piwik no script img

Berlinde yeni festival„Çeşitliliği taşıyabilen bir toplum yenilmez olur“

Yerinden edilmek ve yeni bir yere yerleşmek: Cuma günü Berlin'de„disPlaced – rePlaced“ adlı festival başlıyor. Festivalin kuratörü İpek İpekçioğlu'yla konuştuk.

„Eskiden insanlar bu ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldılar,“ Foto: Melis Özdil

DJ, müzik yapımcısı ve serbest yazar İpek İpekçioğlu, uzun yıllardır kültürlerarası etkinlikler düzenleyen bir isim. İpekçioğlu'na küratorluğunu yaptığı „disPlaced-rePlaced“ festivalini, Berlin'e yeni taşınan Türkiyelileri ve onların eski Berlinlilerle olan etkileşimlerini sorduk.

taz: İpek, „disPlaced – rePlaced“ ne demek?

İpek İpekçioğlu: Bir ülkeyi terk ediyorsun ve yeni bir ülkeye gidiyorsun, yani yerinden ediliyorsun. Bu „displaced“ kısmı. Yeni ülkeye adapte olman, burada yolunu bulman, yeni iletişim kanalları oluşturman gerekiyor. Bu da yeni bir yere yerleşme hali, yani „replaced.“ Cevabını aradığımız soru da şu: Siyasi, sosyal ve sanatsal kimliklerinden dolayı yaşadığın ülkeyi terk etmek zorunda kalmak ne anlama geliyor?

Festivale katılan sanatçılar ülkelerini terk etmeye zorlanan insanlar mı?

özel
Sibel Schick

Sibel Schick, Technische Hochschule Köln'de Online Editörlük eğitimi görüyor. Antalya doğumlu feminist aktivist, 2009'dan beri Almanya'da yaşıyor.

Evet. Gerçekten de bir çok sanatçı, akademisyen ve gazeteci buraya göç etmek zorunda bırakıldı. Kimileri yasal sebeplerden, Türkiye'de „suçlu“ durumuna düşürüldüklerinden dolayı… Bu kararı bilinçli olarak verenler, yaşadıkları ülkede kendilerini gerçekleştiremeyenler, kendilerini istedikleri biçimde ifade edemedikleri için gelenler de var. Uzun süredir başka bir ülkeye gitmek isteyen, kendini bu ülkelerdeki sanat camiasına daha yakın hisseden ya da politik ortamı daha uygun bulan insanlar da aynı şekilde. Almanya artık onların yeni vatanı.

Festivalin hedefi nedir?

Amacımız, yerinden edilen ve buraya yerleşen insanlara, ürettikleri sanat ve işledikleri konular hakkında tartışabilecekleri bir platform sunmak. Aynı zamanda sözünü ettiğimiz yeni yaşam şartlarının üretimlerini etkileyiş biçimlerini dışa vurabilmelerini hedefliyoruz. Bir yandan bu harika üretimleri insanlarla paylaşmak, diğer yandan heterojen yanımızı göstermek istiyoruz.

Buradaki yaşamın zorlukları neler?

Buraya gelmek zorunda bırakılan pek çok akademisyen ailelerini göremiyor. Bir çoğu hapse atılma pahasına ailelerine yakın olabilmek için geri dönmeyi düşünüyor. Kimileri asla Türkiye'yi terk etmek istememiş. Türkçe dilinde yazmayı tercih eden, fakat burada yazdıklarını yayınlayacak yayınevi bulamadığı için başka bir dilde yazmak zorunda kalan insanlar da var.

Birbirlerine nasıl destek oluyorlar?

Örneğin Berlin'de gerçekleşen „Apartman Projesi“ var. Berlinli ve İstanbullu sanatçıların bir araya geldiği, üretim yaptığı ve tartıştığı bir alan. Bunun dışında Türkiye'de kapanıp burada yeniden açılan bir çok iş yeri mevcut.

Festivalin katılımcıları Berlin'e yeni yerleşen insanlardan mı ibaret?

Hayır. Daha eski Berlinliler, mesela Adirjam veya Gülina gibi. Ben de varım, yani Almancılar olarak biz de varız ve yeni Berlinlilerle bir araya geliyoruz. İşin sonunda yeni ve uzun süreli bir oluşum meydana çıkarsa bu çok sevindirici olur. Bunun haricinde üretilen harika sanat eserleri ve müzikler, daha fazla kişiyle buluşmayı hak ediyor.

Yani paylaşmak, göstermek istiyorsunuz.

