8 Mart yaklaşıyor: „Kadın isyanı durmaz“
Kadınlar, yaşamlarına yönelik saldırılarda, katledilen kadınların davalarında, herhangi bir çocuk cinsel istismara maruz bırakıldığında sessiz kalmıyorlar. 8 Mart günü de sessiz kalmayı düşünmüyorlar.
Türkiye’de kadınların yaşam alanlarına yönelik saldırılar da kadın cinayetleri de her geçen gün artıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verileri 2017’de 409 kadının katledildiğini, 332 kadının cinsel şiddete maruz bırakıldığını, 387 çocuğun istismara uğradığını ortaya koyuyor. Ancak kadınlar bu saldırılar karşısında sessiz kalmıyor, örgütleniyor, tüm özgürlüklerin kısıtlandığı OHAL’e rağmen sinmiyor ve günbegün çoğalıyor.
Türkiye’de kadın hareketini büyüten pek çok oluşum var; Kampüs Cadıları, Kadın Meclisleri, Nar Kadın Dayanışması, Kadın Platformu, Halkevci Kadınlar, Mor Kadın Dayanışması, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği bunlardan bazıları. Pek çok kadın eylemi de 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü de yıllardır bu oluşumların ve bağımsız feministlerin çağrılarıyla büyüyor. Beyoğlu’ndaki İstiklal Caddesi, 16 yıldır 8 Mart’larda kadın isyanını ağırlıyor.
Kadınlar, 2017 boyunca sadece 8 Mart’ta değil; yaşamlarına yönelik her saldırıda, katledilen kadınların davalarında, herhangi bir çocuk cinsel istismara maruz bırakıldığında sessiz kalmadılar. Adalet Yürüyüşü’ne 10 yıl önce Gebze’de tecavüze uğradıktan sonra katledilen aktivist Pippa Bacca’nın öldürüldüğü yerden katıldılar. Başörtülerini çıkarmak isteyen İranlı kadınlarla dayanışmak için, “Kıyafetime karışma“ demek için, kadın karşıtı politikalara karşı sokaktaydılar.
Kadınları toplu taşımada erkeklerden ayrı bölümlerde ulaşım yapmaya iten “pembe yolculuk“ uygulamaları isyanın odaklarından sadece biriydi. Bursa metrosunda Haziran 2017’de başlatılan “pembe vagon“ tecridi, Ocak 2018’de 6 ay boyunca süren kadın boykotu sayesinde sonlandırıldı. Kadınların tepkisine rağmen değişmeyen şeyler de oldu: Pembe trambüs, Malatya’da Eylül 2017’den beri sefer yapıyor. Kadınlar, müftülere nikah kıyma yetkisi getiren “müftülük yasası“nın da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmesini önleyemedi.
“En kıymetli şey sokakta olmak“
İstiklal’deki gece yürüyüşünün bu yılki hazırlıkları sırasında konuştuğumuz feministlerden Nehir, yürüyüşün gece yapılmasının ve 'Sokakları, meydanları bırakmıyoruz’ diyen kadınların bir arada olmasının önemini şöyle anlatıyor: “Biz gecelerin ve sokakların kadınlar için ne demek olduğunu biliyoruz. O tedirginliği, sokakta bulunmanın bile bir direniş anlamına geldiğini biliyoruz. O yüzden sadece sokakta yürümek bile kadınlar için politik bir tepki. En kıymetli şey sokakta olmak.“
“Direnmeyi seçtik“
Halkevci Kadınlar’dan Rüya Kurtuluş, Türkiye’de kadın olmanın her an mücadele etmek anlamına geldiğini söylüyor: “Şimdi bir ülke düşünün; ya kurallara dayatmalara boyun eğeceksiniz, itaat edeceksiniz ve istemediğiniz bir hayata hapsolacaksınız ya da itaat etmeyip direneceksiniz, örgütleneceksiniz, dayanışmanızdan güç alacaksınız. Biz kadınlar ikincisini çoktan seçtik. İtaat yok, kadınlar var!“ Müftülük yasası ve benzer baskıcı politikaların gündelik yaşamdaki yansımalarına karşı direnmeyi sürdüreceklerini söyleyen Rüya Kurtuluş, Türkiye’de daha kalıcı bir kadın hareketine ihtiyaç olduğunu düşünüyor:
“Yaşamlarımıza yönelen saldırı çok yönlü ve çok ağır. Türkiye’de kadın hareketi bu saldırılar karşısında refleks göstermeyi, birlikte harekete geçmeyi başarıyor. Feminist mücadelenin büyümesi için kadınların Türkiye çapında örgütlenmesine ihtiyacımız var. Tek tek direnerek, hayatımızı savunmak mümkün değil. Bize birbirinden güç alan bir feminist öz savunma hareketi gerekiyor. Bunun için de kendi politikasını üreten mücadele zeminleri kurmalıyız.“
“Gücümüzü özgürlük tutkumuzdan alıyoruz“
Feminist aktivist Filiz Karakuş ise, Türkiye’de kadınlar arasında 30 yıllık güçlü bir iletişim ağı ve örgütlenme pratiği olduğuna işaret ediyor. Kadınları harekete geçiren birincil tetikleyicinin AKP’nin politikaları olduğunu söyleyen Karakuş, herhangi bir durum karşısında bir grubun ya da bir kadının çağrısının toplanmak için yeterli olduğuna değiniyor.
Karakuş, kadın eylemlerinin düzenleniş biçiminin “çok birleştirici“olduğunu anlatırken, “Başka siyasi gruba mensup kadınlar, söz konusu kadınların çıkarı olduğunda hemen kadın mücadelesinde yerini alıyor. Kadın özgürlüğü zemininden kayılmamasına özen gösteriliyor. Bu da ‘itiraz eden’ kadınların toplandığı bir zemin olmasını sağlıyor. Başkaldırı gücümüzü ise, özgürlük tutkumuzdan alıyoruz“ diyor. Filiz Karakuş, kadın dayanışmasını “sımsıkı sarıldığımız bir parçamız“ diye tanımlıyor.
Direnmeye devam edeceklerini ise, “Kadınlar örgütlenmeye, seslerini çıkarmaya devam edecekler. Mücadelemizin geri dönüşü yok“ ifadeleriyle dile getiriyor.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!