Köşe- Oksijen Tüpü: Yağlı kalemlere iki kelam
„Kaleminizi halk ve toplumsal dertler için mi terleteceksiniz, yoksa kalemşorluk mu yapacaksınız? Buna siz karar verebilirsiniz.“
Basın Kartı Yönetmeliği’nde geçen ay yapılan değişiklikle “milli güvenlik ve kamu düzenine aykırı davrananların“ resmi basın kartları iptal edilebilecek. Basın meslek örgütlerinin peşi sıra eleştirilerine neden olan bu karar, can çekişen muhalif gazeteciliği yapılamaz hale getirecek. İktidar, gazetecileri kendilerine bağlı çalışan bir memura dönüştürmek istiyor. Kendi basın bültenleri gibi “gazetecilik yapanlara“ basın kartı diğerlerine ise “red“ vermeyi planlıyorlar.
Gazetecilik doğası gereği toplumun haber alma, hakikatleri öğrenme ve bilgi edinme hakkı için hizmet veren bir meslek. Gazetecilerin hakikatleri çıplak haliyle görünür, duyulur ve bilinir kılma görev ve sorumlulukları var. Toplumların çıkarlarına uygun davranıp meslek etiği kurallarına uyması gereken gazeteci, yeri geldiğinde diyeti ve bedel ödemeyi de göze alarak hakikatlere ışık tutmalı. Hakikati yazmak gazetecilik mesleğinin en doğal eylemi.
Her şeye rağmen bir hakikat arayışçısı olarak gazeteci, haberleriyle muktedirlerin ensesinde, erkin tepesinde bir denetim mekanizması işlevi edinmeli. Nerede bir hak ve özgürlük ihlali varsa, kamerasıyla kaydetmeli, kalemiyle halkın belleğine not düşmeli. Söz ve kalemlerin sahne aldığı yerde silahlar susar. Çarpışma-gerilmelerin yerini yumuşama ve yakınlaşma alır. Ancak bunların tersi de olabilir: Söze kelepçe takıp silahları konuşturmak!
Muktedir(ler), kirli çamaşırlarının önüne perde çekmek istediği zaman, gazeteciliğe sistematik bir baskı uygular. Totaliterler, ülkeleri frenleri boşalmış kamyon gibi yönetirken gazeteciliği de her yaptıklarını meşru gösteren, reva gören bir mesleğe indirgerler. Üstelik üç beş kuruş karşılığı! İmparator Neron’un ücretli alkışçıları misali alkış tutan bu yandaş tayfa ve kalemşörler, bumerangın eninde sonunda kendilerini vuracağını bilmeyecek kadar kördürler. Bir parantez açalım; bunların yağ göstergeleri her daim full göstermektedir. Gazetecilik bitkisel hayata girip, hak ve özgürlükler içler acısı bir hale gelse ve ekonomi alarm sinyalleri verse bile, bu kalemşörler güllük gülistanlık bir tablo çizerler. Tüm olanlar yedi düvel “düşmanın“ ve “hain“ iç mihrakların kara çalmasıdır!
Kısaca, gazetecilikte hakikat, söz ve kalem, tarihsel olarak hep bir savaşımın kalbinde olmuştur. Bir tarafı eli vicdanında olanlar, berikisi elleri ceplerinde olanlar… Kaleminizi halk ve toplumsal dertler için mi terleteceksiniz, yoksa kalemşorluk mu yapacaksınız? Buna siz karar verebilirsiniz. Ancak tarihin hafızasına hangi harflerle yazılacağınıza paranız yetmeyecek, yağlı sözcükleriniz karar vermeyecektir. Bunun hükmünü halk ve toplum vicdanı veriyor. Bunu da belleğinize zımbalarcasına yazın.
Nedim Türfent
Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
24.12.2018 – Mektubun yazılma tarihi
03.01.2019- Mektubun taz.gazete'ye ulaştığı tarih
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!