Nuriye ve Semih davası: „Bir tek giyotin eksikti“
Emniyet avukatları gözaltına aldı, jandarma eğitimcileri mahkemeye getirmedi. Mahkeme savunma yapmadıkları gerekçesiyle Gülmen ve Özakça'nın „tutukluluklarının devamına“ karar verdi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye’de başlayan cadı avında darbe ile doğrudan ilişkisi bulunmayan onbinlerce kişi gözaltına alındı, tutuklandı ve kamudaki işlerinden atıldı. Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) kapsamında işlerine son verilen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, işlerine dönebilmek için 309 gün önce Ankara’da oturma eylemine başladı.
Mağdurların sembolü haline gelen iki eğitimci, 190 gündür de açlık grevinde. Eylemleri boyunca Ankara Yüksel Sokak'taki İnsan Hakları Anıtı'nın önünde defalarca polis müdahalesine maruz kalan eğitimciler, 23 Mayıs’tan bu yana Sincan Cezaevi'nde tutuklu. Duruşmaları 14 Eylül Perşembe günü görülen açlık grevindeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tutukluğunun devamına kararı verildi.
Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya 2 gün kala, eğitimcileri mahkemede savunacak avukatlardan 16 kişi gözaltına alındı. Gülmen ve Özakça’nın ilk duruşmadaki savunmalarını ise Çağdaş Hukukçular Derneği avukatları üstlendi.
Avukat Betül Vangölü Kozağaçlı, gözaltına alınan avukatların yerine görev aldıklarını belirterek; “Hak arayanlara karşı bedel ödetmeye çalışıyorlar“ açıklamasını yaptı. Ankara Baro Başkanı Avukat Hakan Canduran ise Türkiye’de bağımsız yargının işlevini yitirdiğine dikkat çekerken; “Hak arayışında olan bu kişiler, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu onlara ‚terörist‘ dediği için cezaevindeler“ dedi.
1972 doğumlu gazeteci. Milliyet, Sabah ve Cumhuriyet Gazetesi'nin ardından Birgün için muhabirlik yapan Acarer, 2016'da Metin Göktepe Gazetecilik ödülüne ve 2017'de Çağdaş Gazeteciler ödülüne laik görüldü.
Desteğe gidenlere polis şiddeti
Açlık grevindeki eğitimcilerin yargılandığı duruşmaya yoğun ilgi vardı. Mahkemeye, barolar ve baro başkanları ile 100’e yakın avukat katıldı. Duruşmayı sendikalar, sivil toplum kuruluşları ve muhalefet partisi milletvekilleri de izledi. Emniyet güçleri, duruşma öncesi vekillerin ve avukatların basın açıklaması yapmasına engel oldu. Polis, kitleyi dağıtmak için biber gazı kullandı. 27 kişi gözaltına alındı. Özakça ve Gülmen için “Onların adını geçirmeyeceksiniz, Valilik talimatı böyle“ diyen emniyet yetkilileri, mahkeme salonuna girişte de zorluk çıkardı.
Şişirilmiş iddianame, hukuka aykırı suçlamalar
DHKP-C örgütü üyesi olmakla suçlanan eğitimciler için hazırlanan 25 sayfalık iddianamede Semih Özakça’ya yönelik suçlamalardan biri, yine kendisi gibi açlık grevinde olan eşi Esra Özakça’nın, halka eylem sürecini anlatırken, kamu görevlilerine yönelik tehditkâr ifadeler kullanmış olduğu iddiasına dayandırılıyor. İddianameye bu ifadelerin içeriği hakkında herhangi bir bilgi yansımıyor. Dosyada sanık bile olmayan bir kişi üzerinden yaratılmaya çalışılan suç, avukatlar tarafından şöyle değerlendiriliyor: “Suçun şahsiliğine aykırı. İddianameyi şişirmek için, hukuka aykırı bir gerekçe.“
13:30’da görülmesi planlanan ancak 45 dakika geç başlayan mahkemede avukatlar beraat talebinde bulundu. Dosyada tutuksuz olarak yargılanan bir diğer eğitimci Acun Karadağ, süreci başından beri takip eden avukatların gözaltında olması nedeniyle savunma için ek süre istedi. Uzun süredir açlık grevinde olan eğitimciler, jandarma tarafından „kaçma ihtimali bulundukları“ gerekçesiyle mahkemeye getirilmediler. Savcının mütalaasında „savunma yapamadılar“ diye tutukluluğun devamını talep etmesi mahkeme salonundakilerin tepkisini çekti.
Van Baro Başkanı Avukat Murat Timur’un mahkemedeki savunmasında “Bu bir tiyatro“ dedi. Yaklaşık 4 saat süren duruşmada hakim, 18:15’de hükmünü açıkladı: Tutukluluğa devam.
„Kaçma şüpheleri var, mahkemeye getirilmesinler“
Avukat Murat Yılmaz; “Eğitimcilerin adliyeye getirilmemiş olması, duyulan korkunun göstergesidir“ dedi.
Kararın açıklanmasının ardından, Özakça’nın kendisi de açlık grevinde olan eşi Esra Özakça; “Onları ölüme gönderdiler, bedelleri ağır olur. Bu 21. yüzyılda yaşanan bir engizisyon. Avukat ve sanıklar olmadan hüküm kuruldu. Sadece giyotin yoktu. Belki fiili olarak giyotini görmedik ama bıçağını hissettik.“ ifadelerini kullandı.
CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker ise, mahkemenin ardından “Korkuyorlar. Suç icat etmek istiyorlar. En temel insani hakları için mücadele eden insanları gözden ırakta öldürmeyi amaçlıyorlar“ açıklamasında bulundu. 28 Eylül’e ertelenen dava Sincan Cezaevi Mahkemesi'nde görülecek.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!