Cumhuriyet davası: Zoraki tahliye, keyfi tutukluluk
Cumhuriyet çalışanlarının yargılandığı davanın 3. duruşmasında Yayın Danışmanı ve yazar Kadri Gürsel tahliye edildi. Mahkeme başkanı, „iddianamenin problemli olduğunu“ kabul etmek zorunda kaldı.
Gazeteciler Ahmet Şık, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, avukat Akın Atalay ve muhasebeci Emre İper'in tutuklu bulunduğu Cumhuriyet davasının üçüncü duruşması İstanbul'daki Çağlayan Adliyesi'ndeki 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Tanıklar, Cumhuriyet çalışanlarının terörle ilişkilendirilmelerinin doğru olmadığını belirtti. Mahkeme Kadri Gürsel’i tahliye ederken, diğer tüm tutuklu Cumhuriyet çalışanlarının tutukluluklarının devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma ise, 31 Ekim’de yine Çağlayan Adliyesi'nde.
Mahkeme salonuna bu kez gerginlik hakimdi. Öyle ki, önceki duruşmalarda herkesçe çöktüğü kabul edilen dava için Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ “İddianamede problemler var, kabul ediyorum“ dedi.
Mahkeme, henüz kararını vermemişken hükümete yakın Star ve Akşam gazetelerinin “Cumhuriyet gazetesi davasında 6 sanığın tutukluluk halinin devamına karar verildi“ diyerek haber yapması mahkeme salonunu karıştırdı. Bunun üzerine davanın sanıklarından gazeteci Ahmet Şık, “Sizin heyetinizden birisi ya da kalemden birisi, bazı medya organlarına belge sunuyor“ dedi. Mahkeme Başkanı, haberi gördükten sonra Star ve Akşam gazeteleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
Çağlayan Adliyesi'nin önünde çok sayıda kişi tutuklu gazetecilerle dayanışmak ve basın özgürlüğüne mücadelesine destek vermek için toplandı. Cumhuriyet Gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürü ve DİSK/Basın-İş Başkanı Faruk Eren basın açıklaması yaptı. Hükümete yakın Beyaz TV muhabiri Bülent Yapraklıoğlu, elinde Beyaz TV logolu mikrofonuyla Cumhuriyet Davası için Adliye önünde bekleyenlere bağırıp onları provoke etti ve tepkiler üzerine polis tarafından uzaklaştırıldı.
Gazeteci. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünü, "Avrupa'daki ABD Üsleri ve Üslerin ABD Hegemonyasına Katkısı: Soğuk Savaştan 2008'e" başlıklı teziyle tamamladı. Yakın zamana kadar ulusal gazete ve dergilerde çalışıyordu. Halihazırda Internet haberciliği alanında çeşitli çalışmalarıyla mesleğini sürdürmekte.
Silivri'de bir önceki duruşmada dinlenemeyen tanıklardan Alev Coşkun, Rıza Zelyut ve Fatih Aytuğ dinlendi. Mehmet Faraç ise duruşmaya gelmedi. Duruşma, davaya sonradan eklenen ve Twitter'da “JeansBiri“ hesabının sahibi olduğu ve “AK Silahlanma“ içerikli tweetler attığı iddia edilen tutuklu sanık Ahmet Kemal Aydoğdu'nun tanığı Aytuğ'un dinlenmesiyle başladı.
Tanık Alev Çoşkun: Onlar terörist olamaz
Aytuğ'un ardından tanık ifadesini veren Cumhuriyet Gazetesi Vakfı eski Yönetim Kurulu üyesi Alev Coşkun, ifadesinde “vakıf seçimlerinde usulsüzlük yapıldığı“ suçlamasını savunurken, „2 Nisan 2013 tarihinde vakfın bir üyesinin vefat etmesiyle üyelik seçimi yapıldı. Bu tarihli seçim Cumhuriyet Vakfı ve gazetesi için bir kırılma noktasıdır. Bunun üzerine ben ve arkadaşlarım 2016 Şubat ayında, 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dava açtık. Bütün bilgiler incelendi. Sonunda 2 Haziran 2017'de bizim iddiamızın doğru olduğu tespit edildi ve gerekçeli karara bağlandı“ dedi.
