Alman gazeteci Meşale Tolu: „Kaldığı yerden devam edecek“
30 Nisan'dan beri özgürlüğünden mahrum bırakılan Alman gazeteci Meşale Tolu'nun tutuklanma gerekçesi olarak geçmişte katıldığı eylemler gösterilse de, asıl hedef eleştirel yayın yapan basın kuruluşlarının yanı sıra, etkili toplumsal muhalefet yapan siyasi oluşumlar.
Alman gazeteci Meşale Tolu, 30 Nisan'da sabaha karşı İstanbul'da kaldığı evine baskın yapan emniyet güçleri tarafından gözaltına alındı. 6 Mayıs’tan beri Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde tutulan Tolu'nun 2,5 yaşındaki oğlu Serkan da onunla birlikte içeride. Tutuklandığı sırada Etkin Haber Ajansı'nın (ETHA) dış haberler bölümünde çalışan Meşale Tolu, cezaevinden paylaştığı mesajda, özgürlüğüne kavuştuğunda “Kaldığı yerden devam edeceğini“ söyledi. Tolu, „Terör örgütü üyeliği ve terör propagandası yapmakla“ suçlanıyor.
Tolu, Bakırköy Kapalı Kadın Hapishanesi'nden gönderdiği mektupta „Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel gibi bana da ‚Alman ajanı‘ muamelesi yapıldı. Devletin sansür politikasına karşı mücadele eden, halkın haber alma hakkını savunan sosyalist bir basında çalışıyor olmam asıl nedendir“ diye yazıyor.
Meşale Tolu, 1984 yılında Almanya'nın Ulm şehrinde doğdu. Meşale'yi 7 yaşından sonra nenesi Güley Tolu büyüttü. Meşale Tolu'yu Ulm'daki Anna-Essinger Lisesi'nden tanıyan öğretmeni Angelika Lanninger, onun düşünceli, vicdanlı ve ilgili bir öğrenci olduğunu ifade etti. Tolu'nun cesaretine hayranlık duyduğunu söyleyen Lanninger, „O bizim okulumuzda büyüdü. Bu okul demokrasi ve özgürlüğe büyük önem verir. Onun cesareti ve bağlılığı, okulumuzun değerlerini içselleştirdiğini gösteriyor.“ ifadelerini kullandı. Lanninger ve 50'ye yakın öğretmen, Ulm şehrinde Meşale'nin özgürlüğüne kavuşması için imza topladı.
„İsminin hakkını veren biri“
1990, İstanbul doğumlu. Cumhuriyet Gazetesinde muhabirlik ve editörlük yaptı. taz gazetesinde misafir gazetecilik yaparken Almanya'da kalmaya karar verdi ve taz.gazete projesi üzerinde çalışmaya başladı.
İki aya yakın süredir özgürlüğünden mahrum bırakılan Tolu'yla görüşme talep eden Almanya İstanbul Konsolosluğu temsilcileri, 2 Haziran günü onunla görüşme fırsatı buldu. Görüşme hakkında dışarıya bilgi verilmedi.
2007 yılında Türk vatandaşlığından çıkan Meşale Tolu, üniversiteyi Frankfurt'ta okudu. Öğretmen olmak isteyen Tolu'nun ilgisi, dünyada ve Türkiye'de yaşanan gelişmelerin ışığında, giderek gazeteciliğe doğru kaydı. Meşale çeviriler ve haberler yapmaya başladı. Onu gençliğinden tanıyan arkadaşı Mesut Duman'ın anlattığına göre her zaman siyasete ilgi duyan Tolu'nun Türkçesi başlarda çok iyi değildi. „O Almanca düşünen bir insan“ diyen Duman, Meşale için „Türkçesi de tercümanlıkla gelişti. Dil konusunda üstün yetenekleri var. Genç olmasına rağmen yaşama çok ciddi yaklaşıyor, yaşına göre olgun bir insan, sosyal bir insan“ ifadelerini kullandı.
