Bölge haberleri: Kafana kibarca dayanan silah
Diyarbakır'da gazetecilik yapmak ölme ihtimalinin bulunması demektir. Kafanın ortasına bir mermi yiyebilirsin ya da yanında bir bomba patlayabilir
Für die deutschsprachige Version dieses Beitrags klicken Sie bitte hier.
Dünya’nın her yerinde gazetecilik yapmak zordur, çünkü her yerde baskılar var. Gazetecilerin sesi her yerde kısılmak isteniyor ve farklı yollarla gazeteci susturulmaya ya da tek tipleştirilmiş bir kukla haline getirilmeye çalışılıyor.
Fakat Kürdistan’da gazetecilik faaliyetleri yürütmek biraz daha farklı bir boyuta taşınmış durumda. Kürdistan'da gazetecilik yapmak her an ölebilme ihtimalinin olması demektir. Her an kafandan bir kurşun yiyebilirsin ya da yanında bir bomba patlayabilir. Bunun yanı sıra gözaltı ve tutuklamalar da en sık yaşanılan sorunlar arasındadır.
Teknik malzemelerine el konulur, bir zırhlı araca bindirilip şehir turu attırılır sana! Bu tur esnasında da kahve ısmarlanmaz tabii. Kibarca tehdit edilirsin (en kibar hali kafanda silahın namlusunu hissetmektir) ve seni bu mesleği bırakmaya zorlarlar. Özelikle son bir yıldır bu baskılar daha çok artmış durumda.
İnfaz edilen gazeteciler
Özellikle öz yönetim ilanlarının yapıldığı il ve ilçelerde halka dönük gerçekleşen saldırıları kamuoyuna duyurmak için çalışan gazetecilere dönük baskılar daha çok arttı. Haber takibi yapan arkadaşlarımız polisler tarafından darp edildi.
Kolu kırılan, Sur’da haberi takibi yapma esnasında keskin nişancıların hedefi olup alnını kurşun sıyıran (JINHA muhabiri Şehriban Aslan), göz atına alınıp günlerce haber almadığımız, evine gitmek üzereyken gazeteci kimliği nedeniyle infaz edilen meslektaşlarımız oldu. İnfaz edilen meslektaşımız öz yönetim ilanlarından önce infaz edilen Özgür Gündem çalışanı Kadir Bağdu’ydu.
Silvan’da sokağa çıkma yasakları esnasında çekim yaptığı için özel harekât polisleri tarafından kafasına silah dayanan DİHA muhabiri Serhat Yüce, Cizre’de polis saldırısında yaşamını yitirenlerin cenazelerinin taşındığı esnada yaralanan ve yaralı halde hastanedeyken polislerin darp ederek gözaltına almaya çalıştığı İMC muhabiri Refik Tekin gibi meslektaşlarımız oldu.
Tarihe tanıklık
Biz Kürdistan’da gazetecilik yapanlar olarak tarihi olaylara tanıklık ediyoruz. Tüm bu baskılara rağmen geri adım atmadık. Biz bu mesleği her şeyi göze alarak yapıyoruz fakat ne yazık ki birçok ülke bu olaylara sessiz kalıyor ve dayanışma sağlanmıyor.
• Dünya basın özgürlüğü günü 3 Mayıs 2016'da taz 16 Türkçe-Almanca özel sayfa ile yayınlandı. Türkiye'de çalışan gazetecilerle birlikte hazırlandı. Cünkü basın özgürlüğü hepimizi ilgilendirir.
• die günlük gazete'de yayınlanan Türkçe yazılara buradan ulaşabilirsiniz.
• Zum Internationalen Tag der Pressefreiheit erschien die taz am 3. Mai 2016 mit 16 türkisch-deutschen Sonderseiten zum Thema „Pressefreiheit in der Türkei“ – erstellt von türkischen JournalistInnen zusammen mit der taz-Redaktion. Weil Pressefreiheit uns alle angeht.
