Hakikat ve Cesaret: Muhalefet için köprüler kurmak
Sivil toplum, gazeteciler ve akademi üzerindeki baskıya içeriden bir bakış sunan „Uçurumun Kıyısında Türkiye“ belgeselinin yönetmeni İmre Azem ve kahramanı Mücella Yapıcı ile konuştuk.
Ekümenopolis'in yönetmeni İmre Azem'in, Haziran ayının sonunda Berlin prömiyeri yapılan yeni filmi „Uçurumun Kıyısında Türkiye“ cesaret ve hakikatin peşinde Türkiye'deki demokratik hak mücadelelerini merkezine alan belgesel gösterime giriyor. Belgesel, 11 Temmuz akşamı Alman arte kanalında, ilk kez televizyonda gösterilecek.
„Uçurumun Kıyısında Türkiye“, toplumsal muhalefetin merkezindeki dört karakter üzerinden, Gezi Direnişi'nden 16 Nisan referendumuna giden sürecin nabzını tutuyor. Gazeteci ve akademisyenlerin yaşadıklarına ayna tutuyor. Berlin'deki prömiyerden sonra yönetmen İmre Azem ve filmin kahramanlarından, Gezi'nin Mücella Ablası, mimar Mücella Yapıcı’yla görüştük.
taz: Dışarıdan bakıldığında iktidardaki AKP'nin her seferinde kazandığı görünüyor. Fakat AKP siyasetinin karşısında herkes çaresiz kurbanlar da değil. Sivil toplumun şu anki durumu nedir?
İmre Azem: 16 Nisan'daki referandum, şu anda Türkiye'deki durumu açıklamak açısından çok iyi bir örnek. Aralarında HDP'li vekillerin de olduğu pek çok muhalifin cezaevinde olduğu, devletin tüm kaynaklarının kullanıldığı, iktidar tarafından tek sesli hale getirilen medyanın propagandasına rağmen „Evet“ bizce kazanamadı.
Serbest gazeteci ve çevirmen. Köln İletişim fakültesi mevzunu. Cesitli gazeteler ve dergiler icin muhabilerlik ve editörlük yapti.
Bu kadar adaletsiz bir kampanyaya rağmen, hileye de başvurarak anca yüzde 51'e ulaştılar. Ne kadar hile yapıldığını kesin olarak tespit edemesek de mühürsüz zarf ve pusulaların geçerli sayılması çok büyük bir usulsüzlüktü. Bu durum, Türkiye'de çoğunluğun Erdoğan'ı ve onun Türkiye'yi getirmek istediği noktayı desteklemediğini ortaya koyuyor.
Bu film ile umudu beyaz perdeye taşımak, ya da çeşitli muhalif oluşum ve girişimlerin iç tarafını mı göstermek istediniz?
İ.A: Ben umutsuz bir durumun pozitif bir resmini çizmeye çalışmıyorum. Sadece Türkiye'de olanları göstermeye çalışıyorum. Ben hakkında bir film yapayım ya da yapmayayım, Türkiye'de umut var.
Adalet Yürüyüşü'yle birlikte muhalefet manşetlerde yer bulmadan önce, uluslararası medya sadece Erdoğan'a yer veriyordu. Filmin kahramanları azınlıkta olan bir grup mu yoksa AKP'nin politikalarına karşı direnen geniş bir grubu temsil ediyorlar mı?
Ben İstanbul'da yaşıyorum ve tüm kahramanlar benim yakınımdaki insanlar. Yine de anlatıda, son senelerde dolaştığım yerlerden elde ettiğim arşiv görüntüleri ve tuttuğum notlar yoluyla diğer bölgelerdeki mücadeleleri dahil etmeye çalıştım. Aslında, Türkiye'nin neredeyse tüm bölgelerinde yerel bir seviyede örgütlenmiş ve demokratik muhalefet yapan gruplar var. Bu girişimlerin kökü çoğu zaman 2013 Gezi Direnişi'ne zamanlarına dayanıyor.