Bir süre sonra Özgür Radyo için çalışmaya başlayan Tolu, 2014 yılından sonra daha sık Türkiye’ye gidip gelmeye başladı. Dört dil bilen Tolu, Özgür Radyo’nun Kadiköy'deki haber merkezinde görev aldı. Özgür Radyo’da birlikte çalıştığı meslektaşı ve yakın arkadaşı Cüneyt Yılmaz, “isminin hakkını verdiğini“ söylediği Meşale Tolu’yu şöyle anlatıyor;
“Serkan (Meşale’nin oğlu) daha yeni doğmuştu. Haber merkezinde Serkan’ın beşiği vardı, Meşale bir yandan haber yapar, bir yandan beşik sallardı. Ben teknik masada görevliydim, yayın aksamasın işler yolunda gitsin diye sürekli gelir, 'ne yapabilirim’ diye sorardı. Çok özverili, yardımsever biri, ondan çok şey öğrendim.“
Gerekçe ESP'nin eylemleri
Meşale Tolu, Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nin legal çağrısı üzerine seneler önce düzenlenen bazı eylemlere katılmakla suçlanıyor. Kendisine yöneltilen suçlamalar, „gizli bir tanığın“ ifadesine dayandırılıyor. Kurucuları arasında şu anda cezaevinde bulunan HDP eski eş genel başkanı Figen Yüksekdağ'ın da bulunduğu ESP, tamamıyla yasal, siyasal bir parti.
ESP'nin, iddiaların aksine Marksist-Leninist Komünist Parti'yle (MLKP) bir bağının olmadığına dair, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 20.10.2014 tarihinde aldığı bir kararı bulunuyor. Buna rağmen hükümet, ESP'yi MLKP ile ilişkilendirerek ESP'nin çağrıda bulunduğu eylemlere katılanları „terör örgütü üyeliğiyle“ suçlamaya çalışıyor.
ESP'nin pek çok üyesi, 2013'teki Gezi Direnişi sırasında da olduğu gibi, 16 Nisan referandumu sonrasında „seçimlerin meşru olmadığı yönünde“ yaptıkları eylem çağrılarından dolayı gözaltına alındı, tutuklandı. Meşale Tolu'nun eşi, HDP eski Merez Seçim Komisyonu üyesi ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) MYK üyesi Suat Çorlu da, 5 Nisan günü, 2013-2015 yılları arasında Soma katliamını protesto eylemleri, cenaze törenleri ve anmalara katıldığı için „Örgüt üyesi olmak“ iddiasıyla tutuklandı. Suat Çorlu, tutuklanmadan önce sokaklarda 16 Nisan Referandumu için “hayır“ kampanyası yürütüyordu.
Tolu'nun tutuklanma gerekçesi olarak katıldığı eylemler gösterilse de asıl gerekçe, AKP hükümetinin eleştirel yayın yapan basın kuruluşlarıyla birlikte, etkili toplumsal muhalefet yapan siyasi oluşumları da ortadan kaldırma çabası olarak açıklanabilir.
Özgür Radyo ve ETHA
Cüneyt Yılmaz, 20 Temmuz 2015 tarihinde meydana gelen ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi'nin (ESP) gençlik kanadı olan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerine karşı yapılan Suruç katliamının akşamını şu şekilde hatırlıyor, “O günkü halini hiç unutmayacağım. Paylaştığımız acıya rağmen haber yapmayı bırakmadı, dirayetin vücut bulmuş haliydi.“ Tüm baskılara ve en nihayetinde gelen KHK’le kapatma kararına rağmen Meşale Tolu’nun her zaman güleryüzlü olduğunu, kahkaha attığını, espiri yaptığını söyleyen Yılmaz, “Her şeye rağmen bir yanımız hep mutluydu“ dedi.
Özgür Radyo, Ekim 2016'da kapatılmış, tüm eşyalarına TMSF tarafından el konulmuştu. ETHA'nın da daha önce iki kez merkez bürosu basılmış, tüm görüntü ve fotoğraf arşivlerine el konulmuş, birçok çalışanı gözaltına alınıp tutuklanmış, haklarında davalar açılmıştı.