• „taz.die günlük gazete“ – learn more about our project (in German)
En son 16 Aralık günü benim heyecanlı gözüktüğüm gerekçesi ile gözaltına alınmam ve 4 günlük gözaltı sürecinden sonra ǧtutuklanma talebi ile cezaevine girmem ile beraber gazeteciler üzerindeki baskı az da olsa kendini göstermeye başladı. Bir gazetecinin heyecanlı olduğu için tutuklanması yaşadığımız ülkenin trajikomik yargılamalarını bir kez daha gösterdi bizlere.
Türkiye’nin batısından çok sayıda gazeteci haber nöbeti eylemi başlattı ve Diyarbakır başta olmak üzere yasakların ve saldırıların olduğu il ve ilçelerde haber takibi yapmaya başladılar. Bu Kürdistan’da gazetecilik yapan meslektaşlarımızın yaşadığı zorlukları görünür kılınması adına önemli bir eylem oldu. Tabi bunun bir de dayanışma ve duyarlılık boyutu vardı ki bu her şeyden daha önemliydi. Benim şuan özgür olmam ve alanlara dönmüş olmamda oluşturulan kamuoyunun etkisi de büyük oldu.
Şuan 30 tutuklu gazeteci var ve onlarca da hükümlü gazeteci var. Tek 'suçları’ haber yapmak olan bu gazetecilerin neredeyse hepsi özgür basın çalışanları yani gerçeklerin peşini bırakmayan gazeteciler… Devletin istediği tek tip gazeteciler olmayı kabul etmeyen gazeteciler… Tutuklanmalar artık “iyi ki“ dediğimiz boyut… 1990 yıllarında gazetecilik yapan onlarca özgür basın çalışanı infaz edildi, kaybedildi ve aileleri kemiklerine bile ulaşamadı.
Bu da daha korkuncu dediğimiz bir boyut.. Ve ne yazık ki şuanda da bunları yeniden yaşayabileceğimiz bir dönemdeyiz. Şırnak’ın Silopi ilçesinde sokağa çıkma yasaklarında yaşanan olayları takip eden DİHA muhabiri Nedim Oruç polisler tarafından kaçırıldı ve kendisiyle ilgili haber alınamadı. Sosyal medya üzerinden ve televizyonlar aracılığı ile kamuoyu oluştuktan sonra polisler çıkıp gözaltında (ki karakollara sorulmuş ve haberimiz yok cevabı alınmıştı) olduğunu söylediler. Kamuoyu oluşmamış olsa belki o da kemiğine bile ulaşamadığımız birçok gazeteciden biri olacaktı.
Ülkenin her yerinde gazetecilik yapmak zorken neden bir dayanışmanın olmadığı sorusu da sıkça akıllara geliyor. Basın dayanışmasının sağlanması tüm meslek gruplarının dayanışmasından daha önemlidir.
Çünkü bizler toplumun dili, kulağı ve gözü olma sorumluluğunu alarak bu mesleğe başladık ve bu mesleği yaparken her türlü baskı ve engellemelere karşı birlik olmalıyız. Umuyoruz ki haber nöbeti eylemleri ve buna benzer eylemler dünya geneline yayılır ve her yerde bu dayanışma büyür. Ki büyümesini sağlamakta geç bile kaldık. Haber nöbeti ekibiyle başlayan bu dayanışma genele yayılmalıdır.
Biz gerçeklerden taviz vermeyeceğiz ve hem kadın gazeteciler olarak hem de özgür basın çalışanları olarak bu mücadeleyi büyüteceğiz. Ki dünyanın ilk kadın ajansı olan JINHA’nın üzerindeki tüm erk zihniyetin baskılarına rağmen kadının emeğini, kadının gücünü de gün yüzüne çıkaracağız.
Toplum içerisinde yok edilmek istenen ve köle olarak kullanılmak istenen kadının sesi olmaya devam edeceğiz. Biz JINHA olarak hem toplum erk sistemine he de toplumdaki erk sistemi yaratan devlet sistemine karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Her gün daha büyük bir heyecanla haberlerimizi yapacağız. Bu heyecanın da herkese ulaşmasını diliyorum.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!