Akhanlı davası: Beraat kararından kırmızı bültene
İspanya'da tatildeyken gözaltına alınan yazar Doğan Akhanlı hakkındaki kırmızı bülten İnterpol tarafından kaldırıldı. Peki Türkiye'nin Akhanlı'yı hangi gerekçeyle kırmızı bültenle arıyordu?
İstanbul, Tahtakale Santral Han içindeki döviz bürosunda, 20 Ekim 1989’da saat 11.30 civarında kanlı bir soygunu girişimi gerçekleşti. Büroyu basan 3 saldırgan kendilerine karşı koyan işyeri sahibi Yaşar Tutum’a ateş ettiler. Tutum, başına ve kasığına isabet eden iki kurşunla öldü. Saldırganlara, işyeri sahiplerinin oğulları Mustafa ve Tünay Tutum’un yanı sıra çevredeki dükkân sahipleri de müdahale etti. Paniğe kapılıp soygunu gerçekleştiremeden dükkâna sis bombası atarak kaçmak zorunda kalan şahıslar, hiçbir zaman yakalanamadılar.
1989 yılındaki soygunun çok ilginç bir hikâyesi vardı. İddianamenin içeriği tuhaftı, olaylar tuhaftı, soygunla ilişkilendirilen örgüt tuhaftı. Soyguna karışan kişiler işyerinden kaçarken, her nasılsa iki adet çanta unutmuşlardı. Bu çantalarda ise başka bir soyguna ait planlar bulunuyordu. İddianamede, çantadaki notların, M.F.Ç. isimli bir muhasebeciye ait olduğu bilgisi vardı.
Muhasebeci üzerinden H.K. isimli sözde örgüt yöneticisine ulaşılmış, o ise polislere Doğan Akhanlı’nın ismini vermişti. Öldürülen iş yeri sahibi Yaşar Tutumlu’nun oğulları da Akhanlı'nın soygun sırasında orada bulunduğu yönünde ifade verdi. Ancak bu teşhisin nasıl ve hangi fotoğraf üzerinden, hangi koşullarda yapıldığı belirsizdi. Akhanlı, hem hiç duymadığı bir örgütün yöneticisi hem de eylemcisi olmuştu.
Bir tuhaf örgüt
1972 doğumlu gazeteci. Milliyet, Sabah ve Cumhuriyet Gazetesi'nin ardından Birgün için muhabirlik yapan Acarer, 2016'da Metin Göktepe Gazetecilik ödülüne ve 2017'de Çağdaş Gazeteciler ödülüne laik görüldü.
Örgütün ismi Türkiye Halk Kurtuluş Partisi- Yeniden Kurtuluş Birliği- Halk Kurtuluş Güçleri'ydi (THKPC-YKB-HKG). Belki de dünyada örneği olmayan bu tuhaf örgüt için Akhanlı “İçinde bir tane bile sesli harf yok“ diyecekti. THKPC-YKB-HKG ile ilgili başka tuhaflıklar da vardı. Bir programı yoktu, Türkiye istihbaratında kaydı bulunmuyordu. Tanıyan ya da bilen de çıkmıyordu.
12 Eylül 1980 darbesinin mağdurlarından yazar Doğan Akhanlı, 'örgüt üyeliği ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkarak, anayasasını değiştirmeye çalışmak’ suçlamalarıyla 1985 yılında cezaevine girdi. 80 öncesi Türkiye Devrimci Komünist Partisi üyesi olan Akhanlı, sonradan eşi olacak Ayşe Akhanlı ile birlikte tutuklanmıştı. 6 yıl 8 ay ceza alsalar da 2,5 yıl içinde tahliye oldular.
1989 yılındaki döviz bürosu soygunu sırasında Ayşe Akhanlı bir gazetede, Doğan Akhanlı ise hukuk bürosunda çalışıyordu. Fakat Akhanlı ailesinin üzerlerindeki siyasi baskı da sürüyordu. Bu nedenle 1991 yılında siyasi mülteci anlaşması ile Almanya’ya iltica ederek Köln şehrine yerleştiler.
Döviz bürosu baskınıyla ilişkilendirildi
Akhanlı, babasının rahatsızlığı nedeniyle 2010 yılında Türkiye’ye dönmek istedi. Arkadaşlarının, “Gitme“ uyarısına rağmen Köln’den uçağa bindi ve İstanbul’a İner inmez, 10 Ağustos 2010’da gözaltına alınıp, tutuklandı. Tekirdağ Cezaevi’ne yollandı. Nedeni, isminin 1993 yılındaki soygun davasına dâhil edilmiş olmasıydı.
Davada, yıllar önce Akhanlı’nın ismini veren H.K. iddianameye giren ifadesinin işkence altında alındığını belirtti. Öldürülen Yaşar Tutumlu’nun oğulları ise aynı mahkemede Akhanlı için “Hayır, bu kişi işyerimizi basanlar arasında değildir“ dediler. İlk ifadelerini polislerin yönlendirmesi ve ısrarı üzerine verdiklerini beyan ettiler. Akhanlı'nın 2010 yılındaki tutukluluğu 4 ay sürdü. 1989'da işlenen cinayetten beraat etti. Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı da “Suçu yoktur“ dedi. Ancak tüm bunlara rağmen beraat kararı, üst mahkeme tarafından 27 Şubat 2013’te bozuldu.
Dava avukatı Kanar: Suçu yıkma isteği
Aynı dava nedeniyle, Türkiye tarafından kırmızı bültenle arandığı gerekçesiyle İspanya’da gözaltına alınan Doğan Akhanlı’nın Türkiye’deki tutukluğu sırasında avukatı, İnsan Hakları Derneği eski Başkanı Ercan Kanar’dı. Kanar, döviz bürosu soygunu ve Akhanlı’nın tutukluluk sürecine ilişkin önemli bilgiler aktardı:
“Akhanlı’nın halen devam eden, ağırlaştırılmış müebbetle yargılandığı davasının nedeni döviz bürosu gaspıydı. Ne var ki iddianamede hiç alınmamış ya da çarpıtılmış ifadeler vardı. Örgütün önemli bir elemanı olduğu söylenen ve Akhanlı ismini veren H.K.’nin ifadesi işkence altında alınmıştı. Tanık ifadeleri emniyetteki yönlendirmelere dayanıyordu. Şahıslar, ‚Olayın Akhanlı ile ilgisi yok‘ dese de savcı tanıklara baskı yapıyordu. Terörle Mücadele Şubesi’ni de ifadelerin belli bir doğrultuda alınması için tanıkları uyardığı anlaşılmıştı. Mahkemede bu durumu anlaşılır hale getirdik. Dosya çürütülünce beraat kararı çıktı. Fakat savcının baskısı aleyhte temyiz kararının verilmesine yol açtı.“
Savcı tanıdık
Doğan Akhanlı davasının en ilginç taraflarından biri de 'ceza ısrarında bulunan’ savcının çok tanıdık olmasıydı. Celal Kara, aynı zamanda Türkiye’yi derinden sarsan ve 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonu olarak bilinen davayı başlatan savcı olarak biliniyor. Yolsuzluk soruşturması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının tamamına uzanıyordu. Soruşturma başlamadan üstü kapatılırken, kamuoyuna bunun “Fetullah Gülen Cemaati’nin iktidarı hedef alan bir operasyon yaptığı“ yansıtıldı. Operasyonda düğmeye basanlar suçlu ve 'terörist’ ilan edildi. Celal Kara da iktidar ve Erdoğan’ın hedefine oturdu. Kara’nın bugün hâlâ Almanya’da sürgünde yaşadığı iddia ediliyor.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!