar, ve iletişimciler yazılan bir metnin -ister ilaç prospektüsü ister haber bülteni olsun- her şeyden önce içine aldığı, almadığı, ve alamadığı unsurlarla kaçınılmaz olarak objektif olamayacağını bilir. İnsan iletişim fakültesi mezunu ve iletişim bilimleri doktora adayı olan RTÜK başkanının da bilmesi gerektiğini düşünüyor ama boşuna.

Kimin „iyi yorum“ yapıp kimin „yasaklanması gereken“ yorum yaptığını RTÜK’ün son dönemde verdiği cezalardan görebiliriz: Şahin’in RTÜK Başkanı olduğu son bir buçuk yılda eleştirel yayın yapan kanallara 36 kez ceza kesen RTÜK, buna karşılık AKP yanlısı yayınlar yapan kanalları sadece iki kez uyarmakla yetindi.

Darbecileri sevindirmemesi gereken cezalar

RTÜK, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun CHP’ye yakın Halk TV’de söylediği “Bir iktidar değişikliğine hatta (...) bir sistem değişikliğine gidişatı görüyorum ve böyle olacağını da düşünüyorum.“ sözleri için 7 Mayıs günü “darbe kışkırtıcılığı“ nedeniyle 5 kez yayın durdurma ve en üst sınırdan para cezası verdi. RTÜK’e göre Canan Kaftancıoğlu’na müdahale ve itiraz etmeyen program sunucusu da hatalıydı.

Öte yandan yıllar önce Almanya’daki Deniz Feneri e.V. bağış skandalına karışan eski RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın da kurucuları arasında olduğu Ülke TV’de 3 Mayıs’ta yayınlanan bir programda sarf edilen sözlere henüz bir ceza verilmiş değil. Programa katılan ve 15 Temmuz'un “kursağında kaldığını“ söyleyen Sevda Noyan, „İstediklerimizi yapamadık. Bizim aile 50 kişiyi götürür. Biz çok donanımlıyız maddi manevi olarak. (…) Bizim sitede halen 3-5 kişi var, benim listem hazır“ derken, programın sunucusu da bu beyanları onaylayan bir tavır sergiledi.

İşte RTÜK başkanı Ebubekir Şahin’in, haber bültenlerinde yorum yapmayı yasaklama tehdidini savurmasına neden olan atmosfer bu. RTÜK Başkanı Şahin, Ülke TV ile ilgili de bir karar alacaklarını ama alacakları kararın “darbe sevicileri sevindiren“ bir ceza olmayacağını belirtirken bunun büyütülecek bir konu olmadığını ifade etti. Tepkiler üzerine Twitter hesabından ikinci bir açıklama yapan Şahin, „Sevda Noyan'ın sözlerinin kabul edilemeyeceğini“ belirterek bu konuda gereğinin yapılacağını ifade etti.

Görünen o ki, eğer bir kulp bulabilirlerse, bundan böyle haber bültenlerinin metinleri tek elden hazırlanıp televizyon ve radyolara gönderilecek, metni okuyan sunucular jest ve mimikleriyle yorum katamasın diye de metinler Siri’ye okutulacak: “Şimdi İletişim Başkanlığı tarafından hazırlanan haber bültenini sunuyoruz...“

taz lesen kann jede:r

Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen

0 Kommentare

  • Noch keine Kommentare vorhanden.
    Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!