Köşe yazısı, Lost in Trans*lation: Ben bir ıhlamur ağacıyım
Yazarımız Almanya'ya iltica etmesi hakkında yazdı: „Şimdi yeni bir on yıla girerken bir kez daha yenileniyorum. Bu özgür ülkede artık bütün bu hayallerimi gerçekleştirebileceğim.“
E kim 2017’de politik gerekçelerle İstanbul’dan çıkıp küçük bir valiz ile Almanya’ya geldim. Geçmişte yaşadığım kötü olayların travmaları, sahip olduğum bütün kimliklerim, aklımda bir sürü soru işareti, gelecek endişesi ve korkular ile birlikte yeni bir yolculuğun başlangıcıydı bu… Aslında hayatım boyunca yeniden başlamayı öğrenmiştim. Sıfırdan başlamak benim rutinim olmuştu adeta. Ama bu sefer farklıydı. Bunu derinden hissediyordum. Çünkü hayatın bütün zorluklarıyla mücadele etmiş, 40’lı yaşlarında olgun bir kadındım artık.Leipzig sokaklarında özgürce dolaşırken „Bu sefer kazanan ben olmak istiyorum,“ demiştim kendi kendime. Sürgünde yaşayan İstanbullu bir trans kadın gazeteci…
Hayatımın son yirmi yılı AKP/Cemaat ortaklığının yarattığı cinsiyetçi, eril, ırkçı ve antisemit siyasal İslam düzenine karşı mücadele etmekle geçmişti. Halbuki ben insan onuruna yakışır bir hayat yaşamak istiyordum. Yarınlara dair hayallerim ve umutlarım vardı. Kadın bir gazeteci olarak üretmek istiyordum. Ancak Almanya’da sürgün bir gazeteci olarak yaşadığım üç yıl boyunca ne LGBTİ dernekleri, ne onların medyası, ne sosyal medyada gece-gündüz #TransRights etiketiyle paylaşım yapan “Yeşil-Kırmızı“ politikacılar, ne de Türkiyeli NGO’lar bana yardımcı oldu.
Yaklaşık iki hafta önce kalp rahatsızlığım nedeniyle sokakta yürüyüş yaptığım sırada avukatımdan bir telefon geldi. Heyecanlı bir ses tonuyla, “Hey Michelle, senin iltica başvurun kabul edildi“ dedi. O an benim için hayat durdu sanki; avukatımın ne dediğini duyuyordum ama hiçbir şey anlamıyordum. Ayaklarımı hissedemedim ve olduğum yere çöküverdim. Hava yağmurlu oldugu için üstüm başım ıslandı. Çok uzun zamandan beri ilk defa kahkahalar atıyordum.
Hayatımdaki en önemli dönüm noktaları hep bir on yılın sonuna denk geldi. Örneğin, 21.Yüzyıla girerken yeni bir Michelle olmuştum. Şimdi de yeni bir on yıla girerken bir kez daha yenileniyorum. Bu özgür ülkede artık bütün bu hayallerimi gerçekleştirebileceğim. Kendime olan güvenim tıpkı İstanbul’da olduğu gibi geri geldi. Çünkü ben ismi Türkçe olmayan bir İstanbullu olarak Almanya’da mülteci statüsüne kabul edildim. Artık ben de bir “Refugee“ yim.
Bu kabul benim için çok önemli ve kıymetli. İlk defa gerçekten bir yere ait olduğumu hissediyorum. Bir insan olarak benim de kıymetli olduğumu düşünen birileri var bu dünyada. Ben bir ıhlamur ağacıyım, Berlin’in tam ortasında.
taz lesen kann jede:r
Als Genossenschaft gehören wir unseren Leser:innen. Und unser Journalismus ist nicht nur 100 % konzernfrei, sondern auch kostenfrei zugänglich. Texte, die es nicht allen recht machen und Stimmen, die man woanders nicht hört – immer aus Überzeugung und hier auf taz.de ohne Paywall. Unsere Leser:innen müssen nichts bezahlen, wissen aber, dass guter, kritischer Journalismus nicht aus dem Nichts entsteht. Dafür sind wir sehr dankbar. Damit wir auch morgen noch unseren Journalismus machen können, brauchen wir mehr Unterstützung. Unser nächstes Ziel: 40.000 – und mit Ihrer Beteiligung können wir es schaffen. Setzen Sie ein Zeichen für die taz und für die Zukunft unseres Journalismus. Mit nur 5,- Euro sind Sie dabei! Jetzt unterstützen
Starten Sie jetzt eine spannende Diskussion!