Gazetecilik yargılanıyor: „Mesleğimizi savcılardan mı öğreneceğiz?“

Çağlayan Adliyesi'nde görülen Özgür Gündem davasında İnan Kızılkaya ve Kemal Sancılı tahliye edildi. Cumhuriyet davasında ise 4 sanığın tutukluluğu sürecek.

Alman gazeteci Günther Wallraff da dayanışma için Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ndeydi. Foto: dpa

Özgür Gündem ve Cumhuriyet davalarında yargılanan gazeteciler, Salı günü İstanbul'daki Çağlayan Adliyesi'nde hakim karşısındaydı. Özgür Gündem davası kapsamında tutuklu bulunan İnan Kızılkaya ve Kemal Sancılı tahliye edilirken, Cumhuriyet davasında yargılanan 4 gazete çalışanının tutukluluğunun devamına karar verildi. Aynı davada yargılanan ve bir önceki duruşmada tahliye edilen gazeteci Kadri Gürsel, kararla ilgili „Aslında bu ölmüş bir dava, ama suni teneffüsle yaşatılmaya çalışılıyor“ dedi.

Özgür Gündem'de iki tahliye

Kapatılan Özgür Gündem gazetesinin yazar ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 2’si tutuklu 9 sanığın “devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü bozmak“ ve “terör örgütüne üye olmak“ iddiasıyla yargılandığı dava, İstanbul'daki Çağlayan Adliyesi'nde görüldü.

Tahliye edilen Özgür Gündem Sorumlu Yazıişleri Müdürü İnan Kızılkaya, savunmasında, „16 Ağustos günü Özgür Gündem gazetesi yüzlerce polis tarafından basıldı. Polisler sanki düşman kalesini dağıttılar. Bizim elimizde top tüfek yoktu. 'Biz size devletin gücünü göstereceğiz’ diyorlardı. Benim elimde kalemimden başka bir şey yoktu. Benim başıma gelen en kötü şey 441 gün tutuklu olmam değil, gazetemin kapatılmasıdır. Beni tahliye edin, ama diğer gazetecileri de serbest bırakın“ dedi.

Mahkeme, Kızılkaya ile birlikte tutuklu bulunan Özgür Gündem İmtiyaz Sahibi Kemal Sancılı’nın da tahliyesine karar verdi. Bir sonraki duruşma ise 6 Mart 2018'de.

Kararın ardından taz.gazete'ye konuşan avukat Özcan Kılıç, „Olması gereken oldu. İnan Kızılkaya sadece gazetede yer alan haber ve yazılardan dolayı tutuklanmıştı; örgüt bağı olduğundan değil. Tutuklanması yapay bir gerekçeye bağlanmıştı“ dedi.

„Örgüt, hakim ve savcı kılığında“

Cumhuriyet davası kapsamında tutuklu yargılanan 4 Cumhuriyet çalışanı da, gazeteye düzenlenen operasyonun birinci yıl dönümünde Özgür Gündem çalışanları ile aynı saatlerde Çağlayan Adliyesi'nde hakim karşısındaydı.

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, muhabir Ahmet Şık ve muhasebeci Emre İper'in „terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek“ iddiasıyla tutuklu yargılandığı 18 sanıklı davayı; milletvekilleri, uluslararası gözlemciler, hak savunucuları, gazeteciler ve yurttaşlar izledi.

Gazetenin eski yazarlarından Doğan Satmış'ın, MİT TIR'ları haberi ve Cumhuriyet'in o dönemki Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'la ilgili sözleri dosyaya delil olarak girdi. Cumhuriyet gazetesi yazarı Aydın Engin'in, sivil toplum çalışmalarıyla bilinen ve 31 Ekim'de gözaltına alınan iş insanı Osman Kavala ile arasındaki mesajlaşmalar da dosyaya delil olarak eklendi.

Duruşmada söz alan gazeteci Ahmet Şık, „Haberlerden terör örgütü arıyorsunuz. Örgüt bu binanın içerisinde, hakim savcı kılığında. İşbirlikçileri de medyada“ dedi.

„Biz Silivri'ye, siz yaşamlarınızı sürdürmeye…“

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ise, „Biz mesleğimizi savcılardan mı öğreneceğiz? Emirle yazı yazdığını söyleyen bir tanıktan mı öğreneceğiz? Yoksa uzun yıllar çalıştığı arkadaşlarına iftira atan bir müfteri mi öğretecek bize mesleği? Gazeteye 50 yılını vermiş isimler, vakıf senedinin ne anlama geldiğini savcıdan mı öğrenecek?“ diye sordu. Sokrates'in ünlü savunmasından alıntı yapan Sabuncu, „Artık ayrılma vakti çattı. Ben Silivri'ye, hücreye, sizler de yaşamlarınızı sürdürmeye gidiyorsunuz. Hangisinin daha iyi olduğunu tarih yazacak“ ifadelerini kullandı.

„Ülkemi bu hale getirenlere lanet olsun“

Dava avukatlarından Duygun Yarsuvat da, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri'nin AİHM'de müdahillik talebinde bulunmasını hatırlatırken, „Bu çok ender bir durumdur ve mahkeme bunu kabul etti. Komiser dilekçesinde görüşlerini iletti, basın hürriyeti açısından Türkiye'de gerilemelerin olduğunu belirtti. İfade özgürlüğünün OHAL'in ilanının ardından hızla geriye gittiğini söyledi. Benim ülkemi bu hale getirenlere lanet olsun“ dedi.

Savunmaların ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, Can Dündar ve İlhan Tanır'ın yakalamasının beklendiğini; Mehmet Faraç, Leyla Tavşanoğlu ve Doğan Satmış'ın da tanık olarak dinleneceğini belirtti. Dört Cumhuriyet çalışanı için de tutuklulukların devamına karar veren heyet, davayı 25-26 Aralık'a erteledi. Kararın ardından mahkeme salonunda „Hak, hukuk, adalet“ sloganları atıldı.

„Ölmüş bir dava, suni teneffüsle yaşatılıyor“

Aynı dava kapsamında bir yıla yakın süre Silivri Cezaevi'nde tutulan ve geçen 25 Eylül'de tahliye edilen gazeteci Kadri Gürsel, taz.gazete'ye yaptığı açıklamada, „Aslında bu ölmüş bir dava, ama suni teneffüsle yaşatılmaya çalışılıyor. Arkadaşlarımızın iki ay daha hapiste tutulacağı gerçeğiyle karşı karşıyayız“ ifadelerini kullandı.

Uluslararası PEN'den Sarah Clarke ise, „Bugünkü ara karar büyük bir hukuk başarısızlığıdır. Bir kez daha Türk yargısı bağımsız ya da etkili olmadığını ortaya koydu“ dedi.

Einmal zahlen
.

Fehler auf taz.de entdeckt?

Wir freuen uns über eine Mail an fehlerhinweis@taz.de!

Inhaltliches Feedback?

Gerne als Leser*innenkommentar unter dem Text auf taz.de oder über das Kontaktformular.

Das finden Sie gut? Bereits 5 Euro monatlich helfen, taz.de auch weiterhin frei zugänglich zu halten. Für alle.

Bitte registrieren Sie sich und halten Sie sich an unsere Netiquette.

Haben Sie Probleme beim Kommentieren oder Registrieren?

Dann mailen Sie uns bitte an kommune@taz.de.