Bu gruplar birçok konuda muhalefet partileri CHP ve HDP ile birlikte çalışıyor. Ülke genelinde gerçekleşen “Hayır“ kampanyalarında bunu gördük. Filmdeki karakterler, birçok yönden özeller. İktidar tarafından baskı uygulanan farklı grupları temsil etmekle sınırlı kalmıyorlar, aynı zamanda bu örgütlerin ve sivil toplumun içinde kilit roller oynayan kişiler. Çoğu zaman arkaplandalar ama farklı kesimler arasında köprüler kuruyorlar. Bu film ile aynı zamanda onların mücadelelerini görünür kılmak istedim.
İmre Azem sizi Erdoğan'ın getirmeye çalıştığı sisteme karşı verilen mücadelede asla pes etmeyen bir optimist olarak resmediyor. Referandumdan çıkan sonuç gibi moral bozucu olaylarla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Mücella Yapıcı: Bu mücadelede benim kuşağımdan insanların özel bir görevi olduğunu düşünüyorum. Çünkü tam olarak neyin, nerede yanlış gittiğinin farkındayız; hatta bunun için sorumluyuz da. Faşizmin yükselişte olması bir rastlantı değil. Medyanın da yardımıyla bu rejimin arkasında korkunç bir destek var. Adalet, barış, doğanın korunması gibi talepleri olanların çok daha az gücü var. Ama bütün bu zorluklar, beni daha tutkulu bir şekilde mücadele etmeye zorluyor. Umut sahibi olmak ve umudu yaymak, beni hayatta tutuyor.
O zaman Türkiye için umudunuz var?
M.Y: Tabii ki var. Yaşananların sadece Türkiye'ye özel bir durum olduğunu düşünmüyorum. Ben duruma uluslararası bir perspektiften bakıyorum. Ben sınırlara inanmayan bir enternasyonalistim. Gezi sırasında Türkiye'de yaşananlara, Brezilya ya da Şili'den destek geliyordu. Uluslararası bir dayanışma ağı var. Bu bana müthiş bir umut veriyor. Küresel düşünüp yerel hareket ediyorum. Bence bu, direniş için çok uygun bir yaklaşım.
Film Türkiye'de gösterilebilecek mi?
İ.A: Evet, gösterimler ayarlamaya çalışıyoruz.
Türkiye'deki baskılara dayanamayan pek çok kişi ülkeyi terkediyor. Siz de 15 Temmuz'un ardından ülkeyi terketmeyi düşündünüz mü?
İ.A: Türkiye'den göç edilmesinin oldukça kişisel bir karar olduğu görüşündeyim. Bunu ne savunuyor, ne de eleştiriyorum. Bazı insanlar fikirlerini Türkiye'de dile getirme şansı bulamıyor. Dışarıdan daha iyi muhalefet yapıyorlar. Ben kendim için Türkiye'de olmanın doğru karar olduğunu düşünüyorum ve burada kalmaya devam edeceğim. Yeterince göz önünde olduğumu düşünmüyorum. Ama sonuçta bu işler biraz da rastlantıya bakıyor.
Örneğin benim gibi bir video gazetecisi olan Kazım Kızıl, referandumun ardından İzmir'deki protestoları çekerken gözaltına alındı. Ortada tutukluluğunu gerektirecek herhangi bir durum yoktu, ama gözaltındayken sosyal medya hesapları incelendi ve geriye dönük suç isnadı oluşturulmaya çalışıldı. Nisan 2017'den beri tutuklu.(editörün notu: Kazım Kızıl, dün- 10 Temmuz günü tahliye edildi!)
Uçurumun Kıyısında Türkiye, 11 Temmuz akşamı saat 22.10'da arte kanalında gösterilecek. İsteyenler 30 gün boyunca arte.tv den filmi ücretsiz olarak sizleyebilirler.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!