Aynen. Yoksa çıkarılan işlerden kimsenin haberi olmayacak. Sakina & Anadolu Quartet eski Anadolu türküleri çalıyorlar. Adirjam Kürtçe kuir şarkılar yorumluyor. Müzikten instalasyonlara kadar festivalde bir çok farklı sanat disiplinini bir araya getirdik. Ayrıca Kater Blau adlı kulüpte bir parti de gerçekleşecek, burada yalnızca Türkiyeli DJ'ler çalacak. Kater Blau daha önce hiç bu kadar Türkiyelileşmemişti (gülüyor).

Bu festival katılan sanatçıların Almanya'daki yolunu açabilir mi?

O yol şu an belki de açık olabilir. Bizim için önemli olan daha ziyade alan yaratmak ve sanatçılarla kitlenin birbiriyle iletişiminin önünü açmak.

LGBTİ+ katılımcılar Türkiye'den ne gibi tecrübelerle geliyorlar?

Birkaç yıl önce buraya gelen Gizem Oruç ve Rüzgâr Buşki veya bir ihtimal burada kalmayı düşünen Şevval Kılıç, Türkiye'de açık bir biçimde kuir yaşamanın zorluklarından bahsediyorlar. Atmosfer hızla değişiyor. Bu arada Şevval, Kater Blau'da çalan ilk trans DJ olma özelliğini taşıyor.

Burada kendini mutsuz hissedenlere yönelik ne yapılabilir?

Bizler, seneler boyunca yerinden edilme ve farklı bir ülkeye yerleşme olgularına yol açmış bir ülkede yaşıyoruz. Eskiden insanlar bu ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldılar, çünkü birer Alman olarak algılanmıyorlardı ve yaşamları tehdit altındaydı. Şimdiyse bu ülke bir çok insan için güvenli bir alan haline geldi. Dünya bu durumdan ne öğrenebilir? Bugün yerinden edilenler yarın aynısını bir başkasına yapabilirler.

Buna bir dayanışma festivali diyebilir miyiz?

Ben yalnızca bir festival düzenliyorum ve konu olarak bunu seçtim, çünkü bu katılımcıların şu anki en önemli gündemi. Olay katılımcılardan birer kurban yaratmak, „Gelin de şu zavallı göçmenlere beraber yardım edelim“ demek değil.

Çeşitlilik güç demektir, ve çeşitliliği taşıyabilen bir toplum yenilmez olur. Şahsen monokültürel olmamaktan dolayı çok mutluyum. Alman taraflarımı seviyorum. Ayrıca yaptığım müziğin pek çok farklı elementi barındırmasından dolayı da çok mutluyum. Yeniliklere açığım. Yalnızca meraklı bir toplum kendini geliştirmeyi sürdürebilir, kendini kültürel olarak kapamış bir toplumsa yok olmaya mahkumdur.

Yeni Berlinlilerden ne öğrenebiliriz?

Mesele muhakkak onlardan „öğrenmek“ de değil, daha ziyade tecrübe edebilir, bütünün bir parçası haline gelebiliriz. Benim için önemli olan şu: Ben „sizlerle“, diğerleriyle birlikte yeni şeyler öğrenmek, düşünmek, tartışmak, tecrübe etmek, dans etmek ve dinlemek istiyorum. Elbette farklı kültürlerden gelen insanların sanatı da farklı elementler barındırır. Bu festival gerçekleşeceği için çok heyecanlıyım. Siz de gelin ve benimle birlikte müzik dinleyin, tecrübe edin, yeni şeyler öğrenin, tartışın ve dans edin!

Links lesen, Rechts bekämpfen

Gerade jetzt, wo der Rechtsextremismus weiter erstarkt, braucht es Zusammenhalt und Solidarität. Auch und vor allem mit den Menschen, die sich vor Ort für eine starke Zivilgesellschaft einsetzen. Die taz kooperiert deshalb mit Polylux. Das Netzwerk engagiert sich seit 2018 gegen den Rechtsruck in Ostdeutschland und unterstützt Projekte, die sich für Demokratie und Toleranz einsetzen. Eine offene Gesellschaft braucht guten, frei zugänglichen Journalismus – und zivilgesellschaftliches Engagement. Finden Sie auch? Dann machen Sie mit und unterstützen Sie unsere Aktion. Noch bis zum 31. Oktober gehen 50 Prozent aller Einnahmen aus den Anmeldungen bei taz zahl ich an das Netzwerk gegen Rechts. In Zeiten wie diesen brauchen alle, die für eine offene Gesellschaft eintreten, unsere Unterstützung. Sind Sie dabei? Jetzt unterstützen

0 Kommentare

  • Noch keine Kommentare vorhanden.
    Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!