Kendisi de geçtiğimiz yılın Aralık ayında gözaltına alınan ETHA Sorumlu Yazıişleri Müdürü Derya Okatan, „ETHA sermayeden ve hükümetten bağımsız bir basın kuruluşu olarak her dönem hedefte olmuştur. AKP iktidarı, bu tür saldırılarla bizleri boyun eğdirmeye çalışıyor. Ancak ETHA her zaman ezilenlerden yana yayın çizgisini korumuş, gerçekleri halka anlatmaya devam etmiştir. Bundan sonra da böyle olacak.“ dedi.
Meşale Tolu'yu 4-5 yıldır tanıdığını söyleyen Okatan, „Özgür Radyo'da ve Etkin Haber Ajansı'nda birlikte çalıştık. Birkaç dil bilen Meşale çok yetenekli, çalışkan bir arkadaşımız. İyi bir dost, enerjik bir insan. Her zaman neşeli, esprili, çevresine pozitif enerji yayan birisi“ ifadelerini kullandı.
Haftanın 4 günü cezaevi yollarında
İki aya yakın süredir demir parmaklıklar arkasında tutulan Meşale Tolu büyük bir koğuşta, toplam 17 kadınla birlikte kalıyor. Baba Ali Rıza Tolu'nun aktardığına göre hapishanedeki kadın dayanışması Meşale'yi ayakta tutuyor. Oğlu Serkan'a bakılması için herkes elinden geleni yapıyor. Aile sözcüsü Selçuk'un anlattığına göre, Tolu'nun günde bir saat havalandırmaya çıkma hakkından faydalanabiliyor. Oğlu Serkan ise daha 3 yaşında olmadığı için cezaevindeki kreş hizmetinden ve oradaki oyuncaklardan yararlanamıyor. Meşale'ye yazılan mektuplardan çoğu, kendisine ulaşmıyor.
Meşale Tolu'nun babası Ali Rıza Tolu’nun hayatı, kızının ve 5 Nisanda tutuklanan damadı Suat Çorlu'nun cezaevine girmesinin ardından büyük ölçüde değişti. Abla Gülay Tolu, babalarının haftada 4 gününün ceza infaz kurumlarıyla ilgili işlerle uğraşarak geçtiğini anlatıyor; “Meşale Alman vatandaşı olduğu için her seferinde Bakanlıktan tekrardan izin alınması gerekiyor. Babam bir gün başvuru yapmaya gidiyor, bir gün çıkan izni almaya gidiyor. Bir gün Silivri’de damadını görmeye, bir gün de Bakırköy’e Meşale’yi görmeye gidiyor.“
Baba Ali Rıza Tolu, kızının iyi olduğunu ifade etse de kendisi epey yıpranmış, „Bir aileden üç kişiyi bu şekilde aldılar, kızım, damadım, torunum… Hiçbir sebep yokken… Ben kızımla gurur duyuyorum.“
Links lesen, Rechts bekämpfen
Gerade jetzt, wo der Rechtsextremismus weiter erstarkt, braucht es Zusammenhalt und Solidarität. Auch und vor allem mit den Menschen, die sich vor Ort für eine starke Zivilgesellschaft einsetzen. Die taz kooperiert deshalb mit Polylux. Das Netzwerk engagiert sich seit 2018 gegen den Rechtsruck in Ostdeutschland und unterstützt Projekte, die sich für Demokratie und Toleranz einsetzen. Eine offene Gesellschaft braucht guten, frei zugänglichen Journalismus – und zivilgesellschaftliches Engagement. Finden Sie auch? Dann machen Sie mit und unterstützen Sie unsere Aktion. Noch bis zum 31. Oktober gehen 50 Prozent aller Einnahmen aus den Anmeldungen bei taz zahl ich an das Netzwerk gegen Rechts. In Zeiten wie diesen brauchen alle, die für eine offene Gesellschaft eintreten, unsere Unterstützung. Sind Sie dabei? Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!