Davanın bir ceza davası olduğunu ve vakıf davasıyla bir ilgisi olmaması gerektiğini söyleyen Coşkun, “Onların yaptıkları hizmetleri hiçbir zaman inkâr etmiyorum. Bu arkadaşlardan terörist olmaz, bu arkadaşlardan FETÖ’cü olmaz. Onların tutuksuz yargılanması için mahkemenizden talepte bulunuyorum“ dedi. Gazetenin 23 Mayıs 2015 tarihli nüshasında Cumhuriyet logosunun yanında Fethullah Gülen'in fotoğrafını görünce gözünden yaş geldiğini söyleyen Coşkun, “Bu gazete Takvim gazetesi değil. Bu gazete Can Dündar'ın oyun oynayacağı bir yer değil. Bu gazete vakıf gazetesidir. Yoksa bir terör örgütünün, bir cemaatinin liderini baş köşeye getirme yeri değildir“ diye konuştu.
En iyi köşe yazarından: En büyük milliyetçi Fethullah Hoca
Avukat Tora Pekin, Coşkun'a, bahsi geçen Cumhuriyet gazetesi manşetinin fotokopisini alıp ifade vermeye gidip gitmediğini sordu ve Çoşkun’un ifadesini hatırlatarak, “Vakıf davasının bu ceza davasına eklenemeyeceğini söylüyoruz, ama sizin yaptığınız tanıklık bunun böyle olmasının sebebi“ dedi. Coşkun ise Avukat Tora Pekin'in “algı operasyonu“ yapmaya çalıştığını iddia etti
Davanın bir diğer tanığı Aydınlık Gazetesi yazarı Rıza Zelyut, kimseyi FETÖ’cülük ile suçlamadığını belirtti. Buna rağmen gazeteye Cumhuriyet Vakfı üzerinden el koyulduğunu iddia eden Zelyut, “Nuray Mert'i, Aydın Engin'i, Can Dündar'ı o gazeteye kim getirdiyse operasyonu o yapmıştır“ dedi.
“Bir gazetenin internet sitesinde HDP ve Demirtaş'ın sekiz tane haberi olamaz“ ifadelerini kullanan Zelyut, salondakilerin tepkisi ve gülüşmeler üzerine “Ben Türkiye’nin en iyi köşe yazarıyım“ diye bağırdı. Zelyut, tepkiler sürünce, “Mustafa Kemal'in yazarıyım. Hepinize bir cevabım vardır“ dedi.
Tanık ifadesi üzerine söz alan Tora Pekin, Zelyut'un 2011'de yazdığı ve “En büyük milliyetçi Fethullah Hoca“ başlıklı yazısını sordu. Zelyut, aldatıldığını öne sürerek bu yazıyı “yukarıdan gelen baskılar altında“ yazdığını belirtti.
Savcı mütalaası şaşırtmadı
Tanıkların ifadesinin ardından sanık avukatları savunmalarını yaptı. Mütalaasını açıklayan savcı, tüm sanıkların tutukluluğunun devamını istedi. Salondaki gerginlik mütalaanın açıklanmasının ardından arttı. Mahkeme Başkanı Dağ, “İddianamede problemler var, kabul ediyorum. Ben burada Fikret İlkiz’i, Bülent Utku’yu, Köksal Bayraktar’ı dinlemekten bir hukukçu olarak keyif alıyorum. Ama kimse bize ders veremez“ dedi.
Dağ, Avukat Köksal Bayraktar'ın “İçinizde insan sevgisi varsa tüm tutukluların tutukluluğuna son verin“ demesine ise “Bizim insan sevgimizi buradaki tanıklar ve sanıklar üzerinden ölçemezsiniz“ yanıtını verdi.
„Bir gün adaleti sağlayacağız“
Verilen aranın ardından kararını okuyan Mahkeme Başkanı, “Geçen celsede bizim tereddüt içerisinde kaldığımız Kadri Gürsel'di“ diyerek Gürsel'in tahliyesine karar verdi. Diğer sanıkların ise tutukluluğunun devamına karar verildi.
Kararın ardından adliye önünde gazeteciler, hukukçular ve milletvekillerinin katılımıyla bir basın açıklaması yapıldı. Burada konuşan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “Hiç umutsuz değilim. Dayanışmayla, mücadeleyle, bütün yurttaşlarımız için mutlaka ve mutlaka bir gün adalet ve hukuku sağlayacağız“ dedi.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!